samdan
camii
hayirli-ramazanlar

İçimizdeki İrlandalılar…

A -
A +
Geçmişte Milli Takım teknik direktörlüğünü yapmış olan Mustafa Denizli'nin dilimize armağan ettiği, hatta siyasi literatüre bile geçen müthiş sözüdür.
Denizli, kendisinin hocalığını kıyasıya eleştiren ve İrlanda maçından önce de milli takımın yenileceğini söyleyen Hıncal Uluç için söylemişti bu sözü. Maçı aldıktan sonra galibiyet sevinciyle odasına giderken kendisine uzatılan mikrofonlara şöyle demişti:
"Biz herkesi yeneriz, mesele değil. Mesele içimizdeki İrlandalıları yenmektir."
Geçen Cumartesi günkü yazımda Alman devletinin son 17 yılda 552 bingöçmen çocuğunu halisane bir amaçla, onları aile içi şiddetten ve benzeri nedenlerden korumak için aldığını, ama bu çocukları Alman ve Hıristiyan ailelerin yanına vererek, Heim denen yurtlarda tutarak büyük çoğunluğunu asimile ettiğini yazmıştım.
Gelen yorumlara bakıyorum ve bazılarında "İçimizdeki İrlandalılar"ı, aslında "İçimizdeki Almanlar"ı görüyorum. En çarpıcı olanı sizinle paylaşayım. Bahar Gül adlı genç bir hanımefendi yazmış:
"Almanları asimilasyonla suçluyorsunuz. Çok mu meraklılar size?"
Yukarıdaki cümleyi tekrar tekrar okudum. Bu cümleyi edebilen birini merak ettim.
Çok mu meraklılar size?
"Siz" dediği bizleriz; tüm Türkiye vatandaşları. Aslında kendi de o "siz"in içinde ama çoktan benliğinden, kişiliğinden kopup gitmiş.
Üzerine kitap bile yazılabilir Almanlaştırılmış ve kendi toplumuna ötekileştirilmiş Türkiye kökenli insanlar hakkında.
Şu kadarla yetineyim. Onlar sadece Almanya'da değil, aynı zamanda Türkiye'deler; İçimizdeki Amerikalı, İçimizdeki İngiliz ve bazen de İçimizdeki Rus olarak karşımıza çıkıyorlar.
Ama İçimizdeki Esad ve İçimizdeki Sisi'leri de unutmayalım bu arada.
 


Toplu mesajların dayanılmaz soğukluğu
İki gün önce Mevlit Kandiliydi.
Kandil boyunca kim ne kadar telefon numarasına sahipse, ortaya karışık birer kandil mesajı attı. Sanki toplu mesaj maçı yaşandı.
Bilgisayarlarımızdaki posta kutularımız da doldu.
"Mevlit kandilinizi kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim."
Benzerlerini dinî bayramlarda daha süslü cümlelerle okuyabiliriz:
"Ramazan Bayramının size, ailenize ve tüm İslam âlemine hayırlı olmasını diler, ömür boyu dostluk, muhabbet ve huzur içinde yaşamanızı temenni ederim."
Eğer mesaj laikçi bir ablamızdan geliyorsa da şöyle:
"Şeker bayramınızın şeker gibi geçmesini, çağdaş yarınlarda mutlu ve aydınlık içinde yaşamanızı dilerim."
Uzayıp gider.
Ben "isme yazılmayan" bu toplu mesajların hiçbirine cevap vermiyorum. Gönderenler gibi toplu mesaj da atmıyorum. Sebebi açık. Saygısızca buluyorum.
İnsana kendini değersiz hissettiren, anlamlı bir günü sıradanlaştıran böylesi mesajlar ancak bir siyasetçiden ya da sanatçıdan gelirse kabulüm. Ama canınız ciğeriniz kardeşinizden ya da en yakın arkadaşınızdan resmî ve uzak bir ifadeyle "Yeni yılınızı tebrik eder, aileniz ve çocuklarınızla birlikte huzurlu bir yıl geçirmenizi dilerim" mealinde bir mesaj alınca sizde de aynı duygu oluşmuyor mu?
Ben mesajın içeriği ismime hitaben yazılmış olanlara cevap veriyorum yalnızca.
Bilinsin istedim.

 
Dekoru hafife almamak gerek
TRT Haber'de yayınlanan "Haber Sizsiniz" programını beğenerek izliyorum. Vatandaş gazeteciliğini özendiren ve ödüllendiren bir program.
Sunucu Yasemin Şefik de son derece sempatik, huzurlu ve bizden biri. Ama beni öteden beri rahatsız eden görüntüyü söylemeden edemeyeceğim; programın dekoru.
Sunucu ile konuk arasındaki mesafe neredeyse 5-6 adım. Bu yüzden sohbet bir türlü istenilen kıvama gelemiyor. Türkiye ve dünyada yıllarca süren "talk show"ların dekorlarına bakın. Konukla sunucu birbirlerine dokunabilecek kadar yakındır. Bu iletişimin, esprinin, duygunun karşıya geçebilmesini sağlıyor ve samimiyeti de beraberinde getiriyor.
O yüzden dekor deyip geçmeyelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.