Müşteriyi memnun etmek bir sanattır

A -
A +
"Adam çok iyi pide yapıyor, ama menüye kelle paça, kebap, ızgara, sulu yemek yazmış, dolayısıyla o firmanın bir geleceği olmuyor. Menüde ne yapacağını belirleyeceksin, ürün ve müşteri kitleni iyi seçeceksin, o doğrultuda çalışacaksın..." KENDİ ADINI VERDİĞİ LOKANTALARI İŞLETEN RAMAZAN BİNGÖL, YEMEK SEKTÖRÜNÜN SIRLARINI ANLATTI:Müşteriyi memnun 
etmek bir sanattırHEDEF; 'EN İYİ ETİ YAPMAK' Ramazan Bingöl, "Hedeflerimizden biri, Türkiye'nin en iyi etini 'biz yaparız' diyebilecek hale gelmek. Gelen müşteri desin ki, 'Ben en iyi eti burada yiyorum...' Bunun dışında iyi bir servis ve iyi bir ambyans yakalamak da önemli" diyor... Sunuş Ramazan Bingöl... İlk tanıştığınızda sadece 'Ramazan Bingöl Et Lokantası'nın sahibi olarak görünüyorsa da, sonrasında yazarlık, yemek konusunda bine yakın buluşun kaynağı, gurmelik, sosyal sorumluluk, yöneticilik ve politika... Ramazan Bey Yeni Şafak gazetesinde yemek kültürü ve yerleri üzerine yazılar yazıyor, zaman zaman röportajlar yapıyor ve diyor ki; 'Ben en iyi, yaptığım işi bilirim, başka konuda ahkâm kesmem. Yaptığımın en iyisi olmak, olmazsa olmazım!..' Yani yemek ve hizmet sektörü için önce ekibini kurarak işe başlıyor ve lokantasını açıyor, sonra bütün mutfakları ve kültürlerini yerinde tadıyor, izlenimlerini yazıyor, aynı işi yaptığı kişilerle aynı çatı altında toplanıp, onlara başkanlık ediyor, seminer ve konferanslar veriyor. Yerel yönetimlerde görev almanın önemine vurgu yapıyor. İşte böyle sevgili okurlar, bugün de hayata bu pencereden bakalım diyoruz ve bir başarı öyküsüne daha kulak veriyoruz. Bu arada hepimize sağlık, mutluluk, huzur ve başarı dolu bir gelecek diliyorum, iyi seneler... G.K.Z. Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde 1967 yılında doğduğunu belirterek söze başlayan Ramazan Bingöl anlatıyor: "Yokluktan dolayı 30 sene evvel İstanbul'a göç ettik. 7 kardeşiz. 4 erkeğin en küçüğü benim. Ağabeylerimle beraber çeşitli işler yaptık. Başlangıçta İskender Paşa Halk Pazarı'nda 6 metrekare küçük bir yer açtık. O zamanlar ben berberlik yapıyordum, bu işte yoktum. Ağabeylerim orayı açtıktan sonra güzel iş yaptılar, işler gayet iyi gidiyordu ve orada 27 tane yine aynı şekilde küçük dükkânlar açtılar. İşler biraz büyüyünce bana 'gel bize yardımcı ol' dediler. Ben o dönem berberliği bıraktım ve daha sonraki süreçte Genel Müdür oldum. Ardından Ziya Şark Sofrası Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Bu süreç içerisinde Türkiye'de lokantacılık sektöründe alkolsüz olarak bu kadar kısa sürede büyük mekânlar ve geniş yelpazeye sahip ikinci bir firma olmadı ve Ziya Şark Sofrası, o dönem büyük bir marka oldu. O dönemden sonra kendi içerimizde yurt dışına açılıp açılmama, 'fastfood' yapıp yapmama gibi konularda fikir ayrılıkları oldu ve çalkantılı dönemler geçirdik. Ben 2008 yılında tüm hisselerimi ve iş haklarımı devrederek ayrıldım..." BEN FARKLI DÜŞÜNDÜM > Ayrılık zor bir karar olsa gerek... - O dönem insanlar benim için, Ziya Şark gibi bir ismi bıraktığım için "deli" diyorlardı, ama bunun benim için bir önemi yoktu. Ben öyle düşünmüyor ve kendi doğrularıma inanıyordum. 