PKK aslında silah bıraktı ve ateşkes ilân etti

A -
A +
40 günde 42 şehit ortadayken böyle bir laf tuhaf gelebilir ama hakikat bu.
PKK silahı bıraktı ve ateşkes ilan etti.
Önceki gün Yıldıray Oğur hatırlattı. Bundan 20 yıl evvel The Marmara otelinin girişindeki Opera pastanesine atılan ve sinema eleştirmeni Onat Kutlar ile rehber Yasemin Cebenoyan'ın ölümüne sebep olan PKK bombasından bu yana Beyaz Türklerin yaşadığı semtlere, kentlere, mekânlara, meydanlara yönelik bir eylem olmadı.
Bu iyi bir şey, en azından Boğaziçi aşireti rahat rahat akşam serinliğinde içkisini yudumluyor, terör ve ölümlerden uzak, huzurlu ve ferah. Ne yakınında kan görüyor, ne de ağlayan acılı eşler ve çocuklar.
Steril bir hayat.
PKK'nın, taşeronu olduğu uluslararası sermaye ile ortaklarının ikamet ettiği bu bölgelerle ilgili anlaşması var. Bomba Sultanbeyli'de patlar. Orada AKP'liler; genellikle de başı örtülü ve dindar insanlar oturur çünkü. Sultanbeyli'de CHP'ye ve HDP'ye oy veren az sayıdaki insan ise ihmal edilebilir sayısal veridir Boğaziçi için.
Ama bunun bir de karşılığı var kuşkusuz. Onlar da katliamların sorumlusu olarak PKK'yı değil de hükümeti ve Erdoğan'ı göstermek üzere medyaları aracılığıyla algı operasyonu yürütüp ihanetin nirvanasına ulaşıyorlar.
Bakın her gün şehit haberi geliyor, PKK saldırıyor, pusu kuruyor, mayın döşüyor, adam kaçırıyor, pazar yerinde enseye kurşun sıkıyor... Öldürmelere doyamıyorlar. Ama yıllar sonra Bebek semtine yeniden yerleşen ve "Oh be AKP'yi desteklediğimiz için uzak kaldığımız semtimize döndük ve eski dostlarımıza kavuştuk" diyen Hasan Cemal, bir ahlâk ve namus düşkünü olduğunu sanki her gün ispat etmek zorundaymış gibi "Akan kanın sorumlusu Erdoğan'dır, nokta" diye yazabiliyor. Karısı Ayşe Cemal Sözeri de Cumhuriyet'in reklam müdürlüğüne transfer oldu biliyorsunuz. O gazetenin yayın yönetmeni Can Dündar ise bakın ne diyor:
"Her gün PKK'ya tonlarca bomba yağdır, sonra da silahları bıraksınlar öyle konuşalım de. Seni her gün bombalasalar silahı bırakır mısın?"
Öte yandan Cemaat gazeteleri de Beyaz Türk tayfasına stepne olduğu için ölen PKK'lıları "şehit" diye kamuoyuna duyuruyor.
İyi anlaşma. Nasıl olsa "Diktatör Erdoğan"dan ve hükümetten sana zarar gelmez, bunu iyi biliyorsun. Dahası "Batı beni korur" diye düşünmektesin. PKK'nın katliamlarını alenen destekleyerek bir üst level'a geçtiler. Düşünsenize, PKK'nın onlarca masum insanı katleden terör eylemlerini savunup, suçunu hükümete ve Erdoğan'a atıyorlar, hiçbir şey olmuyor.
Hayatta daha konforlu ne olabilir?
Zaten Türkiye'nin kurtuluşu eminim Cihangir başta olmak üzere Boğaziçi'ndeki yalılardan ve bu semtlerden başlayacak yoldaşlar. DevrimCihangir'in ağaçsız klostrofobik ara sokaklarından dalga dalga yayılacak ve tüm yurdu, sonra dünyayı kaplayacaktır. Kurtarılmayı bekleyen travestiler, tinerciler, yankesiciler, esrarkeşler, yasa dışı örgüt sempatizanları o izbe sokaklarda temerküz etmiş bulunup, yarının aydınlık Türkiyesinin nüvesini oluşturmaktadırlar.(*)
Haydi, tek yol devrim!
.....
(*)Necdet Şen/Çizer ve yazar.

Sorunun kaynağı "psikopat gen" olabilir mi?

"Doktor bu ne?" demeyin.
Yukarıdaki gerçeklik dışında bir başka gerçeklik daha var sanırım.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 92 yıllık tarihinde Kürt meselesine bu denli samimi yaklaşan hiçbir lider ve iktidar olmadı. Risk aldı Tayyip Erdoğan, elini değil, gövdesini taşın altına koydu. Türkiye'de Kürtlere yönelik baskıcı, aşağılayıcı, yok edici tüm yasaları değiştirdi, düzenlemeleri ortadan kaldırdı, bu ülkeyi kana bulayan bir terör örgütünün cezaevindeki lideri ile diyalogla örgütün silah bırakıp siyasal alana transferini sağlamak için müthiş bir başarı hikâyesi yazdı.
Ama gelinen şu noktaya bakın.
Kandil'deki PKK liderleri ve onların siyasal alandaki temsilcileri göz göre göre eskiye dönüşün kazmasını vurdular.
Kobani gerekçe gösterilerek önce 52 insanı katlettiler ve sonra arkası geldi. İnsanlar uykularında, çarşıda, pazarda katlediliyor.
Bu katliamların talimatlarını Olimpos'un tepesindeki acımasız Zeus gibi Kandil'de ikamet edenler veriyor.
40 günde 42 şehit. Her gün yenileri ekleniyor ve şehitlerimiz giderek bir istatistik veriye dönüşmeye başlıyor. En tehlikelisi de bu.
Biz ise bu katliamların gerisinde ne türlü politik hesaplar var, hangi ittifaklar devreye girdi vb. soruların cevaplarını arıyoruz.
Belki de tüm bunları bir kenara bırakıp yüzlerce seri katilin beyin röntgenlerini inceleyen ünlü nörolog James Fallon'a kulak vermeli? Bilim adamı, insan beynindeki MAOA adı verilen genin, protein üretimini kontrol altına alarak davranışlara yön verdiğini keşfederek bunu 'psikopat gen' olarak tanımlamış.
Acaba meseleyi bir de bu yönüyle mi ele almalı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.