Kare düşünen adam SALİH MEMECAN

A -
A +
Kare düşünen adam SALİH MEMECAN

KARİKATÜR ÇİZMEYE İLKOKULDA BAŞLADI İlk karikatürünü ilkokulda çizen, 19 yaşına geldiğinde de Barış gazetesine siyasi karikatür çizmeye devam eden Salih Memecan'la sıcak bir sohbet yaptık. 1971'den beri günlük karikatür çizen, 1974'te ilk karikatür kitabını 'Kare Düşünce' adı altında yayınlayan Memecan, marak edilenleri anlattı. FARKLILIĞIN MÜCADELESİ Herkesin yuvarlak düşündüğü bir ülkede bir adam var ve kare düşünüyor ve bunun için de bir kitap yazıyor... Korkusuzca, toplumla farklı düşünmenin mücadelesini veriyor. YAŞ KÜÇÜK, DÜŞÜNCE BÜYÜK Tabii o zaman 19 yaşındaki bir çocuk için bu çok felsefi bir şey, şimdi bile bakıyorum; farklı düşünebilmenin savaşını veriyorsun ve keyfini yaşıyorsun aynı zamanda... SUNUŞ Salih Memecan. Karikatürist, Medya Derneği Başkanı. Son dönemde Salih Memecan adını çizdiği karikatürlerin yanında, yeni kurulan Medya Derneği ile daha sık duyar olduk. Sohbetimize karikatür ile başladık, kekemelik, aile derken Medya Derneği ve yansımaları dahil birçok konuya değindik. Salih Memecan; '21 yıldır Sabah Gazetesi'ndeyim. 16 yıldır ATV ana haber sonrası 'Bizimcity' ile günün yorumunu yapıp, bülteni noktalıyoruz' diyor. İşini bir gün bile aksatmadığını eğer bir gün bile aksatırsa, 'büyüsü'nün bozulacağını düşünüyor. Nasıl güzel bir işe saygıyla sahip çıkma... Başarının tesadüf olmadığını kanıtlıyor bence.....' Eee bu kadar medyanın içindeyken, medyayı daha ileriye taşıyacak, çözüm yolları üretecek, yeni mezunlara destek olacak, abartılı yayınların önüne geçip medyada şeffaflığa önem verecek bir dernek kurulup, başkanlık bana teklif ediliyorken onur duymak, bütün birikimlerimi burada kullanmak en doğrusuydu. Ben de öyle yaptım' diye ekliyor. Şanslıyız galiba bu defa bir başka Boğaz manzarası ile İstiklal Caddesi bize eşlik ediyor... Kare düşünen adam SALİH MEMECAN

İSTİKLÂL'DE MUHABBET Salih Memecan ile Beyoğlu'nun ünlü İstiklal Caddesinde başlayan renkli muhabbetimiz, ofisinde de devam etti. Hayatı ve ailesiyle ilgili çok özel açıklamalar yapan ünlü karikatürist, başından geçen önemli ve komik olayları da bizimle paylaştı... 2 Eylül 1952 Salih Memecan doğdu. Sonrasını sizden dinleyelim... 2 Eylül 1952 Giresun doğumluyum. Babam Ordulu annem Giresunlu. Babam Ordu'ya öğretmen olarak tayin oluyor ve orada annemi görüyor, beğeniyor ve evleniyorlar. Baba tarafından memur çocuğuyum, baba tarafı Cumhuriyet Halk Partilidir. Anne tarafım tüccar bir aile, onlar da Demokrat Partilidir. Dolayısıyla o zamanlar küçükken, iki aile arasında gidip gelirken, Ordu- Giresun arasında, iki siyasi görüşe de taraftım, gerçi o zamanlar çok anlamazdım, çocuktum. Daha sonra ilkokul 1 ve 2. sınıfı Ordu'da okudum. Babam İş Bankası'nın müfettişiydi, dolayısıyla bir süre İstanbul'da da yaşadım. Hiç unutmuyorum; ben ilkokuldayken, her sınıfa ihtilalle ilgili resim çizmek için ödev verilmişti ve ben ihtilali metheden karikatürü çizdim (tebessümle) 1961 yılında. Daha sonra Ankara'ya gittim. Ankara'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünü birincilikle bitirdim ve masterımı ODTÜ'de yaptım. Diğer okuduğum okullarda da çalışkan bir öğrenciydim. ODTÜ'den önce ise lise son sınıfta da burs kazandım. Cumhuriyet Lisesi'ni bitirdikten sonra AFS bursunu kazandım ve Amerika'ya gittim. 1 sene kaldım. Hayatımdaki en etkili 1 sene Amerika'ya gittiğim senedir. Orada değişik insanlar ve değişik yerler gördüm. Her şeyin ne kadar farklı olabileceğini ve farklılığın nasıl bir zenginlik olduğunu gördüm. İlk nerede karikatür çizmeye başladınız? Ankara'da okurken 19 yaşındaydım. Ankara Barış gazetesine siyasi karikatür çizmeye başladım ve karikatürlerim hergün yayınlanıyordu. 