Diyanet’ten “ilginç” uyarı…

A -
A +

Başlık bana ait değil.

Bir dinî kurum olan Diyanet’in çeşitli konulardaki açıklamalarına bir türlü alışamayanların attıkları bir haber başlığı bu; Hürriyet’ten.

Haber şöyle devam ediyor:
“Diyanet’e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu, evlenme hazırlıkları yapan nişanlı çiftleri uyardı. Açıklamada, nişanlılık döneminde çiftlerin el ele tutuşmaması ve baş başa kalmaması gerektiği belirtildi.”

Bu yüzden “İlginç uyarı” olmuş.

Diyanet’in vatandaştan gelen “Nişanlımla rahat görüşebilmem için nikâh kıymam uygun mudur?” sorusuna böyle cevap vermesine çok şaşırmış arkadaşlar nedense.

Niye ilginç buldunuz ki? Diyanet, özgür ruhlu bir psikolog gibi “Evladım, birbirinizi tanımak için nişanlılık dönemi iyi bir fırsattır, bol bol öpüşün koklaşın” mı demeliydi?

Diyanet’ten böyle konularda Haydar Dümen, Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz ya da Halim Hattat tadında açıklamalar bekleyen ve bu kurumun bir “dinî kurum” olduğunu akıllara ziyan bir zihin tutsaklığı içinde kabullenemeyen, sindiremeyen laikçi bir kesim var Türkiye’de.

Twitter’da “Diyanet’in başka işi mi kalmadı milletin nişanlılığıyla uğraşıyor” yorumları da var.

Oysa bu kurum Diyanet İşleri Başkanlığı Görev ve Çalışma Yönergesinde belirtildiği üzere İslâm Dininin itikat, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işlerini yürütmekle görevli.

Diğer iki mühim görevi ve sorumluluğu ise şöyle:

a) Her çeşit vasıtadan yararlanarak ve gerektiğinde diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak toplumu dinî konularda aydınlatmak.
b) Dinî soruları cevaplandırmak ve dinî konularda mütalaa vermek.

Sonuçta uyarılarını ve tavsiyelerini dikkate almak ya da almamak size kalmış.

Diyanet’i eleştirmek mi niyetiniz?

İstenirse bir dolu bulunabilir. Misal benimkiler arasında üç önemli husus var:

1-Cemevlerinin ibadethane sayılması konusunda ortaya çıkar gibi olan siyasi iradeye ambargo koyması ve  “Bu bizim kırmızı çizgimiz” diye açıklama yapması.
2-Din işleri kurumu olarak Diyanet’in İslamiyet dışında diğer dinleri, Hanefilik dışında bir mezhebi temsil etmemesi ve hizmet götürmemesi.
3-Türkiye’deki kadın cinayetleri ve tecavüzler konusunda aktif bir rol üstlenmemesi.

Buyurun tartışalım.


Beyaz Türklerin HDP sevdası hiç başlamamıştı ki…


Sadece kendilerini aldattılar, inandırmak istediler. İçlerindeki korkuyu görerek onlara “Türkiyeli bir partiyiz, PKK’ya silahı biz bıraktırırız” diyen Selahattin Demirtaş’ın yalanlarını yemiş gibi yaptılar.

Çünkü gözlerini Tayyip Erdoğan ve AK Parti nefreti bürümüştü.

ORC araştırma şirketinin Beyaz Türk ahalisinin ikamet ettiği yerlerde yaptığı araştırmaya göre HDP’ye 7 Haziran’da yüzde 18, 1 Kasım’da ciddi bir düşüşle yüzde 12 çıkan oyun bugün yüzde 6’ya düştüğü anlaşılmış.

Şaşırtıcı değil.

HDP’ye oy veren sosyolojik tabanın bir kısmı eski solcular. Kendilerini ifade eden partinin CHP olmadığını biliyorlar ve bir arayış sonucu “Türkiyelileşme” yalanına kanmış gibi görünerek HDP’ye fit oldular.

Diğer kısım yobazlık derecesinde laikçi olanlar. Onlar “Tayyip gitsin, sonra bunların defterini düreriz” zihniyetindekiler.

Küçük bir kısmı da Türkiye’de 80 öncesinde yarım kaldığını düşündükleri “sosyalist devrim”i Kürtleri tetikçi olarak kullanarak gerçekleştirmeyi hayal eden, Ertuğrul Kürkçü ve Figen Yüksekdağ gibi vahim kişiliklerin ardından koşanlar. Onların çaresi yok zaten.

Neyse uzatmayalım, hepsine geçmiş olsun.


Yeni Anayasa sürecinde bu hatalar tekrarlanmasın


Yeni anayasanın içeriği ve hazırlanış yöntemi toplumsal müzakere ve uzlaşmaya dayanmalı.

Tamam, ama eski hatalar tekrarlanırsa bu meseleyi unutalım gitsin.

Aşağıdaki üç madde geçmişte Anayasa hazırlık sürecinin tıkacı oldu:

1- Anayasa komisyonunda oy oranı ya da milletvekili sayısına bakılmaksızın tüm siyasal partilerin eşit milletvekili sayısıyla temsil edilmesi.
2- Her maddede oy birliği ile karar alma prensibi ve tüm siyasal partilerin bir metin üzerinde yüzde 100 uzlaşma zorunluluğu.
3- Bir siyasi partinin dahi Komisyon’dan çekilmesinin Komisyon’un dağılmasına sebep olacağı ilkesi.

Anayasa hazırlayan hiçbir ülkede böylesi bir mutabakat arandığı vaki değil.

Makul mutabakat oranı bulunmalı ve öyle başlamalı işe.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.