Sürgünde Kürt lider olmak istiyor?

A -
A +
 
Böylesine kışkırtıcı olabilmenin, yalanları üst üste koyup üzerine çıkarak siyaset yapıyor görünmenin bir faydası olmayacağını o da biliyor.
Konuşurken büzüşen dudaklarının kenarında beliren sahtekâr ifadenin arkasındaki hesabı sadece kendisinin bildiğini sanıyor olması da yumuşak karnı.
Her türlü herzeyi yedi. Kobani en son olanıydı. Şimdi hendekler, barikatlar ve roketatarlarla cami-okul kundaklamalarını kutsayarak önüne konan projeyi noksansız uyguluyor. Keşke o projede kendisine gelecek olmadığını görebilse ve zavallılığının farkına varabilse. Türkiye’de bırakacağı "eş kafadarı" nasıl olsa bulduğunu düşünüyor olmalı ki “Sürgünde Kürt lider” olmaya hazırlanıyor. Baktı ki o kadar kolay olmuyor, tüm sinir uçlarıyla oynayarak, “gençler” dediği teröristlerin kullandığı bombaları, mayınları, roketatarları “hafif silahlar” diye tanımlayarak, Rusya’yla iş birliğine girip ihanetin katmerlisini yaparak mağdur edilmek istiyor.
Dersini ezber etmiş, yalayıp yutmuş belli ki.
Üç yıl evvel Sabah Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz’un Kaçkarlar’daki yayla evine gidip bir hafta kalmıştım. Güzel ve hoş bir tecrübeydi. Şeref, ikinci gün çakısıyla yontup üzerine ismimin baş harflerini yazdığı asayı elime tutuşturarak “Bugün mantar toplamaya gideceğiz, bu asayı elinden bırakma, sis bastırabilir. Birbirimizi kaybetmeyelim” dedi. İtiraf edeyim, zehirli mantar korkusuyla hayatım boyunca doğal mantar yemedim. Bu korkumu ona da söyledim. Şeref zehirli mantar ile zehirli olmayan arasındaki farkları anlattı. Toplamaya başladık. Eve dönerken “Bak, bu mantarların yanına üç dört adet de zehirli mantar alacağım. Evde zehirli mantar ile olmayanın nasıl ayırt edildiğini bir başka test ile sana göstereceğim” dedi.
Eve geldiğimizde anlayamadığım bir nedenle komşunun ahırına gittik. Şeref komşudan izin isteyerek zehirli olmayan beş altı mantarı ahırdaki ineklerden birinin önüne koydu. İnek afiyetle yedi. Daha sonra zehirli olanları ikram etti. İnek kokladı ve başını çevirdi. Yemedi mantarları.
İnekler zehirli olanı ve olmayanı ayırt edebilmeyi biliyordu içgüdüleriyle.
İnsanlar da iyiyi kötüyü, ahlaki olanı ve olmayanı, zararlı ve zararsızı diğer canlılardan farklı olarak akıllarıyla, vicdanlarıyla, ahlaki duruşlarıyla kavrayabiliyorlar ve birbirinden ayırt edebiliyorlar. Onlara düzgün karakterli insanlar diyoruz.
Selahattin Demirtaş’ta bu saydığım özelliklerden en az birinin olmasını dilerdim.
Bu sebeple “Seni sürgündeki Kürt lider yaparız gerekirse, çekinme, bastırdıkça bastır” diyenlerin önüne attığı yemi kayıtsız şartsız yutması, haince katledilen insanları bir çöp olarak görmesi, onun insani değerler skalasındaki yerine de işaret ediyor.
Hep birlikte ürettikleri anomide kaybolan Selahattin Demirtaş’ın bilmediği şu; Kendisi çoktan sürgüne gitti. Onlara oy veren insanlar dâhil, milyonların kalbinde sürgün şu anda.
Fark edemediği bu.
 
Dua etsinler onları hâlâ ciddiye alan bir Başbakan var
 
Bu arada Başbakan Ahmet Davutoğlu da Anayasa için HDP’den randevu talep etmiş. HDP’de keyifler keka.
Örnek aldığımız Batı ülkelerinde siyaset adı altında terör yardakçılığı yapanları, hendek nöbeti tutup roketatar kullanan teröristleri “hafif silah” diye aklamaya çalışanları, Rusya ile ihanet ekseninde iş tutan adamları kimse muhatap almaz oysa. Demirtaş’ın da siyasi kimliği bitmiş ülkemize yönelik savaş tehdidinin bir parçası hâline gelmiştir artık.
Dua etsinler kendilerini hâlâ ciddiye alan bir Başbakan var bu ülkede.
 
Türkiye-İsrail; irritabl gaz sendromu
 
Bab-ı Âli toplantılarının kurucusu ve iş adamı Osman Ataman Facebook hesabında çok güzel özetlemiş;
“Olacak şu. Tüm yaşananlardan sonra İsrail Türkiye’nin gazını alacak, Türkiye de karşılığında İsrail’in gazını alacak.”
Türkiye’nin gazı malum; Mavi Marmara kurbanlarına tazminat ve Gazze ablukasının sona erdirilmesi.
İsrail’inki de Doğu Akdeniz’de ama Türkiye’ye muhtaç.
Bu meseledeki çözümü, dostluk, düşmanlık, önceden şunu demiştin, sonradan böyle yapmıştın gibi saplantılı demeçlere hapsetmeden, karşılıklı çıkara dayalı olarak ortaya konacak yeni bir ilişki modeli taçlandıracak.
İrritabl gaz sendromu Türkiye’nin talepleri karşılandıktan sonra sona erecek.
Kaybeden yok. İki taraf da kazanacak.
Bu kadar basit.
 
ODTÜ yıkılsın ve yerine üniversite yapılsın
 
Dün solcular ve terör örgütü sempatizanları namaz kıldıktan sonra mescitten çıkan öğrencilere saldırmışlar. Görüntüleri de var.
ODTÜ rektörü olaya seyirci.
Artık bu üniversite bir bilim yuvası olmaktan çıktı.
Solcuların ve PKK, DHKP-C gibi terör örgütlerinin yuvası hâline geldi.
Geçenlerde de yazmıştım, zaten ODTÜ’nün dünya üniversiteleri sıralamasındaki yeri de 950 ile 1000 arasında.
ODTÜ’de özgürlük nalıncı keseri gibi.
PKK’lı ve DHKP-C’li olursan yaşama hakkın var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.