Üçüncü türden canlılar; HDP'li kadınlar!

A -
A +
Önceki gün sordum, "Demirtaş ve HDP iç savaş mı istiyor?" diye.
Yazının çıktığı gün cevabı aldık.
Yine bir kadın.
Cizre Belediye Başkanı Leyla İmret, bir İngiliz dergisine "Türkiye'ye karşı iç savaş yürütüyoruz" demiş.
Diğer bir kadın; Figen Yüksekdağ. Tam da ondan beklediğimiz performansla Dağlıca'daki şehitlerimizden Erdoğan'ı sorumlu tutup direniş çağrısı yapmış.
HDP'li vekil Selma Irmak da PKK'nın asker ve polisleri katletmesini "sivil itaatsizlik" olarak yorumlamış.
Malum, önceki gün HDP'li vekil Şafak Özanlı, PKK'ya erzak götüren kamyonun içinden çıktı. Vekil olduğu için serbest kaldı.
Sinir uçlarımızla oynuyorlar değil mi?
Sonra da "Ruh kanseri kadınlar" deyince kızıyorlar. Tesadüfen gördüm, HDP kadın kollarından, Jiyan miyan gibi internet sitelerine kadar verip veriştirmişler.
Savaşın ve şiddetin önünde aşılmaz bir duvar gibi duran analarımız, bacılarımızdır diye biliriz hep. Oysa HDP'li kadın siyasetçilerin söylediklerini işitince, insanın aklına "Acaba biz üçüncü türden bir canlıyla mı karşı karşıyayız?" sorusu geliyor. Savaşı, akan kanı durdurmak için "Analar ağlamasın" diyenler, gencecik çocukları hain pusularda öldüren, kendileri gibi nice anayı ağlatan PKK'lıları savunan HDP'li bu kadınları daha başka nasıl değerlendirebilir?
Fransızların ünlü lafını yine söylemeden geçemeyeceğim. Cinayet çözümlemelerinde kullanılır ve "Katili bulmak istiyorsan kadını takip et" derler.
Artık Figen Yüksekdağ, Leyla İmret, Pervin Buldan, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Şafak Özanlı, Burcu Çelik Özkan vb. kadınların söylem ve eylemlerine baktığımızda, katille "sıcak temas" sağlamak mümkün olabiliyor.
Evet, bu kadınlardan bazılarının trajedilerle örülü geçmiş yaşanmışlıklarının bitmeyen intikam hırslarında etkili olduğunu biliyoruz. Hatta bu konunun erkeklerin görece daha temkinli adımlarını bile teslimiyetçi bulabilecek noktaya gelmesindeki payını da.
Geçmişte en ağır şiddeti uygulayarak onları mağdur eden dönemin aktörleriyle şimdi el ele cephe kurup, bu mağduriyeti hem siyaseten hem de fiili olarak ortadan kaldıran bir iktidara karşı canlı bomba haline gelen ve hedefi yanlış adreste arayan bu kadınlar, gerçeği acaba ne zaman ve nasıl kavrayacaklar? Onları kadın- ana-kızkardeş olmaktan çıkarıp, kana susamış üçüncü bir canlı türüne dönüştüren bu öfke, korkarım ki bir bumerang etkisiyle geri dönecek.
Her ne olursa olsun politikacı olmuş, halkın sorumluluğunu omuzlarında yüklenmiş kadın politikacıların, geçmiş devrimcilik günlerinde dağılma eğilimi gösteren kalabalığı "Siz ne biçim devrimcisiniz, nasıl erkeklersiniz? En ufak saldırıda kaçıyorsunuz" diye ajite eden devrimci bacıdan kendini farklılaştırması gerek.
Yoksa yakından bildikleri feodal kadın tipinden onları ayırmak güç olacak. Hani, sırf erkeklerinin gözüne girebilmek için töre cinayetlerinin en katı azmettiricisi olan, oğlunu bizzat kendi kızını öldürmesi için "Sen erkek değil misin, kızkardeşinin namusu senin de namusun. Temizle namusunu" diye fiştekleyen tüketilmiş kadınlar, annelerden...
Allah, ülkeyi bu tür kadınların şerrinden korusun.

Sanatçılar ve PKK terörü

Dizi oyuncusu Bergüzar Korel duygularını paylaşmış isyanla sosyal medyadan:
"Şu beddua kadar iğrenci olmamıştı hayatımda! Bir anneden, beni tanımayan bir insandan böylesine bir beddua aldığımdan beri 'artık beni hiçbir şey şaşırtamaz' derken, ellerimin titremesine mani olamıyor bu yazıyı yazmakta zorlanıyorum!"
Sebep bir takipçisinin, "Kocanla ağaçlar kesiliyor diye en önden yürüyordunuz. Şimdi fidanlarımız askerlerimiz gidiyor, sesiniz çıkmıyor. Sen de yetiştiriyorsun bir tane Allah büyüktür" yazması.
Bir insana, bir kadına ve anneye çocuğunun üzerinden saldırmak alçaklıktır.
Anneler için çocuğu her şeydir.
Bunu en iyi onlar bilir.
Ancak bu takipçisinin bir çuval inciri berbat eden tepkisinde haklı olan yanı da atlamayalım.
Unutmayalım. Sevgili eşi Halit Ergenç, Mehmet Ali Alabora öncülüğünde pek çok sinema ve dizi oyuncusu "mesele ağaç değil, sen gel" deseler de görünüşte üç ağaç için sokaklara döküldü. Onların açtığı yoldan giden vandallar İstanbul'u yakıp yıktı.
Şimdi gencecik fidanlar, ana kuzuları devriliyor teker teker.
Ama onlar susuyorlar.
Bergüzar Korel'in eşi Halit Ergenç susuyor.
Mehmet Ali Alabora, HDP'ye oy vereceğini durmadan açıklayan yeni Kösem Sultan Beren Saat, Şevval Sam vb. susuyor.
Gezi'nin baş aktörü "Milli kahraman" ilan edilen Levent Üzümcü susuyor.
Gezi'de boy gösteren cevvallerin, şimdi anaları ağlatan, Türkiye'yi yasa boğan kanlı PKK saldırıları karşısında kıllarını bile kıpırdatmayacak bir duygusuzluk içinde oluşlarının nasıl bir sebebi vardır?

Açıklasalar da bilsek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.