Vatandaşına sahip çıkan devlet böyle olur

A -
A +
Bu köşeye yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarını sık sık taşıdığımı artık biliyorsunuz.
Onların en çok yaşadığı sorun önce ayrımcılık, bağlı olarak da çocuklarının bir bahane ile ellerinden alınması. Böylesi örnekler o kadar fazla ki bu konuda başı çeken Alman Gençlik Dairesi (Jugendamt) ile Norveç sosyal dairesi Barnavernet’nin uygulamaları artık vahşete, barbarlığa dönüşmüş durumda.
ATV Avrupa’da 7 yıldır hazırlayıp sunduğum Avrupa’da Gündem programında da mağdur ailelerin dramlarına yer veriyorum.
Tabii hem programda, hem de bu köşede kimi zaman devletin vatandaşına sahip çıkmadığını ya da duyarsız kaldığını dile getirdiğim de oluyor.
Ama gündeme geldikten sonra devletin sahip çıktıkları da var. Onlardan iki aileyle ilgili güzel haberler geldi.
Birincisi geçen yıl Fransa'nın güneyinde, Nîmes (Nim) şehrine yakın Vissou (Visu) adlı küçük bir kasabada 5 çocuğuyla yaşayan Hülya Beyazıt ve eşinin başına gelenlerdi. Okuldaki güvenlik görevlisinin çocuklarını dövmesiyle başlayan olaylar ve yaşadıkları apartmandaki komşularının “Çocuklar gürültü yapıyor” şikâyetiyle gelişen bir sürecin sonunda beş çocuğu da Fransız sosyal dairesince elinden alındı. Ama ona ne Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ne de Fransa’daki elçilik ve konsolosluklarımız sahip çıkmadı.
 
 
BEŞ ÇOCUĞUNU DA GERİ ALDI
 
 
Hülya Beyazıt Avrupa’da Gündem’e konuk olduktan ve linkteki yazı Türkiye gazetesinde yayınlandıktan sonra (http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/582988.aspxhem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı devreye girdi. Dışişleri Bakanlığı’nın talimatıyla Paris elçiliğimiz ve YTB olaya el attı. İki avukat görevlendirildi.
Şimdi sevindirici haberi vereyim.
Hülya Beyazıt, güçlü bir hukuki destekle tüm çocuklarını geri almayı başardı. Artık Türkiye’ye yerleştiler ve İzmir’de yaşıyorlar.
Şimdi devletten bir istekleri daha var ve bunu çok önemsediğim için yazıyorum.
Çocuklar Fransa’daki bakımsız yurtlarda ve duyarsız ailelerin yanında çok kötü muamele gördükleri için çok hastalar. Ciddi bir bakım ve tedaviden geçirilmeleri gerekiyor.
Hülya Beyazıt ve çocukları yarın ATV Avrupa’daki Avrupa’da Gündem programında (11.30) konuğum olacaklar ve başlarına gelenleri anlatacaklar.
 
 
ALMANYA’DAKİ DRAM MUTLULUKLA SONLANIYOR
 
 
Geçtiğimiz haftalarda da yine bir dramı bu köşeye taşımıştım.
Emin Esen ile kanser hastası eşi Sibel Esen’in üç çocuğu bakamıyorlar diye ellerinden alınmış, ailenin Almanca bilmemesinden istifade ederek imzalattıkları kâğıtlarla çocukları normal okullardan zihinsel ve bedensel engelliler okullarına nakletmişlerdi. Bu insanlık dışı uygulamaları yapmaktan kaçınmayan Jugendamt akbabalar gibi anne Sibel Esen ameliyat olduğu sırada el koydu çocuklara. Ailenin en zayıf anında.
Emin Esen ve Sibel Esen çaresizdi. Çünkü onlara yardım eden de yoktu. Bunları yazıp eleştirdim.
(http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/589866.aspx)
Hem YTB Başkanı Kudret Bülbül, hem de Dışişleri Bakan Müsteşarı Naci Koru yazı üzerine beni aradı ve epey konuştuk. Akabinde Stuttgart Başkonsolosluğu devreye girdi, Emin Esen ve ailesine bir avukat görevlendirdi. Anne-babanın çocuklarıyla bir araya gelmesini sağladılar. Dahası Jugendamt ile görüşerek Türkçe konuşma yasağını kaldırttılar. Avukat açılan davayı takip etti ve mahkeme çocukların aileye verilmesi yönünde karar verdi.
 
