İstiklal Marşı ırkçı dayatmaysa yemini neden ettiniz?

A -
A +

Çelişkiler yumağı olmak böyle bir şey işte!

Kaçamak cevaplar, kıvırmalar...

Meclis'in açılış töreninde İstiklal Marşı'nı ilaç için tek bir HDP'li vekil bile söylemeyince gelen eleştirileri cevaplamış Eş Başkan Selahattin Demirtaş.

"Bu bir ırkçı dayatma olarak yapılmamalı. Hayır özel bir tavır, tartışılmış bir şey yok ama kahraman ırkıma bir gül diye biz de mırıldandık ama yani İstiklal Marşı'nı zorla okuyacaksın diye bir şey mi var bilemiyorum yani. Saygı gösterildi, arkadaşlarımız ayağa kalktılar. İstiklal Marşı'nı ayakta dinlediler."

Size katılabilirdim Sayın Demirtaş tüm millî bagajlarımı bir kenara koyarak ve demokrasiden yana tavır alarak.

Ne yazık ki yine ikiyüzlülükle karşımıza çıkıyorsunuz.

O vakit İstiklal Marşı için serbest bıraktığınız vekil arkadaşlarınız yemin de etmeselerdi. Tabii siz de. Mademki "Kahraman ırkıma bir gül" diyen dizelerden rahatsızsınız "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü" koruyacağınıza BÜYÜK TÜRK MİLLETİ önünde namus ve şerefiniz üzerine and içmeyecektiniz.

Ama o başka değil mi?

Nihayetinde milletvekili olamamak var. Daha işin başında bir çuval inciri berbat edip seçim öncesinde iş pişirdiğiniz CHP ve MHP'yi karşınıza almak da istemediniz. Yemini Kürtçe okumaya yeltenen Feleknas Uca'ya bile ayar çektiniz.

Sayın Demirtaş'a tekrar söylemem gerekirse; ulus devlet prensipleri üzerine "Türk ırkına dayalı" ritüellere karşı duruşunuzu saygıyla karşılayabilirdim ama işin kolayına kaçıp ucuz kahramanlık yaptığınız takdirde bu riyakârlık da suratınıza çarpılır, kusura bakmayın.

Leyla Zana'lara biz neden hayranız sanıyorsunuz? Onlar sizin bugün çadır tiyatrosu kıvamındaki gösterinizin alasını en ağır zamanlarda yaptılar. Bedelini ödeyip şimdi de çözüm sürecinin altına bedenlerini koydular. Gelinen noktada onların emekleri var, sizin değil. Üstelik Zana'lar sizin gibi ABD ve Aydın Doğan medyasının, Cemaat'in tapışlamasıyla somun pehlivanlığı taslamadı. Onların alayını ve de Türkiye'nin tüm vesayet sistemini karşılarına almayı bildiler.

Kendi tarihinize iyi bakın Sayın Demirtaş.

Geçmişinizin kötü bir karikatürü gibi duruyorsunuz.

Bakalım sahiplerinizin hoşuna gitsin diye Erdoğan ve Davutoğlu'na yönelik ucuz espriler dışında ne kuş konduracaksınız şu "karizmatik" liderliğinize...

Kandil'den talimat almayı sürdürerek nasıl bir politik "kimlik" sergileyeceksiniz.

Merakla bekliyorum.

Fırsatlar ülkesinde bir harika; Figen Yüksekdağ

Türkiye yine IŞİD eliyle dizayn edilmek istenmekte. Bu oyun kaç kez oynanacak ve olan biteni doğru dürüst okuyamadan daha hangi olayların peşine takılıp sürükleneceğiz? IŞİD adlı organize İsrail-Anglo Sakson çetesi saldırıyor, onların güdümündeki uluslararası medya, PKK, HDP, Cemaat, Doğan Medyası hep bir ağızdan Türkiye yaptırdı yaygarası koparıyor ve sosyal medyada #terroristTurkey tag'larıyla da hem AK Parti ve hem de Türkiye'deki milliyetçiler kışkırtılıyor. Türkiye Kobani benzeri olaylarla tehdit edilirken HDP başkanları sorumsuzca açıklamalar yapmayı sürdürüyorlar. Üstelik YPG ve onun açıklamasının ardından Salih Müslim bile onlardan daha dürüst davranırken.

Şu aşağıdaki ifadeye bakın, ne demek isteğimi anlayacaksınız:

"Türkiye bu saldırılarda IŞİD'i desteklemediyse ispatlasın."

Bu lafın sahibi Figen Yüksekdağ. Kendisi Türkiye'de 5. sınıf bir yeteneğin nasıl da mükafatlandırılıp 80 milletvekili olan bir partinin eş başkanlığına dek yükseltildiğinin ispat-ı vücut bulmuş hali.

Figen hanım böylece yeni bir "hukuk" normu oluşturmuş oluyor o keskin zekâsıyla. Yani o iddia edip suçlayacak, ama ortaya attığı yalanın doğru olmadığını sen ispatlayacaksın.
Onu görünce Türkiye'nin nasıl bir fırsatlar ülkesi olduğunu yeniden idrak ediyorum.
Sevgili dostum Gazeteci Cengiz Algan'ın çok isabetle yazdığı gibi bunların silahtan önce yalan söylemeyi bırakmaları şart.

Koalisyon açıklamaları erken seçim malzemesi mi?

Koalisyon için ilk peşrevlerin çekilmeye  başlanmasıyla birlikte gördük ki verilen beyanatlar esasında olası bir erken seçimdeki konuşmaların alt metinlerini oluşturuyor ve bir nevi propaganda malzemesi hazırlıyor. Ortadaki "Aman koalisyon hükümeti kurulmasını biz engellemeyelim, daha doğrusu engelleyen biz olmayalım ama karşımızdakinin tüm bağları koparıp atması için de her türlü entrikayı çevirelim" kurnazlığının bir taktik çalışması bu. Hani açıkladı ya araştırma şirketleri "Hükümeti kurmaktan kaçınan, zorluk çıkaran erken seçimde kaybeder" diye, ondan.

Böylece eğer tekrar seçim olursa meydanlarda "Ey Ahali, bakın biz ne kadar hükümet kurulsun diye çalıştık ama gördünüz, feşmekan parti önümüzü tıkadı. Yahu adama Başbakanlık bile teklif ettim kabul etmedi" diyecek misal.

Ama bunun malzemesini hazırlayana bir başkası da tutup "Meclis başkanlığına aday göstermiyorum, senin adayını destekliyorum koalisyon kurabilmek, Türkiye'yi hükümetsiz bırakmamak adına. Üstelik en fazla vekile sahip olmamıza rağmen özveride bulunuyorum" derse ne olacak orası meçhul. En azından çakal siyaset esnafı modunda faaliyet gösteren zatın ters köşe olacağını, şakülünün kayacağını söylemek mümkün.

Yurt içinde ve dışındaki ağabeylerini bir kenara koyuyorum, bu cenahta "Artık biz de mürüvvet görelim, muhalefete mahkûm mu yaşayacağız hep" diyen hatırı sayılır bir kesim bulunduğuna göre koalisyon pazarlığını "Dışişleri, Milli Eğitim, İçişleri, Enerji, Sanayi, Maliye, Adalet, Milli Savunma ve Başbakanlık benim geri kalanı da paylaşırız" diye açma eğilimde olanların ayakları ne zaman suya erecek birlikte şahitlik edeceğiz.

Koalisyon pazarlığının aktörleri olan AK Parti, CHP ve MHP'yi siz artık yazının uygun yerlerine yerleştirin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.