Gurbet Kalay Zorba'nın ilk konuğu İMKB Başkanı Hüseyin Erkan oldu. Sunuş
Sevgili okuyucular; bundan böyle on beş günde bir bu pencereden toplumun önde gelen isimlerinin hiç katıksız, dolaysız hayat hikâyeleri ile karşınızda olacağız. Hedefe ulaşılırken aşılan engeller, nihayetinde kucaklanan başarıların öykülerini sizinle buluşturacağız. Bu pencereden size ulaşırken gönül pencerenizin de açık olması dileğiyle... İlk konuğum İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan. Röportaja gitmeden topladığım bilgilerde İMKB Başkanı'nın hem aldığı eğitimi hem de donanımı beni oldukça etkiledi. Okuyunca eminim siz de aynı şekilde düşüneceksiniz..
Konya hepimizin bildiği gibi Mevlana ve evliyalar şehri olarak bilinir. Siz de 1958 Konya doğumlusunuz. Doğduğunuz yer ve çocukluğunuzla ilgili aklınızda kalan ayrıntılar neler?
Konya, Selçuklulardan beri çeşitli medeniyetlere başkentlik yapmış en önemli şehirlerden biri. Annemin bahsettiği kadarıyla evde doğmuşum. Bana anlatılan ilkokula gidene kadar çok yaramaz bir çocuk olduğum. Sülalede yaramazlığımla tanınırmışım. Gerçi şu an beni tanıyanlar 'mümkün değil' diyor. Okula başladıktan sonra öğretmenim annemi çağırıyor, 'oğlunuz hiç konuşmuyor, hiçbir şeye katılmıyor, nesi var' diye. Annem şaşırıyor, bilakis çok yaramaz ve dışa açık bir çocuk olduğumu belirtiyor. Aradan bir ay geçtikten sonra öğretmen tekrar annemi çağırıyor, 'Bu çocuğa ne oldu böyle, yerinde duramıyor' diyor.
* Adınızı kim koydu?
Adımı babamın amcası ve büyük dedemden esinlenerek, anlaşarak aile büyükleri koymuş. Bizde aile büyüklerinin adlarını koymak gelenektir. Oğlumun adı tüm dünya dillerinde bilinen İbrahim, kızımın adı Süheyla. Süheyla parlak yıldız anlamına geliyor.
* Okul hayatınız nasıl devam etti?
İlkokul, Konya'da evimize çok yakın iyi bir okuldu. Liseyi de Konya Hastaş Kolejinde okudum. O yıllarda benim için basketbol çok önemliydi. Arkadaşlarla bir araya gelip takım kurardık. Ağabeyim de basketbolcudur. Oğlum şu an basketbolcu.
* Profesyonel olarak oynadınız mı?
Profesyonellik o yıllarda pek yaygın değildi ama arkadaşlarla kurduğumuz takımla Konya şampiyonu olduk. Türkiye'de derecelere girdik. 1974'te Yıldız milli takımına çağrıldım. Kıbrıs harekâtı oldu. Avrupa şampiyonası Yunanistan'da olacağı için Türkiye katılmadı ve ben gidemedim. Basketbolu bu kadar severken milli formayı giyememek içimde ukde kalmıştır. Üniversite seçeneklerini hazırlarken benim için önemli olan okulun iyi olmasından önce, basketbol takımı olması idi. Olanları işaretliyordum. Adana Endüstri mühendisliğini kazandım. Gidip görelim dedik. Adana'dan çok uzakta bir yer, kalacak yer yok, terörizm zamanı, geri döndük. Babamla konuştum, yurt dışına gidip bir yıl dil öğreneyim. İngiltere'ye gitmeye karar verdim. 2 sene İngiltere'de bir ailenin yanında kaldım.
ÜÇ TAKIMDA BİRDEN OYNADIM
* Basketbola orada devam edebildiniz mi?
Evet, orada da devam ettim, hatta 3 takımda birden oynadım. Sonra üniversitenin takımında oynamaya devam ettim. O sıralar on yedi yaşındaydım.
* 17 yaşında bir genç, el bebek büyümüş biri olarak yurt dışında yalnız yaşamak sizin için zor olmadı mı?
