Dezenformasyonla Mücadele Yasası kabul edildi. Bir önceki yazımda ifade etmiştim. Bana göre en önemli eksik sahte kimlikli ve fotoğraflı bot hesapların önüne geçmek için her sosyal medya kullanıcısının kimliğini BTK’ya bildirme zorunluluğu getirilmesi. Böylece sahte hesaplar iyot gibi açığa çıkacak ve onların yaptığı paylaşımlara temkinli yaklaşılacaktır. Çünkü sahte hesapların yüzde 90’ı FETÖ ve PKK’lı troll ordularından meydana gelmekte. Bir de muhalif partilerin trol hesapları var tabii.
Bunun fişleme olduğunu söylemek ise ahmaklıktır. Her vatandaşın tüm bilgileri zaten devlette mevcut.
Yasa kabul edildiğinden beri sosyal medyada en çok dolaşan paylaşım, Özlem Gürses adlı tuhaf kişilik tarafından Halk TV’de dillendirilen yalanlardı.
Olay şu: Gülnaz Şırınga adlı bir fake hesap, hemşire olduğunu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Covid aşısını yaptığını ve Bahçeli’nin canı acıdığı için korumaları tarafından tartaklandığını yazmıştı. Özlem Gürses de bunu gerçekmiş gibi anlatmıştı. Paylaşımcı “hemşire”nin soyadının Şırınga olmasından bile çıkarımda bulunamayacak bir zekâ kapasitesine sahipti ne yazık ki.
Fazilet Durağı meselesini unuttunuz mu?
Koronanın en civcivli günlerinde Fazilet Durağı'ndan kalkan otobüse binen 50 kişinin AK Parti üyelerinde oluşan trol ordusu olduğu, özellikle bir duraktan binerek video çekimi yapıp yaydıkları ileri sürülmüştü. Mağdur vatandaşlara edilmedik hakaret bırakılmamıştı. İsmail Saymaz, Ayşenur Arslan, Fatih Portakal, Can Ataklı, Merdan Yanardağ, Nevşin Mengü; hepsi mağdur vatandaşa hakaret sırasına girmişti. Gerçek ortaya çıkmış, yalan ve iftiralar yanlarına kâr kalmıştı...
Ama bir de geçmişin bugünkü Dezenformasyonla Mücadele Yasası’na malzeme teşkil edecek yalanları var ki zaten yasanın asıl öznesinin bu yalanları dolaşıma sokanlar olduğunu belirtmeden geçmemek gerek. Yasanın yalan haber yaymayı, paylaşmayı, üstelik bunu bir fake hesapla ve örgütsel bağlantıyla yapmayı suç sayan 29. Maddesine tepki gösterenlere tekrar hatırlatmakta fayda var.
Yıllık büyümenin yüzde 4,2, işsizliğin yüzde 9, enflasyonun yüzde 7,40, faizin yüzde 5,9 olduğu rahat bir dönemde patlak verdi Gazi olayları. 2013 yılının Mayıs ayı sonunda “üç ağaç” üzerinden patlatıldı ve ülkemiz ekonomisine 200 milyar dolara mal oldu. Yalanlar üzerine inşa edildi. İstanbul başta tüm şehirler yakıldı ve yıkıldı. Her şey öyle inceden inceye planlanmıştı ki bu hazırlıklar nasıl bir çırpıda yapılıvermişti insanlar hayret etti. Çekilecek fotoğraflar bile planlıydı. Kırmızılı kadın, panzer suyunun karşısında partneriyle dans eden yabancı kimlikli dansçı kadın. CNN başta tüm yabancı televizyonlar hazırdı Taksim Meydanı'nda. Soros kaynaklı bir otpor kalkışmasıydı Gezi Vandalizmi.
Asıl sebebi çok netti. ABD ve onun aparatı FETÖ, Tayyip Erdoğan ile hesabını kapatmıştı ve artık indirilmesi gerekmekteydi. 7 Şubat 2012’de MİT darbesiyle Erdoğan’ı devirme teşebbüsünde bulunulmuş ama başarılamamıştı.
Beyaz Saray sözcülerinin ifadesiyle Erdoğan artık “kontrol” edilemiyordu.
Bu yüzden Gezi’nin bir demokratik çevre eylemi olduğunu iddia edenler en hafif deyimiyle saftır.
Eylemlerin kışkırtılması için eylemcilerin arasına provokatörler girdi. Daha sonra FETÖ’cü oldukları ortaya çıkan ve yargılanıp mahkûm olan zabıtalarla polisler eylemcileri kışkırtmak için sabaha karşı çadırlara benzin döküp onları yakmaya kalkıştı. Polisin içindeki FETÖ’cüler öyle orantısız şiddet kullandı ki tüm dünya medyasında Türkiye’de ne biçim bir “vahşet” yaşandığını görsünler istendi.
Baştan itibaren yalanlar üretildi. Misal Can Dündar “Annelerin kucaklarından çocukları alınıyor” bile dedi. CHP’den yapılan paylaşımda Avrasya Maratonunundan bir resim “On binler köprüye akın etti” denilerek insanlar gaza getirildi.
“Yaralıları tedavi eden doktorlar gözaltına alınıyor” dendi, oysa gerçekte gözaltına alınanların doktor kılığına girmiş sahtekârlar olduğu ortaya çıktı.
Bir başka yalanda “Faşist Diktatör’ün polisleri göstericiyi bu hâle getirdi” dendi, ama resim Suriye’ye aitti:
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil ne demiş ona bakalım bir de:
Yabancı yayın organları yerlilerden aşağı kalmadı yalan haberde. CNN, AK Parti’nin Kazlıçeşme Mitingi’ni Gezi Protestoları diye sundu:
Gezi eylemcilerine dayak atan bu polisi yayınlayan Alman Morgenpost gazetesi. Ama fotoğraftaki polis ABD’li.
Bir önceki yıla ait pervane kazası bakın nasıl yer aldı?
Kendisini müftü eşi olarak tanıtıp Başbakan Tayyip Erdoğan'ı istifaya çağıran kadına ne demeli? Gezi eylemlerine katıldığını belirterek başörtüsüyle “Ben müftü eşiyim” diyerek Erdoğan’a akıl almaz şeyler söyleyerek bir video yayınlayan kadın CHP’nin Burhaniye eski İlçe Başkanı Faruk Cenal'ın eşi ve bar işletmecisi Gül Taşlı Cenal olduğu ortaya çıktı.
Daha devam edebiliriz...
Sonuçta bu ve benzeri yalanlarla, dezenformasyonla kışkırtılan kitlelerle Türk ekonomisine büyük zarar vererek başladılar işe. Erdoğan gördü restlerini ve dershanelerinden işe başladı vatan hainlerinin. Sonra 17-25 Aralık yargı darbesi, sonra Çözüm Sürecinin sabote edilmesi ve yalanlar, ardından Hendek Kalkışması ve o hendeklere gömülen PKK’lılar ve 15 Temmuz...
“Boys”ları başaramadı. Şimdi yerlerini başkaları aldı. “Legal” muhalefet yapıyorlar hain planlarının arkasına gizlenerek. Yularlarını tutanlara iktidara geldiklerinde hepsini serbest bırakmayı vadediyorlar.
Gezi’de başlayan hesaplaşma bitmedi kısaca...