2008 yılının başında Ziya Şark adında 2 dükkân aldık. Ayrıldıktan sonra, 2 sene daha Ziya Şark ismini kullanabilirdim, ama ben 2 ay sonra Ziya Şark tabelalarını indirdim ve 'Ramazan Bingöl Et Lokantası'nı kurdum. Tabela değişikliği yapıldıktan sonra şunu fark ettim ki; işlerimiz 2 katına çıktı ve bu kimsenin beklemediği bir şeydi. Tabelaların kaldırılması konusunda arkadaşlarla istişare ettik, danışmanlarla görüştük ve görüşülen kişilerin neredeyse tamamı, "Ziya Şark adında devam etmesi" tarafında fikir sundu, ben öyle düşünmedim ve bunun faydasını gördük. DIŞARI AÇILMAK ZOR > Yurt dışına açılma fikri bir hayal mi? - Türkiye'de hangi lokantaya ya da işletmeye giderseniz gidin, yurt dışına açılma isteği hep vardır. Türkiye'de yurt dışına açılıp başarılı olan firma yok denilecek kadar azdır. Belki spesifik olarak birkaç firma olabilir. Yurt dışına açılmak çok zor bir iş. Mesela biz Ramazan Bingöl markası ile ilgili Suudi Arabistan'a, Cidde''ye gittik. Bir grupla belli bir protokole kadar geldik, ama isim hakkı konusunda anlaşamadık. Onlar bize bütün Orta Doğu'da açalım dediler. Bu konsept Arapların çok hoşuna giden bir konsept ve bir özelliği de Türkiye'de alkolsüz olarak ikinci bir örneği olmaması... Bize sürekli teklif geliyor. Bu konseptin de dünyada çok yayma gibi bir şans yok, en fazla 3-5 tane olabilir. > Yemek hizmeti üzerine birçok yer açılır ve azı başarılı olur. Tutunamayanlar neden batar? - İnsanlar şöyle düşünüyorlar; "Ne iş yaparsan yap, gıda işi yap, gıda işi ölmez!" Böyle düşünürler ve gıda işine girerler. Elindeki bütün parayla lokantayı açar ve yüzde 70'i batar. Yüzde 20'si geçinir. Yüzde 10'u da para kazanır. Şu anda bile, özellikle son dönemde gelen et zamları ve temel ihtiyaçlara gelen zamdan dolayı birçok lokanta zor durumda. Zaten para kazanmak çok zor. İnsanlar böyle düşündüğü için arz talep dengesi bozuluyor. HEDEF KİTLE ÖNEMLİ > Hitap ettiğiniz bir kesim var mı? - Hizmet sektöründe kime hitap edeceğini bilmiyorlar. Menüde ne yapacağını bilemeyince, kafa karışıklığı olur. Yani örnek verecek olursak adam çok iyi pide yapıyor, ama menüye kelle paça, kebap, ızgara, sulu yemek yazmış, dolayısıyla o firmanın bir geleceği olmuyor. Küçük esnaf lokantaları hariç bu firmaların büyüme adına bir geleceği yoktur, ürününü belirleyememiştir. Ürün ve müşteri kitlesi çok önemlidir. Biz o anlamda belli bir müşteri hedefine kilitlenmişiz. Neden diyecek olursak, buraya müşteri otobüs ya da minibüsle gelemez. Mecburen özel aracıyla gelmek zorunda. Bunun için biz belli bir müşteri kitlesine hitap etmek zorundayız ve o kitleye çalışıyoruz. Çalışmalarımız da bu doğrultuda olunca, başarılı sonuç verdi. > Yemek