1971'den beri günlük karikatür çiziyordum. 1974'te ilk karikatür kitabım yayınlandı. Bir çizgi hikaye olarak; 'Kare Düşünce' adında. Kitabın içeriği şöyle; herkesin yuvarlak düşündüğü bir ülkede bir adam var ve kare düşünüyor. Toplumla farklı düşünmenin mücadelesini veriyor. Tabii o zaman 19 yaşındaki bir çocuk için bu çok felsefi bir şey, şimdi bile bakıyorum; hayatın onun üzerine kurulmuş yani farklı düşünebilmenin savaşını veriyorsun ve keyfini yaşıyorsun aynı zamanda. Çocukluğunuzda kekemelik problemi çekmişsiniz neler yaşadınız? Ankara'ya gittiğim yıllarda kekemelik problemim vardı. Hayatımı çok etkileyen şeylerden biriydi. Mümkün olduğu kadar az konuşmaya çalışırdım o zamanlar. Ama her kelimeye de takılmıyordum, mesela annemlerle ya da aile içinde konuşurken kekelemiyordum ama toplum içinde çekindiğimden örneğin otobüse bindiğimde paso diyemiyordum ve tam bilet veriyordum. Dolmuşa bindiğimde müsait bir yerde inecek var diyemiyordum, ancak biri inerken ben de inebiliyordum. Dolayısıyla hayatım hep böyle geçiyordu. Mesela ben telefon etmekten hala nefret ederim, çünkü telefonda takıldığın zaman anlatamıyorsun derdini, onun için telefonda konuşmaktansa gerekirse yürürüm, gider veririrm ya da getiririm. Şu anda kekemelik geçti ama onun bıraktığı etkiler devam ediyor. Kekemeliği karikatürlemi yendiniz? Tabii karikatürle yendim. Yani küçük çocuksun, konuşamıyor, kendini gösteremiyorsun, arkadaşlarınla sosyalleşemiyorsun dolayısıyla birden bire çizim yapmaya başladığım zaman sınıfta dikkat çekmeye başladım ve hocalar için birden özel olmaya başladım ve birden bire kıymete bindiğimi fark ettim. Çizimlerim beğenilip, özgüvenim yerine gelmeye başlayınca, kekemeliğin de geçtiğini daha iyi farkettim. Destek ve onore etmek çok önemli. Dolayısıyla böyle kekemelikle ilgili zorda kalınacağını tahmin ettiğim için konuşmalarıma başlarken; 'Ben kekemeyim, kekeme olduğum için karikatürist oldum ve başımdan şöyle komik olaylar geçti' diye söze başlayınca kekemeliğim sorun olmaktan çıkıyor.Bu sefer de, kekelemeyince ayıp oluyor. Kekemelikle ilgili komik bir anımda var şöyle; O zamanlar üniversitede asistandım ve bir kızı beğeniyordum. Hoca bana; ' Git, bu dersi sen anlat yerime, benim işim var.' dedi ve kız da o sınıftaydı. Ben de hocaya; ' Beni rezil edeceksin, gönderme o derse!' dedim. Gittim kekeleye kekeleye anlattım dersi, içimden de; 'Allah kahretsin' diyordum ve ders bitti. Kız yanıma gelip "Ay! Ne hoş kekeliyordun öyle" dedi. Çizmek bir yetenek mi? Herkes karikatürist olabilir mi? Çocukları karikatürist olmak isteyen ailelere tavsiyem; sadece yaptıklarını beğenin. İyi karikatür diye birşey yok, rahat çizmek ve çizebilmek diye birşey var. Rahat çizince zaten o iyi karikatür oluyor. Dolayısıyla çocuğun yaptığını beğenirseniz, o çocuk kendini çizmeye verir. Her çocuk çizebilme kabiliyetiyle doğuyor. Kouşup,yürüyünce çizmekten vazgeçiyor. Çizmek zorunda olan çocuklar, karikatürist oluyor. Eşiniz ile nasıl tanıştınız? Biz Amerika'da 6-7 tane Türk erkek öğrenciydik. Boğaziçi mezunu çok hoş bir kız; o da Amerika'ya işletme masterını yapmaya gelmiş. Ben çok ilgiliydim ama hiç yüz vermiyordu bana, taa ki; ben onu karikatür sergime çağırana kadar. Orada "Ne akıllıymışsın!" dedi karikatürlerimi görünce ve böyle başladı. Yani karikatür orada da işe yaradı. Bir kız ve bir erkek çocuğunuz var. Çocuklarınızda karikatür çizme yeteneği var mı? Zeynep