İlk yanlış:
Ergenekon ve Balyoz davalarının hayal ürünü isimlerle doldurulması, sahte delillerle içlerinin boşaltılması, dünyanın en saçma askerî casusluk davası, Cemaat polisleri, savcıları ve yargıçlarının ne denli gözlerinin döndüğünü ibretle gösterdi bize.
Cemaat operasyon üstüne operasyonla akademisyenleri, polisleri, bürokratları canlarından bezdirip tasfiye etti. Amaç, TSK, emniyet, yargı bürokrasisi ve üniversitelerdeki darbeci kimlikli Kemalist zihniyeti tasfiye etmek, yerlerine yetiştirdikleri altın nesil şakirtleri görevlendirerek kendi vesayet sistemlerini kurmaktı.
Bunu belli ölçüde başardılar da.
İkinci yanlış:
Cemaatin mağdur ettiği insanlardan yola çıkarak, âdeta Balyoz, Ergenekon davalarının tamamen içi boş olduğu, üniversitelerde başörtülü kızlara eziyet edilmediği, silahlı kuvvetlerde tasfiyeler yapılmadığı, Sarıkız, Ayışığı gibi darbe planlarının, Özden Örnek'in anılarının gerçek olmadığı, 27 Nisan Muhtırası, 367 garabetleri, Cumhuriyet mitingleriyle darbeye zemin hazırlama süreçlerinin yaşanmadığı algısının oluşturulmaya çalışılması.
Darbecilikten malul ve hâlâ zihniyetleri değişmemiş asker eskilerinin sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi konuşmaya başlamalarını, bir zamanlar esip gürleyen ve gazetecilerle siyasetçilere ayar üstüne ayar çeken paşaların mağdur edebiyatıyla ahkâm kesmelerini olağan karşılamak.
Ulaştığımız nokta çok kullanılmış da olsa aynı sonuca götürüyor bizi:
İki yanlıştan bir doğru çıkmıyor.
İlk yanlıştan hareketle "Ergenekon, Balyoz ve darbe davalarının tamamen içi boştur, yargılananların hepsi masumdur ve mağdurdur" sonucunu ilan etmek, gerçekleri eğip bükmeyi beraberinde getiriyor ve doğruyu bulmamıza yardım etmiyor.
Şu gerçeğin altını bir kere daha çizmek gerekir ki Cemaat, paralel yapı, 90 yıllık Kemalist sistemin oluşturduğu vesayetçi sistemin kardeşidir ve her ikisi de vesayet madalyonunun birer yüzüdür.
Bu yüzden Kemalist vesayeti temsil eden CHP ve Beyaz Türk sermayesi ile Cemaat, vesayet iktidarını daha sonra aralarında taksim edip paylaşmak üzere her ikisine de birden "dur" deyip geçit vermeyen AK Parti iktidarını devirmek için ittifak yaptılar.
Bu gerçeği teslim etmeden hatalarla anlamlı bir yüzleşme imkânsız.
Adını koyalım da yolumuza öyle devam edelim.
*****
BERNA LAÇİN; AY BALAM...
Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin.
Siz, bir ülkeye turist olarak gidip, orada kaldığınız 7 günde o ülkenin ekonomisi, sosyolojisi, siyaseti hakkında dört dörtlük bir analiz attırabilir misiniz?
Ama Berna Laçin, tiyatro, sinema ve televizyonda istediği performansı yakalayamasa da (talihsizlik diyelim) deterjan reklamlarıyla sanatçılığını kanıtlamış olan üstadımız; Küba'ya gidip bir hafta kalmış ve bunu başarmış.
O bizim her şeyimiz. Sarı saçlımız, ela gözlümüz. Sosyalist, komünist, antropolog, ekonomist, sosyolog ve de siyaset bilimcimiz.
Bu iltifatlarımı sonuna dek hak ediyor.
Neler anlatmamış ki Küba cennetini yazarken.
Kör şeytan diyor, git ayda 20 Euro maaşa orada yaşa.
Nasıl olsa ekmek elden su gölden.
Üstelik her gece zebbaha gader dens, dens, dens...
Öyleymiş vallahi.
Nankör bu Kübalılar...
Devlet saçma sapan isteklerle "özgürlük özgürlük" diye zırvalayanları hapislere tıkmakta haklı.
Binlercesi varmış içeride. Beter olsunlar. O cennet reddedilir mi?
Bazı Kübalılar da köpek balıklarına yem olma pahasına yıllardır Florida-Miami kıyılarına ulaşmaya çalışıyorlar, teknelerle ve hatta yüzerek.
Berna'yı okusalar bu salaklıkları yapmayacaklar ya neyse.
Balık ithal ediliyor deniz ülkesi Küba'da? Yine bunlar yüzünden. Kaçacaklar diye tekneyle balıkçılık yasak çünkü.
Eh, devlet ithal Kanada tavuğunu da veriyor nasıl olsa (Berna bunlara organik tavuk diyor) evde ye, ne gerek var lokantada bir akşam yemeği için aylık maaşını bırakacaksın.
Kira derdi de yokmuş bu arada. Ne güzel, evler zaten doğal ömrünü tamamlayıp birkaç yıla kendiliğinden yıkılınca cennet tam "yıldızların altında" moduna terfi edecek demektir.
Bu arada Kübalıların sağlıklarının garantisi olan doktor ve hemşireler 20 Euro'luk maaşlarından o kadar memnunlar ki, boş vakitlerinde beş yıldızlı otellerde turistlere tek tek "özel hizmet" veriyorlar.
Bu da bir çeşit sağlık turizmi değildir de nedir?
Sonuçta turist memnun ayrılıyor, bir daha, bir daha geliyor.
Bilim dünyamıza yeni katılan Berna Laçin'e teşekkür ediyoruz.