Meydanlara aktınız. Her gün Twitter ve Face Book sayfalarını doldurdunuz.
Kiminiz cenaze törenindeki kalabalığı, AK Parti mitingleriyle kıyaslayıp "montajsız bunlar" diye çalım attı.
Kiminiz kalabalıkları gösterip ağır hakaretler etti "diktatör"e...
Bazıları da selfie fotoğrafları çektirdiler kalabalıkları ve polisleri arkalarına alıp sırıtarak.
Aynı gece arkadaşlarınız, yoldaşlarınız Burak Can Karamanoğlu'nu katlettiğinde sessizliğe gömüldünüz.
Ama size şaşkınlıktan açılmış gözlerle ve hayretle bakan iki kız çocuğu vardı bir yerlerden.
Hatırlamayacaksınız bile.
Biz hatırlatalım o balık hafızalarınızın derinliklerinde kaybolan çocukları.
Biri Ceylan Önkol.
Lice'de Şenlik köyünün kuş uçmaz kervan geçmez Hambaz mezrasında koyun otlatırken bir havan mermisiyle minik bedeni paramparça olan bir kız çocuğu.
Yıl 2009... Aylardan Eylül.
Anne Saliha Önkol çırpınarak "Kızım paramparça oldu. Ben kime hesap soracağım" diye feryat etti.
TSK sorumluluğu kabul etmedi. Kimse de yargılanmadı.
Ağabeyi Rıfat Önkol ise fosfor mermisi olduğu ve bilinçli şekilde atıldığı düşüncesindeydi. Şöyle anlattı olan biteni:
"Karın
bölgesine isabet etmiş. Kız kardeşimin parçalarını ağaçların tepesinden
topladık. Vücudundaki bazı parçaları kendi elimizle çıkardık. Altı saat
boyunca savcı ve doktorun gelmesini bekledik. Bazı milletvekillerini
aradık. Sonunda savcı, can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle cesedin
Abalı Karakolu'na getirilmesini istedi. Biz de başka köyden tabut
bularak, ceset parçalarını battaniyeye sararak kendi imkânlarımızla
Bingöl'e bağlı Abalı Karakolu'na götürdük..."
Sezen Aksu'nun Berkin Elvan için yazdığı o duygusal mektubu çıldırmışçasına paylaşanlar aynı Sezen Aksu'nun Ceylan Önkol için yazdığı şu dizelerin farkına bile varmadılar.
"Ah yüreğimde dörtnala atlar
Atların sağrısında kanatlar
Sağ yanım boydan boya Mezopotamya
Sol yanımda Rumeli ağıtları patlar
Gözlerime astılar seni, Ceylan'ım kör oldum ben
Ne havan topu ne mermi
Senle vuruldum ben..."
Ceylan Önkol'un başına gelenleri kötü tesadüflerle işitenler sahtekârca dudaklarını büzüştürdüler alelusul "vah vah" diyerek.
Cenazesine katılmak ve hükümeti suçlamak için altın tepside bir fırsat olabilirdi oysa.
Misal "Ceylan'ın katillerini bul, hükümet istifa" diyerek haykırabilirlerdi avaz avaz.
İşte bu yüzden Ceylan şaşkınlıkla bakıyor. Belki de "O kadar hassas ve delikanlı insan benim cenazemde neden yoktu?" diye soruyor olabilir bir yerlerden.
Ama şimdi kalk İstanbul'dan ta oralara git, nerede kalacaksın, ne yiyip içeceksin. Zor yani.
Dahası
Ceylan bir Kürt kızı. Onların başına böyle şeyler gelmesi
normal! Kürtler her zaman isyan ederler, bazen öldürülmeleri, bazen de
tezek yedirilmeleri gerekir hizaya getirmek için. Üstelik işleri
başlarından aşkın o yıllarda, AK Parti'yi ya yargı darbesi ya da
askerî darbeyle uzaklaştırmanın plânları yapılmakta tam gaz. Bir kız
çocuğu için de askeri yıpratmanın sırası değil!
Ve bakmalara kıyamayacağınız bir başka çocuk; Serap Eser.
Teoman'ın şarkısındaki gibi daha 17'sindeydi. Onun da bir hikâyesi vardı her genç kız gibi ama ne acı ki ömrü kelebek kadardı.
O gün Küçükçekmece'de, 8 Kasım 2009'da, Söğütlüçeşme-Zeytinburnu seferini yapan İETT otobüsüne bindiğinde hayata son kez baktığını nereden bilecekti.
İlk hissettiği bir yanmaydı. Belki de söylediği son şarkı "Elveda zalim dünya"ydı.
Babası Zübeyir Eser yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Kızımı
bekliyordum. Otobüs yanaşırken birden ortaya çıkan 5-6 kişi ellerindeki
yanan şişeleri otobüse attılar. Ateş bir anda kızımı sardı."
Berkin'in cenazesi üzerinden hükümet yıkmaya kalkışanlar o vakit Serap için de konforlu köşelerinden kalkmamışlardı.
Bir ahlaki ölçü arıyorum onları ifade etmek için.
Bulamıyorum. Kelimeler bu değersizleşmeyi tarif etmek için bir araya gelemiyor.