çiziyor. Hatta Zeynep'in bir kitabı var. 16-17 yaşlarındayken yazmıştı, kitabın adı:' Zeynep Amerika'yı anlatıyor'. Öğrenci gözüyle, o yaştaki bir öğrencinin yaşıtlarına, Amerika'yı anlatıyor. Amerika'nın tarihini, evlerini, insanları nerelere gider, nerelere takılır gibi detayları anlatıyor.Mehmet pek yönelmedi gibi. 21 yıldır Sabah gazetesinde çiziyorsunuz,ATV'de 16 yıldır 'Bizimcity'yi çiziyorsunuz. Sizin için istikrar önemli olsa gerek.... Nokta dergisinde çalıştım. Çok keyif aldığım bir zamandı. Daha sonra oradan Sabah Gazetesi'ne geçtim ve Sabah'ta 21. yılım doldu. Muhafazakarım bu konuda, ve Sabah'ın 25.yıl ilavesinde bir sayfa, benim Sabah'ta 21. yılım diye çıkıyor. Orada nasıl işe girdiğimi Zeytin ve Limon'un çıkışını anlatıyor. Türkiye'de karikatüristler için bir gazetede 21. yılı doldurmak çok ayrıcalıklı bir iş ve ben bunu 16 yıldır yapıyorum. Çizimlerinizi günlük mü yapıyorsunuz? Çizimlerimi son dakika yapıyorum yani dakikalık çizimler. son dakikadan 5 dakika erken tamam bu deyip bitirirsem, kafamda 5 dakika daha düşünsem belki daha iyi birşey bulacağım diyorum. O son beş dakika zaman olarak belki kısa ama beklesem, beslenmem, daha dolu olur diye düşünürüm. Son dakika çiziyor olmak, sizde yetişmeyecek paniğine neden olmuyor mu? Eskiden oluyordum ama artık olmuyorum. Hergün yaptığıma göre bugün de yapacağım diyorum. Kim ne yapıyor diye takip eder misiniz? Etkisinde kalmamak için pek takip etmiyorum.Birisi gelip daha iyisini bilmem kim çizmiş deyince; ' Banane ben görmedim ki!' diyorum. Medya Derneği kuruldu ve başkanlığını siz yapıyorsunuz. Medya derneği'ni nasıl özetlersiniz? Bir grup gazeteci bir araya geliyor ve başka gazetecilerle beraber bu mesleğin çıtasını daha nasıl yükseltiriz sorusuna çözüm arıyor. Çünkü buna ihtiyacımız var. Yani oturup bu mesleği tartışıyoruz. Bir konuşmanızda; 'benim dünya görüşümle yakın olduğu için şimdikileri daha yumuşak çiziyorum. En doğal hakkım... Elbette ki bana karşı olanları biraz daha sert çizdiğim zamanlar oluyor' dediniz. Biraz açalım mı? Şimdi karikatürde bir görüşü eleştiriyorum, bir görüşü daha az eleştiriyorum ya da yüceltiyorum diyebilirim. Ama zaten ben bunun için karikatür çiziyorum, ben tarafım. Yani benim bir dünya görüşüm var. Bu doğrultuda giderken bana tek tip düşünceyi öneren bir görüşü ben nasıl methedeyim? Ben onu eleştiriyorum tabii ve mümkün olduğu kadar çok eleştiriyorum. Ben onu eleştirmek için çiziyorum zaten. Ben insanların tek tip düşüncede olmasını istemiyorum. Ve bunun Türkiye için iyi olduğunu düşünmüyorum. Yani ben tarafım ve görüşüm doğrultusunda çiziyorum diyorsunuz, tepkiler buna mı? Vay! Sen taraflısın hatta taraflı olduğun için de, sen şusun sen busun. Herhalde onların kafasında benim gibi bir adamın, onlara göre yanlış olan tarafta olması için bir menfaatimin olmasını bekliyorlar. Yani onu bile anlamıyorlar. Ben yıllarca fikir özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, sivilleşmeyi, siyasetin üstünlüğünü, çok sesliliği, farklı düşünmenin yayılmasını ve Türkiye'nin daha batı ülkeleri standartında olmasını savunmuşum. Şimdi bana gelip; 'Sen niye bu fikirdesin?' deniyor. Ben zaten hep bu fikirdeydim zaten. Mücadele gerçekten, yıllar önce çıkardığım kitabımda olduğu gibi, kare düşünceli bir adamın yuvarlak düşüncelilere karşı savaşı. Yani onlar 1930-40'larda kalmışlar ve beğenmedikleri adamların değişim ve gelişmesinin farkında da değiller. Onları eski standartlarla eleştiriyorlar. Şimdi bizim diğer Medya Derneği Yönetim Kurulu'ndaki arkadaşları eleştiriyorlar. Zannediyorlar ki