sektöründe bine yakın buluşunuz olduğunu söylemişsiniz. Örnek verir misiniz? - Mesela son buluşlarımdan birisi, kebabı hediyelik işe soktuk ve bunu kebapçılarda ilk uygulayan biziz. Ayrıca sektörde kendi içimizdeki buluşlar vardır. Mesela bir kebabın versiyonunu değiştirmek; yani fıstıklı kebabı bulan ayrıdır, ama fıstıklı kebabın versiyonunu değiştirmek ayrıdır. Dolayısıyla bu türde benim birçok buluşum var. LOKANTADA DUŞ İMKÂNI > Müşteri memnuniyetini nasıl sağlıyorsunuz? - Beklentileri yüksek olan müşterileri memnun etmek daha kolay olur. Müşterinin buraya gelirken, beklentileri yüksekse ve bu beklentileri karşılayabiliyorsanız hiçbir problem çıkmaz. Gelen müşteri işi biliyor. Yemeğin nasıl olması gerektiğini, kaçta gelmesi gerektiğini, garsonun nasıl servis yapması gerektiğini biliyor. İşi bilmeyen müşteri, diyelim ki yemek söylüyor, 5 dakika sonra 'Nerede kaldı yemek?' diyor. İşi bilmiyor adam, çünkü o yemeğin bir pişme süresi var. > Özel toplantı odalarınız var. Bu odalar hangi ihtiyaçlar karşılığında oluşturuldu? - Genelde insanlar iş toplantılarını otellerde yapıyorlardı, bazı şirketler otellerden istediği randımanı alamayınca bizi tercih ettiler. Buraya toplantı için gelen ekip, bütün alanları kullanarak toplantısını yapabiliyor. Toplantı odamız, bahçemiz, projeksiyonumuz, yazı tahtamız, ses düzenimiz mevcut ve ayrıca şehir dışından bir grup geldiğinde duş alabilme imkânı var. > Altın odanız vardı, sonra bu odayı kapattınız, neden? - Altın odası fikri özellikle şehir dışından gelen müşterilerimiz içindi, örneğin duşunu alsın, dinlensin ve sonra yemeğini rahat bir şekilde yesin mantığıyla, tamamen altın konseptiyle hazırlanmış bir oda idi. Ama bir süre sonra, "Ramazan Bingöl'de çok iyi bir altın oda var, gidip bir görelim" dendiğinde, artık otel olarak algılanmaya başladı. Yani yemek ikinci planda kalıyordu. Dolayısıyla 'Altın Oda', gerekli ilgiyi sağladı ve süresini doldurdu. Sonra bu odayı kapattım, çalışma ofisine dönüştürdüm. FAYDALI OLMAK İSTERİM > Yazdığınız yazılarda, gittiğiniz mekanlardan siz de bu işi yaptığınız halde övgüyle söz ediyorsunuz, ne güzel... - Bu konuda benim düşüncem; "Bilginin zekâtı ve sadakası, bildiğini öğretmektir." Bir de ben, bu sektörün gelişmesini ve güzelleşmesini istiyorum ve insanlara yardımcı olmak istiyorum. Bu konuda bir kitabım var; Restoran İşletmeciliği. Yaptığım işi iyi yaptığıma inanıyorum ve bu konuda mütevazı değilim. Bu işi iyi yapan insanları da diğer insanların tanıması gerektiğine inanıyorum. İnanmadığım, güvenmediğim, emin olmadığım yerin haberini yapmam. Bazen insanlar araya girer, "burası için de yaz" der, ama ben yüzlerce yere gittim. O an usulen kırmamak için "bakarız" demişimdir, ama yazmam. Ayrıca benim röportaj yaptığım insanların çoğu, benim lokantacı olduğumu bilmez. Mesela ben Meral Akşener ile kendi yerimde bir röportaj yaptım. Davetimi ederim, röportajı yaparım, daha sonra gazeteci gibi ayrılırız. O benim kendi yerim olduğunu bilmez ve ben de yazmam. BİR YANDAN OKUDUM > Akademik anlamda ilk başta okuyamadığınız halde, şu anda üniversiteyi bitirmek üzeresiniz.. - İlkokul mezunuydum. İlkokulda da doğru düzgün okudum denilemez, hâlâ çok iyi yazı yazamıyorum. Ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirdim ve şu anda da Açık Öğretim'de Kamu Yönetimi okuyorum. > Ağabeylerinizden ayrıldıktan sonra onlarla ilişkiniz ne durumda? - İlk dönemler geldiler, daha sonra aramızda ufak tefek bir şeyler oldu. Yine de birkaçı ile çok sıkı fıkı olmasa da gelip gidiyoruz. Ben çok kin tutan biri değilim. Bazı istisnalar olabilir, ama genel anlamda iyiyiz, bir problem yok. Onlar kendi yolunda, biz kendi yolumuzda ilerliyoruz. İZZET ÇAPA BENZETMESİ > Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Arsan, sizin için "İslami kesimin İzzet Çapa'sı" diyor... - Ahmet Arsan Hürriyet'te yazmıştı. Bu konuda benimle ilgili sayfamızda yeni bir bölüm yaptık; 'Ramazan Bingöl hakkında söylenenler.' Benim hakkımda böyle söylemelerinin sebebi, sanıyorum İzzet Çapa'nın yenilikçi konsept geliştiriyor olması diye düşünüyorum. > Eşinizi yemek konusunda eleştirdiğiniz oluyor mu? - Bazen olabiliyor. (Gülerek) Yemek konusunda eşimle arada bir takışıyoruz. Ben yemekle ilgili bir eleştiri yaptığımda, 'Kendin yap o zaman!' diyor. > Yemek yapmayı biliyor musunuz? Ben yemek yapmaktan anlamam, hiç de sevmem, çok ilgilenmem. Yemek lezzetinden ve tadından çok iyi anlarım. > En çok hangi yemeği zevkle yersiniz? - Bizim 'Mumbar' diye bir yemeğimiz var. Dışarıda yaptırıyorum onu. Onun dışında 'Kitel' ve 'Su Kabağı', yemekten keyif aldığım yemeklerdir. Genel anlamda yöresel yemekleri severim. Müşteriyi memnun 
etmek bir sanattır Özel olarak hazırlanan 'Altın Oda', ziyaretçilerden çok büyük ilgi görmüş ve sırf bu mekanı görmek için restorana gelenler olmuş..."Alanımın dışındaki bir şeyle ilgilenmem" AK Parti İl Genel Meclis üyesi olduğunu belirten Ramazan Bingöl, sivil toplum örgütlerinde çok aktif olarak görev alıyor. Bingöl, "Bir dönem Türk Mutfak Vakfı'nın da başkanlığını yaptım. Ayrıca TÜRES'in (Türkiye Restoranlar Birliği) dernek başkanıyım. TOBB'da Türkiye'deki restoranları temsil ediyoruz ve Ticaret Odası'na bağlı olan 9 bin kişilik restoranların meclis üyesiyim. Ben şöyle düşünüyorum, Türkiye'de birçok insanda da şunu görüyorum. Bazen bana mimarlıkla, arabayla ilgili konularda sorular sorarlar. Ben kendi alanım dışındaki herhangi bir şeyle ilgilenmem. Kendi alanımla ilgili sivil toplum örgütleri olsun, yemek ve hizmet sektörü olsun, içinde bulunmak ve karar verici olmak isterim. Bu da mesleğimi sevdiğimden ve insanlara faydalı olmak istediğimden dolayıdır. Siyaseti de insanlara faydalı olalım diye yapıyoruz. Ayrıca bizim gibi esnaf iş adamlarının, siyasette olması gerektiğini düşünüyorum" diyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.