Kimse bu ülkenin tek başına sahibi değil. Ama demokrasinin temel prensibi açık; en çok oyu alan iktidar olur.
Pop sosyolog Aslı Aydıntaşbaş'a "Bugün AK Parti Yüzde 50 alıyorsa, karşısında da itiraz eden yekpare bir başka yüzde 50 var" diyor.
Televizyon Reporter'ı, gazeteci sorumluluğuyla soru yöneltmediği için itiraz eden öteki yüzde 50'yi de analiz edebilme fırsatı doğmuyor.
Biz yapalım ve en ufaktan başlayalım:
Yüzde 2 ile Saadet Partisi var. Senin 28 Şubatlarda linç ettiğin bir siyasal partinin bugün küçülerek devam eden uzantısı. Kritik konularda AK Parti'nin yanında.
Yüzde 7-8 ile BDP var. Bu partinin, İmralı'nın yönlendirmesiyle de olsa, CHP medyasının tüm karşı çıkışları ve sabotajlarına rağmen çözüm
sürecinin bir parçası olduğu, Anayasa çalışmalarında Türkiye
vatandaşlığı gibi noktalarda en çok uzlaşmayı CHP yerine AK Parti ile
yaptığı dikkate alınırsa, "Türkiye Türklerindir" sloganını hâlâ kaldırmamış bir gazetenin yazarına, onlarla kendini hangi "ortak payda"da gördüğünü sormak gerek. Üstelik HDP binalarına MHP'lilerin ve CHP'lilerin saldırdığı ortadayken, "öteki yüzde 50" içinde nasıl bir uzlaşma sağlandığı da ayrı bir soru.
Yüzde 14 ile MHP...
Türkiye'nin demokrat ve sol güçleriyle, Türkiye'deki etnik yapılarla
MHP'nin mi yoksa AK Parti'nin mi daha çok uzlaşmaya yakın olduğunu da
soralım bir de. Örneğin, daha üç gün önce Agos gazetesinin önüne "Yaşasın Ogün Samast"
yazılı pankartı bırakanlarla nasıl bir araya gelinebileceğini pop
sosyolog izah edebilmeli. Ama kendinden yola çıkarak değil. Çünkü O Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra "Ogün Samast'ı anlamak gerek" diye yazabilmişti. Peki MHP din, gelenekler ve milliyetçilik ekseninde kimle anlaşabilir? CHP ve diğerleriyle mi?
Geriye Yüzde 24-25 ile CHP kalıyor.
Tabanında güçlü bir ulusalcı damar ve darbeci iştah bulunan bir parti.
MHP tabanının dindarlık olgusu ve darbe karşıtlığı temelinde mesafeli
durduğu CHP'yle MHP nerede yan yana durabilir?
Hadi diyelim son zamanlarda ümit bağladığınız Cemaat potansiyeli
de var. Yüzdesi meçhul. Çözüm süreci karşıtı, Türkçülüğünü
ideolojileştirmiş, dış odaklarla ilişkisi açığa çıkmış, şantajcı ve uzak
durulan şaibeli bir yapı.
Toplayalım. Sözü edilen bu "öteki yüzde 50", bir yamalı bohça ve hiçbir parçanın bir diğerine faydası yok. Dolayısıyla "öteki yüzde 50"yi sistematik olarak yıllardır işleyip semirttiğiniz "Erdoğan nefreti" üzerinden bir araya getireceğinizi sanıyorsanız, bu çaba da nafile.
Bizden söylemesi.
İyi bir baba olmak suç!
Habip
Şahin iki çocuk sahibi bir baba. Eski eşinin psikolojik sorunları
nedeniyle çocukları için yurda başvuruyor. Yurt ve kurum yetkilileri
çocukları alıyor ama daha sonra babaya vermiyor. Habip Şahin mahkemeye
gidiyor. Kurumdan bilirkişi tayin ediliyor. Mahkeme sonunda karar
veriyor.
"Baba Habip Şahin çocuklarına aşırı ilgi
gösteriyor ve onları şımartıyor. Onlara baba gibi değil arkadaş, ağabey
gibi davranıyor. Bu yüzden çocukların uzman koruyucu aileye verilmesi..."
Akla ziyan bir karar değil mi?
Şimdi olayın alt bilgilerini verelim:
Habip Şahin Almanya'da yaşıyor.
Çocukları için başvurduğu ve elini verirken kolunu kaptırdığı kurum Alman Gençlik Dairesi.
Kararı veren Alman Eyalet Mahkemesi.
Çocuklar Türk koruyucu aile yerine "uzman koruyucu aile" tanımındaki bir Alman aileye veriliyor.
Kısacası Alman asimilasyon zihniyeti tüm hızıyla çalışmakta.
Türk hükümetinin bilgisine.
İstanbul-Şile arasındaki kamyonlara dikkat!
Okuyucumuz Özgür Özgören yazmış:
"Fuat
Bey, gazetenizde 'kazalara davetiye' başlıklı yazınızı okumuştum. Ben
de size kamyonlar ile yaptığım bir tespiti aktarmak istiyorum.
İstanbul'dan Şile istikametine hafriyat taşıyan kamyonlar, o yönde
kantar olmadığı için aşırı derecede yüklenmiş halde ve çok hızlı gitmekteler. Garip ama ağırlık kontrolü
Şile'den İstanbul istikametine yükünü boşaltmış bir şekilde dönüş
yaparken yapılmaktadır. Bu araçlar hafriyat yüklü giderken neden
kantar'dan geçmemektedirler?"
Soru net. Sanırım ilgililerin bir cevabı vardır bu konuda.