Size Almanya’daki
Umut Yıldızı Derneği’nden çok sık söz ediyorum.
Çünkü hakiki işler yapıyorlar. Almanya’daki Türk çocuklarının geleceğini kurtarmak için yürüttükleri çalışmalar nedeniyle onları el üstünde tutmalıyız. Tek başına “Türkiyeli koruyucu aile kampanyası”nı başlatmaları ve bu konuda farkındalık sağlamaları bile onları desteklemek için yeterli sebep.
Ama olmaz! Biz çalışanı, iyi işler yapanı sevmeyiz.
Bir yandan Dış Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) onları “dış”lar, diğer yandan Almanya’da devletten destek alıp yan gelip yatan kimi STK görünümlü kuruluşlarla Almanya rabıtalı milletvekilleri köstek olurlar.
Oysa derneğin Türk çocuklarını sudan gerekçelerle ailelerinden koparıp asimile etmek için Alman ailelere veren Jugendamt’a (Alman Gençlik Dairesi) karşı sürdürdüğü mücadele dillere destan. Artık Almanya’da Jugendamt’la başı derde giren her aile konsolosluklara ya da diğer STK’lara değil, doğrudan Umut Yıldızı’na başvuruyor.
Neden acaba? Küçücük imkânlarıyla, gönüllüleriyle canla başla onlara destek olan Dernek bunu nasıl başarıyor, Dışişlerimiz ve YTB hiç düşündü mü? Üstelik önlerine binbir engel çıkarılırken. Son örnek, gönüllü avukatları Alman devleti tarafından “Para almadan gönüllülük esasına göre hukuki yardım yapamazsın, avukatlık belgeni iptal ederiz” diye tehdit edildi. Ama derneğin avukata verecek parası yok ne yazık ki.
İlginç olan şu ki Umut Yıldızı Derneği Alman üniversitelerinden seminer vermek üzere davet alıyor. Jugendamt dahi onlarla birlikte toplantı yapmak zorunda kalıyor. Kendini söke söke onlara kabul ettirdi.
Kabul etmeyen bizimkiler. Ne oluyor bilmiyorum, Konsolosundan Dışişlerine ve YTB’ye dek herkes bu derneği by-pass etmek ya da engellemek için elinden geleni yapıyor.
Dişe dokunur doğru dürüst bir çalışmaları yok ama Jugendamt’la hiçbir işe yaramayan skandal işbirliklerine girişmekten de geri kalmıyorlar.
Dış Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, bir milletvekili aday adayının “Jugendamt memurlarına Türkiye’yi sevdirmek” için düzenlenen turistik-tanıtım gezisine sponsor oluyor. Para gani nasıl olsa. Eh, Jugendamt memurları da bu gezi kıyağından sonra eminim Türk çocuklarına “daha iyi” davranır, aileleriyle görüşmelerine 10 dakika ilave yaparlar.
Bu kompleksli hâl nasıl yapışıp kaldı, anlamak zor.
GelelimBaşkonsolosun hiddetine.
O monşerli günlere geri dönüyoruz galiba.
Derneğin Başkanı Kamil Altay ve arkadaşları geçenlerde boş bulunup Düsseldorf’a yeni atananBaşkonsolos Şule Gürel’i ziyaret ediyorlar. Bir “hoş geldin” demek, sorunları anlatmak için nezaket ziyareti.
Ne oluyor dersiniz?
Cevabı Kamil Altay’ın Başkonsolos Şule Gürel’e mektup olarak da gönderdiği basın açıklamasında:
“25 Aralık 2015 Tarihinde Başkonsolosumuz Sayın Şule Gürel Hanımefendiyi makamında ziyaret ettik. Sayın Başkonsolosumuzun görev süresince şimdiye kadar önceki Başkonsoloslarımızla olduğu gibi iş birliği ve dirsek temasında çalışmayı arzu ettiğimizi, hayırlı olsun dileklerimizi belirttik.
Fakat Sayın Başkonsolosumuzun gönüllülük esasıyla çalışan arkadaşlarımın motivasyonunu kırıcı, azarlayıcı bir üslup ile davranışları altı kişilik heyetimizin tamamı tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Ve Sayın Başkonsolosumuzun şahsıma, derneğimize ve ziyaretçi heyetimize karşı tutum ve davranışlarından, ön yargılı ve iş birliğinden uzak bir tutum sergilediği izlenimi uyanmıştır.
Derneğimizin bu davranışları hak etmediğini ve böylesi bir üslubu Sayın Başkonsolosumuza uygun görmediğimizi belirterek, Düsseldorf Başkonsolosluğumuzla ilişkilerimizi dondurduğumuzu belirtirim. Görevi süresince Sayın Başkonsolosumuz Şule Gürel Hanımefendiye başarılar dileriz.”
Kamil Altay kibar davranıp maruz kaldıkları muameleyi tam olarak anlatmamış yine de.
Oysa eski Başkonsolos Fırat Sunel, “koruyucu aile kampanyası”nda Umut Yıldızı’na tam destek vermiş, konsolosluk binasında toplantılar düzenlemiş, çağrılı olduğu tüm etkinliklere katılmıştı. Fırat Sunel zaten tüm davetlere katılıyor, halkla iç içe oluyor ve STK’larla sıkı iş birliği yürütüyordu. Eskiden YTB’den sorumlu Bakan olan Sayın Bekir Bozdağ bu sürecin içinde olan bir isimdi ve en başarılı döneme imza atmıştı.
Ve son söz:
Yeni Başkonsolos Şule Gürel umuyorum “Neden ben Fransızların değil de bu halkın konsolosuyum” isyanında ve o malum günlerin nisyanında değildir.
Not: Bu sayfa kendisinin yanıtlarına açıktır.