KÂBUS GİBİ BİR GÜN VE ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDE OTOMASYON!

A -
A +

Türkiye macera dolu bir ülke. Çeşitli kurumlara yolunuz düştüğünde bunu pratikte yaşayabiliyorsunuz. Gururumuz Çağlayan Adliyesi'nde akıllara ziyan bir "otomasyon komedisi"yle bunu idrak ettim.
Baştan alayım. Yani, iş nasıl oraya kadar geldi diye.
Tatil öncesi aracımı uzun yol bakımı yaptırmak için servise götürüyordum. Geçen hafta, Perşembe. Maslak civarındayız, trafik her zamanki gibi dur kalk, dur kalk... Derken "dur" demeye kalmadı bir araç arkadan "küt" diye çarptı.
Adam beyefendi görünümlü. Dertleniyor "Durmadan kayıyor bu araç, bir türlü engel olamıyorum yahu" diye...  Eh, ne denir bu durumda? Hem onu hem de aracının plakasını fotoğrafladım her ihtimale karşı: 34 DZ 7131.
Trafiği tıkamayalım diye oto sanayi servisine gidip formları doldurmayı teklif etti. Nezaket bu ya kabul ettim. Ben önde o arkada gidiyorduk. Sonra bir anlık sıkışıklık ve adam toz.
Evet, kaçtı.
Çaresiz servise gittim. Görevli İsmail Bolat Bey "Savcılığa başvurursanız, o kâğıtla sigorta şirketi takibe başlayıp dava açar ve hasarsızlık indiriminiz devam eder" dedi.
Mantıklı buldum.
Ver elini Çağlayan Adliyesi.
ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDE OTOMASYON!
Vakit tam 13.00'ü gösterirken müracaat savcılığındaydım. Bankodaki görevli otomasyon butonuna bastı ve çıkan numarayı bir talih kuşu edasıyla bana uzattı:
"Bakın size 65 numarayı verdim, çok iyi"
Bu şirinliği karşılıksız bırakmayıp gülümsedim ve beklemeye koyuldum.
Yarım saat geçti. Benden sonra gelen en az 20 kişi çeşitli savcılara dağıldı ama 65 numara bir türlü görünmüyordu ekranda.
Sordum:
-Delikanlı, 200'lü, 300'lü, 400'lü ve 500'lü numaralar sırasıyla alınıyor savcıların yanına. Tahminimce 11 savcı var ama benim düştüğüm savcı gelmedi galiba. Numaramı değiştirir misiniz?
-Hayır beyefendi, şansınıza çıkan numara bu. Savcıyı beklemeniz gerekecek.
-İyi de burası Milli Piyango İdaresi mi? Ya savcı hiç gelmezse, bak yarım saat geçti ortada yok.
-Birazdan gelir.
-İyi peki.
Dedim ama bir yarım saat daha geçti. Yaklaşık 15-20 kişi daha girdi içeriye.
Yine sordum. Tabii benzer cevap.
-Bu bir otomasyon beyefendi biz bir şey yapamayız.
Artık dayanamadım. Sesim de yükseldi biraz sanırım.
-Yahu otomasyon anladık. Ama ben de burada mağdur ediliyorum. Aranızdan biri gidip Savcı'ya baksın, durumu söylesin en azından. Böyle bir sistem olur mu. Bunu düzeltecek mekanizma nasıl olmaz?
-Ama beyefendi otomasyon bu, bir şey yapamayız.
İyice sinirlerim bozulmuştu. Kötü tesadüf tüm işlerim de o güne yığılı.
Bu arada konuştuklarım ortadan kayboldu, yerlerine başka iki görevli geçti. Biri beni çağırdı.
-Beyefendi gelin lütfen.
Gittim.
-Numaranızı bana verin.
Çıkarıp 65 numaralı kâğıdı verdim. Alıp yeni gelen bir vatandaşa uzattı. Yeni gelene çıkardığı 164 numarayı da bana. Alır almaz da 164 numara ekranda göründü. Hemen içeriye girip ifade tutanağımı aldım.
Vallahi 65 numarayı alan adam yandı, evet. O da benim gibi mağdur oldu. Ve kahramanlık yapacak saniyem yoktu. Zaten iki saat kaybetmiştim boş yere.
Ve bu yazıyı da inşallah sayın Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ okur.
Benim bildiğim otomasyon insan hatalarını minimize etmek için uygulanır, katlasın diye değil. Hele inisiyatif de kalmayınca otomasyon kafaları otomatiğe bağlıyor ve insanlar mağdur ediliyor. Sistemi düzeltmek gerek.
Bankalardaki gibi, sırası gelen boştaki savcıya gitmeli.
Her savcının numarası ayrı olur diye bir kural nerede görülmüş ki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.