onlar 1950'lerde, 40'lardaki insanlar. Onlar çoktan başka birşey oldular, yani daha uluslararası standartta düşünen onlar oldu, bunlar ise orada kaldılar. Bir de onlara sorsan çok modernler. Onların modernliği, modern mimari gibi yani modern mimari 1930'larda modern idi şimdi demode ama adı hala modern mimari. Yani eskiler, köhneler, gelişmeye kapalılar, doğru okumuyorlar, değişimi anlamıyorlar ve o kadar kapalılar ki anlamaya bile çalışmıyorlar, dolayısıyla da farkında değiller. Farkında olmayınca ve değişimi anlamayınca bitiyorsun, yok oluyorsun. Yok olmaya yüz tuttukça da daha radikalleşiyor, küstahlaşıyorlar. Küstah ve terbiyesiz diye nitelendireceğim şeyler yazıyorlar. Ne yazarlarsa yazsınlar, ben onlara cevep vermem. Çünkü bana aykırı, bana ayıp, benim buradaki ayıp standartım normal olarak basının ayıp standartında olması gerekir. Onlar kalmadı artık dünyada bile kalmadı. Çok ayıp birşey ve çok yanlışlar. Onun için ciddiye alınmayacaklar bir müddet sonra, farkında değiller. Tamamen kendi kendilerini yok ediyorlar ve alay konusu oluyorlar, farkında değiller. O fikirleriyle yurtdışında alay konusu oluyorlar. Onların söylediği birçok şeyi ingilizceye bile çeviremem, suç olur. MEDYA DERNEĞİ KURULDUĞUNDA BAZI GAZETELER BİZE DAVET GELMEDİ DİYE SİTEMLİ YAZILAR YAZDILAR. Kesinlikle böyle bir şey mümkün değil. Her medya kurumuna davet gitmiştir.Yeni kurulan bir derneğiz. Gidebildiklerimize gittik, gidemediklerimize de gideceğiz. Kapımızı herkese açtık. MEVCUT DERNEKLER VARDI. SİZİN FARKINIZ... Evet, var. Ama biz de varız. Gazetecilerin ,radyocuların,magazincilern vs. derneği var. Amacımız kaliteyi arttırmak.Gerektiğinde birbirimize destek olmak,mesleki çıtayı yükseltmek. Teknoloji o kadar ilerledi ki, artık herkes gazeteci. Telefon ile görüntüyü çekip, web sitesine koyup her şekilde kullanabiliyor. Herkesin gazeteci olduğu bir yerde, gerçek gazetecilerin ayırt edilmesi gerekiyor. Kişinin bu da haber ama bunu gazeteci vermiş, bunu ciddiye alayım demesini istiyorsak, gazetecilik tanımının hakkını vermemiz gerekiyor. Bizim ilkelerimizin olması gerekiyor. O kişi öyle yazabilir, hakaret edebilir, küfür edebilir ama biz gazeteciysek eğer yapmamalıyız.Kontrol mekanızmamız güçlü olmalı.Okuyucu, izleyici bizim şeffaflığımıza, ilkelerimize uyduğumuza güvenmeli. İlkeler nelerdir? İnternet, tv haberciliği, gazete haberciliği. Biz en başından başladık ve yeni çıktık, yeniden keşfediyoruz diyebiliriz. EĞİTİM PROJELERİMİZ Üniversite öğrencilerinin zorunlu staj döneminde, çocukların vakti ve şirketin imkanları ziyan oluyor. Burada aracı olmak istiyoruz. Stajı iyi değerlendirirsek okul bittikten sonra hem çocuklara iş, hem kuruma personel geri dönüşüm olur. Diğer projemiz, okulu yeni bitirip gazeteci olmak isteyenler için, 12 haftalık teorik ve pratik içeren, yazarlar,çizerler,pozisyon- reklam müdürleri, ile konuşup yerinde gazeteciliği anlatacağı, kişi ve gazetelerin bu işi yapıp yapamayacağına karar vereceği mesleğe giriş projesi. Üçüncü projemiz meslek içi eğitim yani medya etiği; kadına bakış ne olmalı, azınlığa bakış ne olmalı, din konularına nasıl yaklaşmalı, terör, felaket, deprem haberleri nasıl verilmeli, özel hayata ne kadar girmeli, girmemeli. Ayrıca Amerika'da dünyada kabul görmüş bir kurum olan (ICOJ) Internatıonal Center Of Journalizm ile temas halindeyiz. Medya Derneği'ni kuran arkadaşlar iyi ki böyle bir fon ayırdılar, bu işe ön ayak oldular. Onun için öbürlerine daha çok kızıyorum. Etiketliyeceğine destek olsan daha iyi değil mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.