Sebep, bizde bir türlü çıkarılamayan ve kısmen çıksa da işletilemeyen, sürekli bürokrasi hazretlerine takılan mevzuat!
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) Başkanı Doç. Dr. Murat Erdoğan yönetiminde hazırlanan “Türk iş dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler konusundaki görüş, beklenti ve önerileri” başlıklı araştırma raporu çok çarpıcı sonuçları ortaya koyuyor. Endişe verici ama aynı zamanda yol gösterici.
İsteyen aşağıdaki linkten tüm detaylarıyla okuyabilir:
Rapor, Suriyelilerin artık kalıcı olduğuna ve onları toplumsal hayata katma gerektiğine işaret ediyor ve bunun neden önemli olduğunu tek tek kanıtlarıyla ortaya koyuyor.
Ve bir uyarı:
“İleride sorun odaklı göçmenlerle karşı karşıya kalınması istenmiyorsa bir an önce harekete geçilmeli.”
Sığınmacıların yüzde 48’i 18 yaş altında. Son 5 yılda 150 bin çocuk doğdu. Onların eğitim, sağlık, iş ve uyum sorunlarına kalıcı çözümler üretmek için artık dakika kaybetmeye tahammül yok. Beyanatlarla “Şu yapıldı, bu yapılacak” demek pratikte fayda sağlamıyor. Meseleyi sahada çözebiliyorsan o mevzuatın var. Yoksa yok.
Örnek ortada. 400 bin Suriyeli kaçak olarak çalışıyor. Onları iş hayatına katmak için çıkarılan mevzuata uyarak işe giren Suriyeli sayısı ise yalnızca 3 bin 500 civarında. Kaçak olarak iş yeri kuran Suriyeliler ise 10 bine yakın.
Öte yandan, Bolu’da nitelikli eleman bulamadığı için fabrikasını kapatanların, Kayseri’de fabrikalarına işçi bulamayanların haberlerini okuduğumuz bir ülkede yaşıyoruz. Hayvan yetiştiricileri “Ayda 2500 lira veriyoruz çoban yok” diye ağlıyor.
Araştırmaya sponsorluk yapan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK de raporda bu olguyu doğrularcasına “Türkiye’de işsizlik yok, vasıfsızlık ve tembellik var. Bir de iş beğenmeme var!” diyerek, nitelikli çalışanları İŞKUR’un kayıtlı işsiz tabanından karşılayamadıklarını, verdikleri iş ilanlarına yeterince başvuru bulamadıklarını özellikle ifade ediyor ve şu öneride bulunuyor:
“Suriyeliler, ihtiyaç olan bölgelere ve sektörlere yönlendirilmeli ve böylece dağılımları da makul bir zemine oturtulmalı.”
Gerçekten de sığınmacıların arasında ayakkabıcılıktan tekstil sektörüne; teknik, sağlık sektörü dâhil çeşitli dallarda mesleki formasyona sahip on binlerce insan var.
Daha doğrusu vardı. Onların çoğu Avrupa’ya gitti. Niye, çünkü sen elinden kaçırdın da ondan. Böylece Avrupalı, Suriyeli mültecinin kremasını aldı.
Sana geriye ne kaldı?
Ne kaldığını hemen HÜGO’nun başındaki Doç. Dr. Murat Erdoğan’ın verdiği bilgiyi paylaşarak anlatalım:
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılarda okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 50.
Avrupa’daki Suriyeli sığınmacılarda okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 5.
Peki neden?
Hiç cevap aramayın. Size olayı anlatayım.
Daha yeni İstanbul’da Suriyeli akademisyenler bir dernek kurmuşlar. Suriyeli Türkmenler Birliği Başkanı Samir Hafez de kurucularından. Hafez bana bu derneğin şu anda hepsi en az doktora yapmış olan 130 üyesinin bulunduğunu, İstanbul’da 1000’e yakın Suriyeli akademisyen yaşadığını ve iş bulamadıkları için yardımlarla ve çok zor şartlar altında hayatlarını sürdürdüklerini anlattı. Bu insanlar neden çalışamıyor bunun cevabı verilmeli.
Samir Hafez, Bodrum ve İzmir’de Avrupa’ya gitmenin yollarını arayan Suriyelilerle konuştuğunda da aynı tabloyla karşılaşmış, “Çoğunluğu diş hekimi, mühendis, teknik eleman, doktor” diyor.
Geçtiğimiz günlerde bizim basın da “Obama Suriyeli bilim adamına sahip çıktı” diye haberini verdi. İyi de sen sahip çıkamadığın için onlar sahip çıktı. Utanmalıyız bundan. Adam anlatıyor, “Türkiye’deki üniversitelerde benim kitaplarım okutuluyor ama aynı üniversiteler beni işe almadılar. İnşaatlarda amelelik yaptım” diye.
İnsanlar ne yapsınlar. Bir iş adamı Avrupa’ya kaçan sığınmacıları Caretta Caretta kaplumbağalarına benzetmiş. Çünkü kaplumbağalar nasıl yumurtadan çıktıktan sonra canını kaybetme pahasına denize ulaşmaya çalışıyorsa, sığınmacılar da aynını yapıyor. Çünkü tıpkı kaplumbağalar gibi hedefe ulaşırlarsa gerçek anlamda yaşayabileceklerini düşünüyorlar.
Muhalefetin iki saçma sapan lafını ciddiye alıp mevzuat çıkarmakta geç kalırsan (bu dört yıllık bir gecikme), bir zahmet kımıldayıp bürokrasi hazretlerini hizaya getiremezsen, uygun yönetmelikleri bir türlü çıkaramazsan sonuç bu olur.
Sonra 7.5 milyar dolarlık koskoca bir sermayeyi harcarsın, adam gelir senin entelektüel sermayeni götürür.
Dua edelim, Allah’tan 3 milyar euro vereceklerini söylediler.