Dünyanın en güç işidir kıskanç bir adamın iyileştirilmesi. Bu ağır duygu, hiçbir yere gidemeyen insanlarda neşet eder genellikle. Sunulan fırsatlardan yararlanır ama kendine başka yollar arar. Bu yüzden hep rahatsızdır, hep mütereddit ve ikirciklidir. Sorsan gerekçesi vardır elbet; yollar korunaksızdır örneğin. Tehlikeye gebedir.
Ama gerçekte risk almaktan korkmuştur. Ona kendisine arka çıkanların gazıyla pozisyonlanmak daha konforlu gelmiştir.
Muğlak bir anlatım olduysa daha açalım.
Ortaya çıkabileceği varsayılan bir liderlik boşluğu hesap edilerek yeni bir paradigma beklentisinin kimilerini çok heyecanlandırdığı görülüyor. Hesaplanan adımlar tek tek atılıyor. Provokasyonlar, yurt dışında itibarsızlaştırma ve sürekli saldırı. Henüz yerin altındalar. Sinsiliklerinin sebebi bu. Dünkü Yüce Divan tuzağında hafifçe güneşi gördüler ama tekrar kafalarını içeriye soktular ışıkla kavrulan zombiler gibi.
Kim bunlar? Cemaat desen değil. Bir çeşit Muhafazakâr ama başka türlü. Bildiğim sadece şu; Batı'dan onaylı oldukları.
Yakından bakıldığında Batı'nın Tanzimat'tan bu yana şırınga ettiği ve "Moderniteyi simgeleyen tüm işaretleri" onlarda da görebiliriz. Yüksek yöneticilerin yapmacıklı ağızları, teknik bilgiler, yabancı diller ve Batılı değerler. Smokin giyip papyon da takarlar, kadeh de kaldırırlar, sorun değil. Bazı klişeleri vardır. Misal, geçmiş vesayet rejimleriyle hesapları kapatmaktan yanadırlar, alacak hanesi boş kalsa da. Cemaatçi yargıca, nedamet getirmiş "din adamı"na, merkez medya patronuna, kimi resmî erkâna; kısaca iktidarı hedefleyen, ona darbe üstüne darbe yapan tüm odaklara karşı merhametlidirler. Eski düzenin yerleşik yapılarından aldıkları onayla ve "mesafeli" duruşlarıyla, belli bir rasyonaliteyi tutturduklarına inanmamızı beklerler.
Ünlü Fransız düşünür Jean Baudrillard (Jan Bodriyar)(*) Avrupalılarla Amerikalılar arasındaki temel farkı şöyle anlatır:
"Amerikalı, fikirlerinden yola çıkıp gerçeklik üretir, Avrupalı ise gerçekliği fikirlere ya da ideolojilere dönüştürür."
Peki, yukarıda tanımlamaya çalıştığımız Kadro Hareketi, sürekli değişen ve üstelik kendilerine ait olmayan bir gerçeklikle karşı karşıya kaldığında ne yapacaktır?
Hiç. Onlara söylenecektir ne yapacakları.
Şimdi az çok portresini çizdiğimiz bu oluşumun olası liderini de tanıyalım.
Hani, bazı insanlar kendi söylemlerinde aşırı kibardır ve en soylu düşüncelere sahipmiş gibi davranırlar ya, bu da öyle. Yukarıda da çıtlattım. Bir türlü temizlenmemiş ergen gırtlağı sesiyle konuşurken matematiksel dikkatiyle ideal insan portresi çizmek ister. Eski Fransa'da Honnête Homme (Onet Om) diye bir tanım vardı; kültürlü, bilgiçlik taslamayan, davranışlarında da hoş ve seçkin görünen, sözünün eri, örnek insanlar için kullanılırdı. Mevzumuzun kahramanı, yapay ve nafile bir çabayla bu tarifin içini doldurmaya çalışmaktadır ödeten beri. Ama öylesine sahicilikten uzaktır ki altı delik bir su testisi gibidir. Doldurdukça boşalır.
Son zamanlarda hayal ettiği zafer yolunun taşlarını tahsis edilen ikametgâhtan döşüyor.
İğne oyası gibi, ilmek ilmek örüyor.
Bir yandan Türkiye'nin her yerinde örgütlü bulunan insani yardım kuruluşları, STK'lar ve vakıflarla, öte yandan da gazetecilerle görüşüyor.
Kimileriyle; özellikle hemdert olduklarıyla halleşip sohbet ediyor, tasavvurlarını paylaşıyor. Görece temkinli olduklarına da "Biraz daha eleştirel olsanız keşke" diye akıl veriyor.
O resepsiyonda dakikalarca elimi tutup iltifatlar ettiğinde de ısınamamıştım ona.
Çıplak gözle fark edilemeyen belki ama fotoğraf objektiflerinin yakaladığı kaçamak bakışlarına da bir türlü alışamadım. Sanki gerçeklik aynasında kaybolacak ve silinip gidecekmiş izlenimi veren kibir abidesi bu politik kimliğe tahammül edebilmek yüksek hazmetme kapasitesi gerektiriyor.
İtiraf edeyim, o bende yok.
.....
(*)Jean Baudrillard2005 yılında Lettre Dergisinde yer alan bir makalesinde "Eski Yugoslavya'daki Müslümanların maruz kaldığı soykırım, Yeni Avrupa Düzeni'nin evrim sürecinde bir aşamadır. 'Etnik temizliğin' infazcısı olan Sırplar, yeni biçimlenen bir Avrupa'nın öncülüğünü yapıyorlar" diyerek bugünün Avrupası'nın işaretini verdi.