Demirtaş ve HDP iç savaş mı istiyor?

A -
A +
Bu satırlar yazılırken HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş yurt dışı seyahatini kesti ve Türkiye'ye döndü.

Ona geri dönüş yaptıran PKK'nın Dağlıca saldırısı ve şehitler.

Hemen Twitter'dan açıklama yapmış:

"Öldürmenin gerekçesi olamaz. İnsanları ölüme sürmenin de. Her gün hepimizi kahreden ölüm haberleri kaderimiz olamaz."

Kullanılan dil bu.

PKK'nın adı geçmiyor doğal olarak.

TSK ve hükümet insanları ölüme sürüyor Demirtaş'a göre. "Eğer askerlerinizi oralarda dolaştırırsanız ölüme göndermiş olursunuz. PKK da onları mecburen öldürmek zorunda kalır" demeye getiriyor.

Açıkçası Demirtaş bir kararın ve dönüm noktasının arefesinde.

Daha bu saldırıdan birkaç gün önce; 5 Eylül'de "Halk karşısında bütün ordular çaresizdir. İşte Tayyip Erdoğan'ın sarayının ordusu ve polisi. Yenildiler, yine yenilecekler" diye Tweet atıp safını savaştan yana belirleyen de kendisi olduğu için vereceği karar çok önemli.

Artık geçmişteki gibi bu Kürt siyasetçileri "PKK terör örgütü müdür değil midir söyle!" diye sıkıştırmanın âlemi yok. Çünkü HDP PKK'nın siyasi uzantısı...

Şimdi başka bir aşamaya geçtik.

Hükümet buzdolabındaki Çözüm Süreci'nin ve dillerinden düşürmedikleri barışın yeniden tesisi için PKK'nin silah bırakması ve gömmesi gerektiğini net biçimde açıkladı. Üstelik de bu daha önce verilen ve tutulmayan söz.

HDP ve Demirtaş'a sorular bundan sonra geliyor.

Önünde hizalandıkları PKK gibi bir iç savaş mı istiyorlar?

PKK'yı biliyoruz. İç savaş onlar için bulunmaz nimet. Böylece halk savaşının fitilini ateşleyip, dünyanın da desteğini alarak ileride bir "Demokratik Kuzey Kore Cumhuriyeti" kurabileceklerini hayal edebilirler. Bu konuda onları taşeron olarak kullanan uluslararası güçler zaten sürekli hadi oğlum, aslansın kaplansın diye fiştekliyor, maddi manevi her türlü desteği de veriyorlar.
Sorulara devam ediyorum.

HDP'liler ve HDP'ye oy verenler, PKK'ya destek vermeyi sürdürerek ülkeyi iç savaşa sürüklemeye gönüllüler mi?

Türkiye Cumhuriyeti bu mücadeleyi demokrasiden taviz vermeden vazgeçmeden götürme azminde. Bugün ile 90'ların Türkiye arasındaki temel fark bu. Demokrasi ve hukuk da işleyecek, terörle mücadele de sürecek.

Ama artık mesele PKK'nın saldırılarıyla sınırlı değil ve onun siyasi uzantısı ile destekçilerini de kapsayacak şekilde kristalize olmaya başladı. Dolayısıyla da çok tehlikeli bir gidişe işaret ediyor.

Gelinen nokta bu; Karar anı!

Hürriyet'in iki müptezeli ve haberciliğin tahribatı

Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu var, biliyoruz. Bazıları için saatler bile geçmesine gerek kalmıyor ama tahribatı büyük oluyor. Amaç zaten bu.
Cemaatçi Eyüp Can'ın başında bulunduğu, Bülent Mumay adlı bir trolün yönettiği Hürriyet internet sitesi dün gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sözlerini çarpıttı, cımbızlama yapıp birleştirdi ve öyle yayınladı.
Erdoğan tam da Dağlıca saldırısının ve şehitlerinin geldiği saatlerde, önce saldırıya ilişkin konuşmuş, ardından yayının ilerleyen dakikalarında başka bir konuya geçilmiş, bu arada Anayasa meselesi ele alınırken 400 milletvekilliğini gündeme getirmişti.
Hürriyet, Cunhurbaşkanı'nın sözlerini "Tayyip Erdoğan 400 milletvekili olsaydı Dağlıca'daki saldırı olmazdı" diye vererek inanılmaz bir ahlaksızlığa daha imza attı.
Kemal Kılıçdaroğlu da bu habere gerçekmiş gibi her zamanki sazanlığıyla atladı ve Erdoğan'a verdi veriştirdi.

Düşünün, Dağlıca'da yüreğimiz yanıyor, biz bu ahlaksızların provokasyonlarıyla uğraşıyoruz.
Sedat beyciğim (Yayın Yönetmeni Sedat Ergin) de tutmuş bu alçaklığı protesto için Hürriyet'in önünde 30-40 kişi toplanıp gösteri yaptı diye "Hürriyet'e saldırı, demokrasiye saldırı" diyebiliyor. Nasıl bir utanmazlık ve yüzsüzlüktür bu. Özür dile önce be adam.

Siyasi tarafgirlik anlaşılabilir bir şey. Ancak asgari normatif nizamları bile tutturamayan zihniyetinizle ve "Toplumu bilgilendirdiğimiz için saldırıya uğruyoruz" tarzı ifadelerle çamura yatmanız hem trajik, hem de insan aklını küçük düşürmenin en pespaye yolu Sedat beyciğim.
Bilin ki bu ilkel güdüye maruz kalmayı kimse hak etmiyor.

Ve toplum bu kepazelikleri alışkanlık hâline getiren iki müptezelden bir an evvel kurtulmanızı diliyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.