Tabii ki. Çünkü o zaman şartları şimdiki gibi değil. Ama yanında kaldıklarım çok iyi bir aile idi. Annem babam gibilerdi. Ayrılırken hüngür hüngür ağlamıştık.
* İngiltere'den sonra Amerika'ya geçiş var. Eşinizle nasıl tanıştınız?
İngiltere'de gittiğim dil okuluna o da İsveç'ten gelmişti. Tamamen arkadaş olarak başladı. Sonrasında yazışmalar, konuşmalar derken ciddileşti. Ben Amerika'ya geçtiğim sırada o da İsveç'te Dışişleri Bakanlığına memur olarak girdi. İki-üç sene ayrı kaldık. Bir iki kez ben İsveç'e gittim. Bir kez eşim ailemle tanışmak için Türkiye'ye geldi. Ben iki sene New York dışında ön lisans veren bir yerde okudum. Daha sonra New York Üniversitesi'ne geçtim.
* Ne zaman evlendiniz?
Eşimin Birleşmiş Milletlere tayininden sonra Türkiye'ye geldik ve nikahımızı kıydık. Sonrası bizim için rahat geçti. Çünkü eşim diplomat olduğu için Manhattan'da İsveç Büyükelçiliği'nin verdiği güzel bir evde kaldık.
* Basketbola devam edebildiniz mi?
Amerika'da basketten kopmadım fakat ağır bir tempo olduğu için üniversite içinde zaman zaman devam ettim. O sırada oğlum doğmuştu. Uluslararası işletme ve finans lisansımı da Uluslararası İşletme Ekonomi ve Yönetim Bilimi şeklinde üçlü olarak bitirdim. Fakat son master tezimi yazarken babamı kaybettik. Babamı erken kaybettik. 57 yaşındaydı. Bizim için hakikaten zor bir dönemdi. Tezimi tamamlayıp Türkiye'ye döndüm.
OĞLUM İTÜ'DE BASKETBOLCU
* Bir oğlunuz bir de kızınız var. Eğitim olarak çocuklarınız sizi takip etti mi?
Evet oğlum 25 yaşında. O da benim gibi New York Üniversitesi'ni bitirdi. Biz baba-oğul aynı okul mezunuyuz. Ama basketbolu bırakamadı ve bir gün geldi, 'Ben eğitimimi bitirdim ama basketbola devam etmek istiyorum' dedi. Peki dedim. Şu anda İTÜ'de İbrahim Kutluay ile takım arkadaşı. Kızım ise 22 yaşında. Henüz ortaokul yıllarında koymuş olduğu hedefine ulaşarak, Yeditepe Üniversitesi Grafik Tasarımı bölümünü dereceyle bitirdi.
* Oğlunuzun maçlarına gider misiniz? Heyecanlanıyor musunuz?
Tabii ki, annesini görseniz bağırır, heyecanlanır, kalkar. Hiçbir maçını kaçırmamaya özen gösteririz.
EVDE ÜÇ DİL KONUŞULUYOR
* Eşinizle küçük yaşta tanıştınız. Kendi ülkesinden, aileden uzakta olmak eşiniz için zor olmadı mı?
Tabii ki zorlandı. Direk Konya'ya geldik. Onun en zor dönemiydi. Türkiye'de gelinliğin ne olduğunu öğrendi. Ama annem ona çok destek oldu. Konya onun için zor bir dönemdi ama aynı zamanda da iyi bir eğitim dönemiydi. İstanbul'a geldiğinde artık Türkiye'yi çok iyi biliyordu, çok rahat etti. İstanbul'da birçok arkadaşı var. Ondan daha önce Türkiye'ye gelenler doğru düzgün Türkçe konuşamayıp, Türklerin geleneğini bilmiyorlar. Eşim onların yanında tam bir Türk. Ayrıca sanata meraklı, yağlı boya resim yapıyor. İnşaallah ileride sergi açar.
* Evde hangi dil konuşuluyor?
Çocuklarımla hem Türkçe hem İsveççe, hem de İngilizce dillerini konuşuyoruz.