 
VATANDAŞA SAHİP ÇIKINCA OLUYOR
 
 
Türkiye artık büyük bir ülke.
Dolayısıyla büyük ülke olmanın gereğini de yapmak zorunda.
Yurt dışında ete kemiğe bürünmüş olarak görebilme imkânına sahip oluyoruz vatandaş olarak sahip çıkılmanın ne demek olduğunu.
Bodrum plajlarından birinde güneşlenirken poposunu böcek ısırdı diye kıyameti koparan ve “Ben Fransız vatandaşıyım” diye avaz avaz bağıran, neredeyse bir diplomatik kriz çıkartacak diye güldüğümüz Fransız turistin öz güveni, bizim vatandaşımızda da olmalı. Onlar da her yerde kendisine sahip çıkıldığının güvencesiyle göğsünü gere gere “Ben Türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım” diyebilmeli.
Bu yüzden daha aktif bir Dışişleri ve YTB beklemek hepimizin hakkı.
Her iki devlet kurumuna da bu olaydaki hassasiyetleri nedeniyle teşekkürler.
Ama artık bizler yazmadan bu olayları takip etmek de devlet kurumlarının refleksi hâline gelmeli...
 
 
 
Pinokyo’nun zafer işareti
 
Daha yakında Fransa Savunma Bakanlığı Fransız istihbaratının Libya’daki operasyonlarını yazan Le Monde gazetesi ve haberi yazanlara karşı 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açmaya hazırlandığını açıkladı. Joe Biden Le Monde’u ziyaret etmedi. Ama Türkiye’de Paralel Yapı’nın Türkiye aleyhine faaliyetlerinin medya ayağını oluşturmak üzere etki ajanlığı yapan Can Dündar’ı kahraman yapmak için epey uğraştı. Türkiye ve dünya kamuoyu da uluslararası destekle epey heyheylendirildi.
Sonuçta Anayasa Mahkemesi en hafif deyimiyle durumdan vazife çıkardı ve büyük bir acullukla Can Dündar ile ilgili “hak ihlali” kararı verdi, salıverilmesini sağladı.
Şimdi AYM Başkanı Zühtü bey, verdikleri her karara büyük bir teslimiyetle saygı duyulmasını ve uyulmasını istiyor, cevvallikte sınır tanımayarak “Kararımız herkesi bağlar” şeklinde demeçler verebiliyor.
Tabii Anayasa Mahkemesi’nin her kararı saygıdeğer diyeceksek Twitter şirketini korumak için verdiği kararlara 367’lere, başörtüsü vb. kararlarına hep saygı duymamız gerekecek o vakit.
Neyse sonuçta Can Dündar gibi gazeteci kılıklı Pinokyolar aşağıda Erhan Yalvaç’ın çarpıcı karikatüründe olduğu gibi Fethullah Gülen’in omuzlamasıyla zafer işareti yapmaktalaradaletin terazisini tutan adalet simgesi gözü bağlı genç kız heykelinin arkasından.

Vatandaşına sahip çıkan devlet böyle olur
 
Ancak kısa bir hatırlatma:
Fotoğraf çekimlerinde bu V işareti zafer anlamında değil, boynuz anlamında yapılır!
Hayırlı uğurlu olsun.
Helal olsun siz Anayasa Mahkemesi üyelerine!
Size de helal olsun Sayın Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi’nde görevlendirdiğiniz bu numune insanlar için.
Nereden arayıp bulup çıkardıysanız artık.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.