Sözüm Hürriyet gazetesine ve Doğan grubu avanesine.
Tamam, anladık. Ali Babacan’ı çok seviyorsunuz. Yurt dışındaki ağabeyleriniz ve ablalarınız da onu istiyor ekonomi yönetiminin başında.
Ama siz gerçekten bunu istiyor musunuz orası karışık. Hatta alttan alta Ali Babacan’ın kuyusunu kazıyor gibisiniz.
Günlerdir aynı teraneler:
G-20’de Ali Babacan neden yoktu?
Kabinede Berat Albayrak mı olacak yoksa Ali Babacan mı? Tecrübesizlik mi yoksa birikim mi tercih edilecek?
Berat Albayrak kabineye girerse Saray’ın kabinesi olacak, Ali Babacan girerse Davutoğlu’nun kabinesi.
Sözde akıllı geçinirsiniz.
Böyle yazınca Babacan’ın şansı artıyor mu?
Âdeta AK Parti’ye “Babacan bizim adamımız” izlenimini vermektesiniz.
Bana göre de Ali Babacan kimi ekonomik politikalarını benimsemesem de son on yıldır hükümette aldığı görevlerle liyakatini ispatlamış bir bakan. Kabul etmek gerek.
Ama diğer ismin, örneğin sık sık gündeme getirdikleri Berat Albayrak’ın nitelikleri hakkında bir fikriniz var mı?
Hiç sanmıyorum.
Belki çok daha başarılı bir bakan olacak, nereden biliyorsunuz ya da bu konuda hangi somut delile sahipsiniz? En azından Vikipedi’deki özgeçmişine bakıldığında bile kendisinin Cumhurbaşkanı’nın damadı olarak değil, yoğun üst düzey eğitimi ve işletme tecrübesiyle ekonomiyi sırtlayabilecek niteliklere, donanıma sahip olduğu rahatlıkla anlaşılabilir.
Bir kabine kurulurken Başbakan şüphesiz ki izleyeceği ekonomik ve siyasi yolda, kendisiyle birlikte yürüyebilecek en uygun ismi yanında görmek isteyecektir.
Böylesi haberlerin olsa olsa negatif etkisi olur. Benden söylemesi.
Deniz Baykal; nereden nereye?
“Baykal, 1989’da hazırlanan Kürt raporunu benimsediğini söylüyor. Hatta kendisinin de bu raporu yazanlardan biri olduğu manasına gelen sözler ediyor. Oysa o rapor, İnönü’nün çalışmasının bir parçasıydı. Baykal ise o dönemde Erdal Bey’e karşıydı.”
Bu sözler Tarhan Erdem’e ait.
Deniz Baykal salı günü yemin töreninde Leyla Zana’nın Türk milleti yerine Türkiye milleti lafını kullanması üzerine çıkan tartışmalarda ılımlı bir tutum izledi ama görüşleri dünden bugüne pek değişmemişti. Baykal’ın geçmişte Kürt Raporu hazırladığını söyleyip onu “demokrat siyasetçi” diye niteleyenler için Tarhan Erdem’in sözlerini paylaştım.
Ömrü boyunca darbeci de oldu, başörtü düşmanı da. Ve çözüm sürecinin de karşısında yer aldı.
Baykal’ın Demokratik Açılım meselesi ilk kez Meclis’e geldiğinde yaptığı konuşmayı hatırlıyorum.
“Türkiye’de Kürtlerin de en az Çerkeslerin sahip olduğu haklara sahip olmasını ben de savunurum.”
Ağzım bir karış açık kalmıştı. Bir mesele bu kadar çarpıtılabilirdi.
Çerkesler hangi haklara sahipti ki Kürtlere bu hakları altın tepside sunuyordun. Bu arada ortaya konan fotoğrafta Türkler değil, Çerkesler var, dikkatinizi çekerim.
Tabii mesele şuydu.
Baykal bir Çerkes’ti ve devletin partisi CHP’nin başında ülkeyi iktidarda olmasa bile yönettiğine (askerî vesayet de arkasındaydı) inanıyordu. Bu anlamda yaptığı karşılaştırma da kendince yanlış sayılmazdı.
Çerkesler;Türkiye’nin üvey evlatları
Oysa Çerkeslerin durumu Kürtlerden veya diğer etnisitelerden farklı değildi.
Şimdi gelinen noktaya bakıyorum. Rahatlıkla söyleyebilirim:
Çerkesler bugün Türkiye’nin üvey evlatları.
Bu başlığı okuyan pek çok kişinin "hınzırca" gülümseyip “Üvey evlat mı? Türkiye’yi Çerkesler yönetti yıllarca. Askerde onlar, MİT’te ve yargıda onlar. Daha ne istiyorsunuz” diyeceklerinden eminim.
Ama bu söylem artık bir efsaneden öte anlam taşımıyor ve dahası o zamanlar da taşımıyordu. Çünkü kimliklerinden soyunarak üst düzey görevlere gelmiş isimlerin bir etnisite adına ülkeyi yönettiklerini söylemek abesle iştigal. Bu durumda Kürt İsmet İnönü ya da Kürt Turgut Özal ve Hikmet Çetin’e bakıp “Türkiye’yi yıllardır hep Kürtler yönetti” diyemeyeceğimiz gibi.
TRT Kürdi gibi Çerkesçe yayın yapacak bir televizyon talebinin yıllardır dillendirilmesine rağmen kulak ardı edilmesi “üvey evlat” muamelesinin bir göstergesi. Romanlar da yakında İstanbul Üniversitesi’nin katkısıyla televizyon yayınına başlayacaklar ama Çerkesler ısrarla görmezden gelinmekte.
Bunun müsebbiplerinden biri de yıllarca TRT’den sorumlu olan Bülent Arınç. TRT onun döneminde cemaatçilerin ve sabah akşam AK Parti’ye hakaret edenlerin eline geçti. Bülent Arınç artık üç dönemi bitirip ayrılmak zorunda kalınca Kafkas Diasporası adlı bir Çerkes kuruluşunun kendisine verdiği ödülü aldı ve Çerkes kalpağını da kafasına geçirdi. Eşi de Çerkes olduğu hâlde yıllarca görmezden geldiği halkın gönlünü almak için Çerkes Ethem’i övücü konuşmalar yapıp, iade-i itibar için kabinede elinden geleni yapacağını söyledi.
Tahmin edersiniz ki söz verdiklerinin hiçbirini yerine getirmedi.
Yazacak çok şey var, burada keselim.