Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın G-20 zirvesinde sendika temsilcilerine yaptığı konuşmada patronlara yönelik sözlerini başlıklar halinde sıralayalım:
-Biraz az kazanın ve kazandıklarınızı özellikle dar gelirli olan insanlarla paylaşın.
-Fakiri tahrik etmeyin ve paylaşımcı olun.
-Hepimiz ölüp gidiyoruz, paralar bu dünyada kalıyor, arkada vârisler bunu paylaşacak. Gel bunun bir kısmı işçinle paylaş…
-İşçiler seni öldükten sonra da “İşçisinin hakkını çok ciddi manada gözetir” gibi güzel sözlerle ansın ileride.
Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz (MYY) Erdoğan’ın bu konuşmasını “Ekonomi dünyasını sarsacak bir teori” başlığıyla ti’ye aldı:
Ve gelecek yıl “üst akıl” bir dümen çevirmez ise Nobel Ekonomi Ödülü’nü rahatlıkla kazanabilecek bir teori! Doğruluğu ampirik gözlemlerle defalarca kanıtlanmış “Kefenin cebi yok” kuramından gücünü alıyor. Vergi ve istihdam politikaları gibi araçlar yerine de “hayır duasının yararlarını” öne çıkarıyor.
Ve nihayetinde de “Sen yemezsen başkaları yiyecek” hipoteziyle adil gelir dağılımını sağlayacak teoriyi kuruyor!
Çok etkilendim bu mizah başyapıtından. Madem laf Nobel’den açıldı ben de bu şaheseriyle Mehmet Yakup Yılmaz’ın (MYY) oryantalizm dalında Pulitzerödülüne aday olabileceğini iddia ediyorum. Dahası bu ödülün gerekçesinde ne yazılacağı şu anda gözlerimin önüne geldi bile:
MYY’YE PULİTZER ÖDÜLÜNÜN GEREKÇESİ
“Özellikle yabancılaşma ve milli değerlerine Batı’dan bakabilme ustalığı dikkat çeken yazar, Erdoğan’a yönelik mizah anlayışıyla entelektüel sermayesini 90 yıl boyunca kediye yükleyen bir ırkın ahvadı olarak parçalanmış bir medeniyetin üzerinde nasıl tepinilebileceğini, müthiş tutku ve hayal gücüyle, destansı bir dille anlatmaktadır. MYY kendi melankolik ruhunun izlerini sürerken birdenbire ortasına atıldığı siyaset yazılarıyla savunduğu ideolojinin barbar keyfiliğini yeniden egemen kılabilme konusundaki kırılgan tecrübelerini de paylaşmaktadır bu başyapıtıyla. Yazarın Cumhuriyet ikiyüzlülüğünün kendi kültürüne yabancı kalabilmesindeki en iyi örneklerinden biri olarak tezahür eden bu yazısı, orijinal trajedi konseptine de yeni bir açılım getirmiş. MYY aynı zamanda dürüstlük ile yenilginin verdiği eziklik arasında yaşanan git-gelleri ve ahlaki katastrofik çöküşün simgesel örneğini kendi şahsında cisimleştirerek sunmaktadır bizlere.”
KÖHNEMİŞ SOL ANLAYIŞIN CÜRUFU
MYY esasında Türkiye’de sol’un giderek anlam kaymasına uğrayan, Kemalist-jakoben kültürle eskisinden daha iç içe olarak halkına yabancılaşan, Batıcı, oryantalist bakış açısını yansıtıyor. İnsanda okudukça pas tadı bırakan, zihinsel manada butlanla malul bu sol anlayışın neden halka dokunamadığını ve ulaşamadığını anlayabilmek açısından böylesi yaklaşımlar laboratuvar deneyi kadar işlevsellik taşıyor.
Onların hâlâ olguları, sebep ve sonuç ilişkilerini değerlendirirken karmaşık, kolay anlaşılamayan sofistike anlatımları tercih ederek, zaten halka değil birbirlerine konuşma derdinde olduğunu biliyoruz.
Marks’ın yüzlerce sayfada bu kalın kafalıların rakıdan pelteleşmiş uyuşuk beyinlerine sokmaya çalıştığı kavramları Erdoğan gibi halkın anlayacağı bir dille “Biraz az kazanın ve kazandıklarınızı özellikle dar gelirli olan insanlarla paylaşın. Hepimiz ölüp gidiyoruz, paraları beraber götürüyor muyuz? Paralar beraber gelmiyor, onlar bu dünyada kalıyor” sözleriyle anlatırlarsa ya kahırlarından ölürler ya da kendilerini çok önemsiz hissederler.
HALKA DOKUNAN NAZIM’I DA MEZE YAPTILAR
Eskiden de böyleydi.
Misal, Nazım Hikmet unutulmaz eserlerinden biri olan Şeyh Bedrettin Destanı’nda sosyalizmi Türkçe ve anlaşılabilir, anlatılabilir dille yazmıştır:
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
Hep beraber sulardan çekmek ağı
Demiri oya gibi işleyip hep beraber
Hep beraber sürebilmek toprağı
Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek
Yârin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber diyebilmek…
Ama Nazım’ın “Alın bu Türkçesi” diye önlerine attığı şiir bile, bu güruhun dumanlı meyhane akşamlarının mezesi oldu yıllarca.
ALİ KOÇ BİLE ONLARDAN SAHİCİ
MYY mevcut sol köhneliğin dış çemberinden; deforme ve dejenere bir uzantı yalnızca. Ama Sol’un halkla barışamamasının ve sahicilikten uzak olmasının eşsiz örneklerinden biri olarak fayda sağlıyor ters anlamda. Doğada böceklerin bile bir yararı olduğu düşünülürse MYY’yi yabana atmamak gerek.
Sonuçta Tayyip Erdoğan gibi adını tarihe yazdırmış bir lider çıkar, dangalakların “kefenin cebi yok teorisi” diye alaya aldığı konuşmasıyla söylenmek isteneni Türkçe ve yerli bir dille yüz binlerce insana bir çırpıda geçiriverir.
Şöyle bitirelim hatta. Önceki gün “sol bir parti kur bari” diye inceden sarakaya aldığım Ali Koç bile onlardan çok daha sahici ve içten.