Sevdiniz.
Size vaatlerde bulundu. Zaman içinde tanıdınız ve bir bakmışsınız ki
hayata dair plânlarınızı onunla birlikte yapıyorsunuz. Tüm genç kızlar
gibi sizin de sevebileceğiniz, sorumlu, çocuklarınızın babası
olabileceğine inandığınız bir erkekle ömür boyu evli kalma hayaliniz
vardır ve gerçekleşmesi için tüm şartlar âdeta kapınıza gelip
dayanmıştır. Zaten genç adam da size o beklediğiniz teklifi yapar bir
gün:
"Benimle evlenir misin?"
Herkes mutludur. Evliliğin ilk günleri de öyle geçer.
Sonra!
Evet, sonra kıskançlıklar, kısıtlamalar ve tehdit dolu bakışlarla karşılaşmaya başlarsınız. İçinizden "beni seviyor" diye rasyonalize etmeye çalışırsınız bir süre daha.
O gün gecikmeden gelir. İlk tartışma ve ilk tokat!
Yediğiniz
tokadın şiddetinden çok şaşkınlıktır sizi çarpan. Bunu yediremezsiniz
kendinize. Aldatıldığınızı düşünürsünüz, "Ama" dersiniz, "Bu yoktu bizim konuşmamızda, şiddet yoktu, olmayacaktı" diye debelenir, gerçek olmamasını dilersiniz.
Oysa evlendiğiniz adam "seni dövmeyeceğim, şiddet uygulamayacağım" diye söz vermemiştir ki!
Peki, böyle bir söze gerek var mıdır?
Asıl
sıkıntı ise etrafa verdiğiniz o mutluluk tablosunun bozulduğunu itiraf
edebilmektir. Ne kadar yaralayıcı, umut kırıcı. İşte bu git geller
arasında uzun süre yediğiniz dayakları gizlersiniz, gizlersiniz ama
günün sonunda gözünüz mosmor, kafanızda bir şişlik, kolunuz alçıdayken
aile üyelerinizden biriyle karşılaşmanız kaçınılmaz olur.
Artık itiraf etme vaktidir:
Yatağınızda bir düşman vardır, sizin için yeni bir hayat başlayacaktır.
Bazı
roman ve filmler hayatımızda unutulmaz izler bırakır. Öyle adları
vardır ki bu eserlerin, o birkaç kelimeyi söylediğinizde bir meseleyi
kolaylıkla özetleyivermiş olursunuz.
"Yatağımdaki Düşman" bu adlardan biri. Başrolünde Julia Roberts'ın oynadığı bir Joseph Ruben
filmi. Evlilik kurumundaki riski, kadının çaresizliğini öylesine
çarpıcı anlatır ki, bu gerilimde erkek ya da kadın olun fark etmez,
filmin kadın kahramanı ile kendinizi özdeşleştirirsiniz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşıyor. Bu senenin ana ekseni de yine şiddet olacak.
Şefkat-Der'den şiddete karşı yeni öneriler
Geçenlerde Şefkat-Der Başkanı Hayrettin Bulan'ın
kadına yönelik şiddete karşı gönderdiği bir öneriler paketinden
alıntılar yapmıştım. Bulan, yine bir öneriler dizini hazırlayıp
göndermiş. Bazıları uçuk. Ama akla yatkın, farklı ve faydalı olduğuna
inandıklarımdan bir derleme yaptım ve sıralıyorum.
1-Toplam 20 dakikada gerçek insan yüzünden ayırt edilemeyecek sonuç veren silikon yüz maskeleri kullanın. Peruk, lens de önemli.
2-Başka bir şehirdeki kadın sığınma evine gidin.
3-Eğer
risk altındaysanız, boşanma isteğinizi eşinize direkt söylemeyin.
Telefonla bildirin ve can güvenliğinizi sağladıktan sonra dava açın.
4-Ailenizin yanına sığınmayın. Hatta gittiğiniz şehri ailenize anne baba ve kardeşinize dahi söylemeyin.
5-Şiddet görmeye başladığınızda kırılacak
bir şeyleri yere betona duvara sertçe fırlatın. Eğer müstakil bahçeli
ev falansa, camı kırın camın kırılması çok ses çıkaracaktır.
6-Risk altındaysanız düzenli spor yapın, tehlike anında koşmaya yarayacak spor ayakkabı bulundurun.
7-Son kez görüşme isteklerini kesinlikle kabul etmeyin. Telefon ve interneti teklif edin.
8-Sosyal medya kullanmayın, yerinizi kolaylıkla öğrenebilir. Hatta kadına şiddete hayır gibi sayfalara da katılabileceği ihtimalini de unutmayın.
9-Eğer
her şeye rağmen potansiyel katille ummadığınız anda karşılaşırsanız
onun yeniden birlikte olma teklifine ılımlı yaklaşın, zaman isteyin.
Uygun fırsatta, tekrar kurtulmak için plânlar yapın, bulunmanıza neden
olan hatayı bir daha asla yapmayın. Çünkü bir daha bu taktiği
uygulayamazsınız!
10-Son çare olarak size saldıran eşinize karşı elinize geçen her şeyi üzerine atın ve onu durduracak şeylerle kendinizi savunun.
11-Yurt dışı imkânı olanlar bunu da kullanabilir.