Sana dolandırıcı diyorlar ama susuyorsun Ahmet Hakan

A -
A +
Ahmet Hakan Coşkun'u hakikaten anlamıyorum.

Ahlak, erdem, dürüstlük, namus denilince siyasetçisinden sanatçısına dek herkese ayar üstüne ayar veriyor. Ama kendisi hakkında söylenen korkunç ve çoğu da belgeli vurgun ve dolandırıcılık iddiaları karşısında susuyor.

Cem Küçük Star gazetesindeki köşesinden sürekli olarak tekrarlıyor:

a) Ahmet Hakan hakkında 23 Ekim 2001 tarihinde Milliyet'te haber yapan gazeteci de Nedim Şener'di ve İroni Ajans adlı paravan bir firma aracılığıyla 2001'in parasıyla 1.5 trilyonluk vurgun yapmıştı Ahmet Hakan. Milliyet'teki "Ahmet Hakan Coşmuş" ve "İskele Sancak, Cepler Dolacak" manşetleriyle Ahmet Hakan'ın Ali Müfit Gürtuna ile boğazına kadar yolsuzluk batağına gömüldüğünü yazmıştı Şener..

Burada bir parantez açalım. Cem Küçük'ün bu yazısı üzerine Nedim Şener Posta gazetesindeki köşesinde "Geçmişi, arşivi bir gazetecinin onurudur" başlıklı bir yazı yazıp bu bilgileri doğruladı ve "Evet burada yazılanların tamamı haberin yayımlandığı 23 Ekim 2001 tarihi itibariyle belgeli olan gerçeklerdir ve ben yazdım" dedi.

b) Ahmet Hakan'ın kardeşinin işadamı Halim Aydın'ın 4 milyon 380 bin lirasını hayali şirketler aracılığıyla çaldığı da gerçektir. Bu şirketlere Ahmet Hakan gizli ortaktır. Halim Aydın'ın paralarını hortumladığınız için rahmetli imam babanızın iki evine birden haciz geldi. İmam olan babanızın evlerine oğullarının yaptığı hırsızlıklar yüzünden Silivri İcra Müdürlüğü el koydu. Bir imam için bundan daha utanç verici bir olay olamaz. Ama sen tarihin gördüğü en utanmaz adam olduğun için bir zerre üzülmezsin. Babanın manevi şahsiyetini de paçavra ettiniz. 
Cem Küçük ile konuştum, "Bu dolandırıcılıkla ilgili olarak yazdıklarından dolayı Ahmet Hakan Halim Aydın'a karşı iftira davası açtı mı?" diye sordum. Açmamış. Dahası önceki gün Halim Aydın diye birini tanımadığını yazmış.

Babasının evini haczettiren kişiyi hatırlamaması çok ilginç.

Aynı grupta çalıştığı Nedim Şener de onun yolsuzluklarını ve trilyonluk vurgunlarını yazıyor ama o susuyor.

Muhtemelen "Halk balık hafızalıdır, geçmişte hakkımdaki yolsuzlukları nasıl unuttularsa bunu da unuturlar" diye düşünüyor olmalı.

Velev ki haklılık payı olsun ama arşivler de fil hafızalı.


"İcat" ve tarihi geçmiş konserve beyinler!

Onu ilk kez Hürriyet'te akraba kontenjanından kendisine verildiği daha sonra anlaşılan köşesinde "Hz. Muhammed bu kadar istismar edileceğini bilse dini icat etmezdi" diye yazdığında fark ettim.

Melis Alphan hanım kızımız bu. Ona göre Hazreti Muhammed İslamiyeti icat etmiş!
Kendisini bu "icadından" dolayı herkes doğal olarak tebrik etti. Hatta gazetesi bile bu tebriklerden başını alamadığı için onu bir hafta istirahate çekti.

O vakit birkaç google sayfası karıştırdım. Meğer daha önce bir gazetenin magazin ekinde "moda eleştirmenliği" yapıp önüne geleni kıyafeti nedeniyle çiziyormuş. Ama moda yazarlığının "siyasi" yazılarından daha berbat olduğunu o yazılarını yerden yere vuran okur eleştirilerinden daha rahat anladım. PKK'nın yan kuruluşu bir televizyonda konuşurken gördüm bir ara. Kıyafetiyle bir zevksizlik abidesi gibi duran bir kızın nasıl olup da moda yazarı olabildiğine şaşırdığımı hatırlıyorum.

Hanım kızımız sonraki günlerde hızını alamayıp Soma faciasının ardından "Soma mağdurlarına yardım etmeyin, bu hükümete yarıyor" diye bir çağrıda da bulunmuştu.

Sizin de hemen aklınıza aynı şey geldi değil mi? Hani Almanya Şansölyesi Angela Merkel'e "Türkiye'ye gelmeyin Erdoğan'a yarıyor" diyen Mankurt zihniyeti.

Anladım ben, Hürriyet buluyor özel olarak böylelerini.

Dünkü yazısında "Eğitimde tek eksiğimiz Arapçaydı çünkü" başlığıyla Arapça'nın okullara seçmeli ders olarak konulmasını "İktidar, eğitimi kullanarak kendi ordusunu yaratma peşinde" diye yorumlamış.

Gelgelelim sayfa komşusu Ahmet Hakan eğitimde Arapça'ya karşı çıkanları "Fazlasıyla Arap düşmanı(kibarca ırkçı), Mankurt, riyakar, çifte standartçı ve Batıcı" bulduğunu yazmış. Malum, haftada iki kez doğruyu gösteriyor.

Twitter'da sıkıştırdım biraz küçük hanımı. Çareyi engellemekte buldu. İki tweet öncesinde de bizi "sansürcü kafa" olarak nitelemişti ha...

Hayat ne tuhaf, tarihi geçmiş bu konserve beyinlerin toplumdaki zehirleyici etkileri konusunda uyarıda bulunma görevi hiç bitmiyor.

Onları görünce ve tanıyınca "Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki silahsızsınız" diyen Kafka'nın sadece alay etmek için bu cümleyi kurmadığını daha iyi anlıyor insan.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.