Ereğli hisseleri hayatını değiştirdi
Ağabeyimle birlikte Konya'daki şirketimizin başına geçtik ve burada 4 yıl kaldık. Babam Türkiye'de tankerle petrol nakliyatını ilk yapan kişidir. Daha sonra bu iş bana yetmemeye başladı. Çünkü o kadar finans okumuşum. Ortaokul arkadaşım bana yabancı şirketlerle birleşeceklerini söyleyip teklifte bulundu. Ağabeyimle konuşup, 1988 yılında İstanbul'a geçtik. O zamanlar İMKB'nin yeni kurulduğu dönemlerdi. Ve yatırımcılıkla uğraşmaya başladım. İlk olarak Ereğli hisse senetleri ile başladım. Babadan kalma eski Ereğli hisse senetleri var. Nedir değeri diye araştırdım. 9500 lira ama hisse başına değeri 5000 liranın altında. Dedim bir saçmalık var, biraz alım yaptık. Alıyorum, bekliyorum ama piyasa hareket etmiyor, kimse neden bunu göremiyor, şaşkınım derken özelleştirme başladı. Bir senede hisse değeri 30 katına çıktı. Böylece sermaye piyasasına yatırımcı olarak girdik. Benim hayatımda önemli bir yeri vardır. O dönemde Tuncay Artun ile tanıştım.
EFSANE BAŞKAN
* Tuncay Artun efsane başkan olarak biliniyor değil mi?
Evet. Gerçekten öyleydi. Tuncay Artun yatırım piyasasında bulunmam için bana teklifte bulundu. 89-90 yılları arasındaydı. Ben de kabul ettim. Türkiye'ye yabancı talebi getirteceğim bir iş içine girdim. Çok güzel çalışmalar yaptık. Türkiye'de bir ilk olan sistem kurduk. İlk yabancı sermayecileri getiren şirket biz olduk. Körfez krizinde maalesef yabancı sermayeci kalmadı. 91 sonunda bitirdik. Tuncay Bey sayesinde başka bir aracı kurum satın aldık. Özel bir şirkete ortak olduk. Bireysel çalışan bir kurumdu. 94 krizinde şirketten ayrıldım. Bu arada Tuncay Bey (Artun) İMKB'ye atanmıştı. Bana 'ne yapıyorsun' diye sordu. Londra'ya gideceğimi söyledim. O da bana burada kalmamı söyledi. Yabancı yatırımcıları tanıdığımı ve beni dış ilişkiler müdürlüğüne getirmeyi istediğini söyledi. Ben de kabul ettim. Böylece İMKB'ye geldim. Dış ilişkiler Müdürlüğü ile beraber Araştırma Müdürlüğü, Uluslararası Pazarı, Yabancı Menkul Kıymetleri ve Avrasya Borsalar Federasyonunu kurmuştuk. Böylece İMKB içinde serbest bölge oluştu. Dünyada hâlâ olmayan kavramdır bu. 2006 yılında ben ayrıldıktan sonra kapandı. Hatta ilk ana sözleşmesini ben yazmıştım.
İLKLERE İMZA ATTI
* Babanız ve siz hayatınız boyunca ilklerde var olmayı yaşamışsınız. Eminim bu sizi mutlu etmiştir.
Evet gerçekten öyle oldu. Tuncay Bey'den sonra Osman Birsen 10 sene boyunca İMKB'nin başkanlığını yürüttü. Şimdi ben başındayım. Kurduğum federasyonun başkanlığını yürütüyorum. Benim için büyük bir gurur kaynağı.
* Ayrılma sebebiniz neydi?
İMKB'yi kamu mevzuatına tabi tutmaya kalkıştılar. Maaşlar senelerce donduruldu. Tasarruf genelgelerine tabi olundu. Personel hakları kısıtlandı. Personelden ben sorumluydum. Böyle olunca ayrılmayı tercih ettim. Aslında bu bir tepkiydi. O arada Konya Şeker Grubuna geçtim. O sırada başbakan yardımcısı Nazım Ekren beni aradı. Ve aynı gün için acilen Ankara'ya çağırdı. Fakat öğleden sonra uçak yoktu. Arabayla gitmeye karar verdim. Eşim 'ben seni yalnız bırakmam' deyince birlikte araba ile gittik. Başbakanla görüştük. Ve böylece İMKB'ye başkan olarak geri döndüm.