SUNUŞ
Bugünkü konuğumuz 'Fark Etmeden Diyet'in sahibi, Diyetisyen Selahattin Dönmez... Çevremizde yiyerek zayıflayan ve indiği kiloları hakikaten koruyan kişileri görünce, basında bu örneklerin çoğaldığını okuyunca, biz de bunu nasıl başardığını öğrenmek için Selahattin Dönmez'in kapısını çaldık. Hem başarı öyküsünü hem de sağlık, diyet, çocuk, beslenme üzerine önerilerini ve bunları hayata geçirme yollarını konuştuk. Sunuşu fazla uzatmak istemiyorum. O kadar faydalı bilgiler var ki; bir an önce paylaşayım arzusundayım. Tabii ki bu bilgiler hepimize, ama 'hadi bayanlar, öncelik sizin!' dememde bir mahzur yok herhalde, incelik adına... G.K.Z.
BAŞARILARIMDA AİLEMİN ROLÜ BÜYÜK
Eğitime çok düşkün bir aileden geldiğini söyleyen Diyetisyen Selahattin Dönmez, bu konuda gördüğü desteği şöyle anlattı: "Annem ve babam, eğitimin geleceğe en iyi yatırım olduğuna inanan, ileri görüşlü ve medeni insanlar. Bu sebeple eğitim hayatımda bana hep destek olmuşlardır. Babamın iyi bir mühendis olması beni fen bilimlerine itmiş ve tıp dallarına karşı merakım böyle başlamıştı. Annem ise ders çalışırken bütün imkânları seferber eder ve hayatımızın kolaylaşması için gerekli her şeyi iyi hazırlayan bir eğitimci olarak evde bana destek olurdu. Bana verdikleri 'sana güveniyoruz' duygusunu her zaman sağlam bir şekilde hissederim. Kısacası ailem, hayatımda başarı için gerekli olan adımları ben fark etmeden atıp, doğru yolu seçmeme imkân sağlamıştır..."
İlk, orta ve lise eğitimini İskenderun'da tamamlayan, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünü bitiren, ardından aynı üniversitede yüksek lisans yapan Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez anlatıyor: "Çok değerli bir aile dostumuzun tavsiyesiyle, o zamanlar ülkemizde adı bile zor telafuz edilen bir mesleğe adım attım. Çok başarılı bir üniversite hayatı geçirdim. Yüksek lisans eğitimimden sonra, kısa bir süre 'American Weight Loss' adlı yabancı bir kilo yönetimi merkezinde çalışmaya başladım. Ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Gölcük Askerî Hastanesi'nde Diyetisyen olarak Deniz Asteğmen rütbesiyle askerliğimi tamamladım. Sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Beslenme ve Metabolizma Bilim Dalı'nda diyetisyen olarak, hem pratik hem de akademik anlamda 5 yıl çalıştım. Bu süreçte doğumsal metabolik hastalıklar üzerine yurt içi ve yurt dışında çalışmalar yaptım, bilimsel makaleler hazırladım. İngiltere Royal College Physicians Medical School'da, Harvard Medical School mezuniyet eğitim programlarına kabul edilip; şişmanlığın tedavisi konusunda dünyanın önde gelen bilim adamlarından eğitim gördüm. 2005 yılında Amerikan Diyetisyenler Derneği ile tanışıp, 'Kilo Yönetimi' sertifikasını aldım. Üniversitedeki 5 yılın sonunda, kısa bir karar sürecinin ardından üniversiteden istifa ettim, 'Fark Etmeden Beslenme' danışmanlığı kurdum. Sadece kendi ofisimde şişmanlığın tedavisi üzerine yoğunlaşarak çalışmaya devam ettim. 14 yıllık diyetisyenim ve şişmanlık üzerine katılmadığım toplantı veya kongre yoktur diyebilirim..."
ÖNEMLİ OLAN PERSONEL!
> Diyetisyenlik mesleğinin açılımını, bu mesleği icra eden biri olarak tanımlar mısınız?
- Diyetisyen; bireyin fiziksel, mental, fizyolojik ve psikolojik iyi olma durumunun devamlılığı için gerekli besin maddelerinin; yaşa, cinsiyete ve bazı özel dönemlere (hamilelik, menopoz, okul çağı, ergenlik, yaşlılık gibi) göre ne kadar yenileceğini anlatan, eğitim veren ve bu eğitimin pratik olarak hayat uyarlamasını sağlayan sağlık personelidir.
> Diyetisyen, sadece hastasının yemek düzenini mi planlar? Hayat tarzını da düzenler mi?
- Diyetisyen, sağlıklı bireyin kaliteli bir hayat düzeni için beslenme önerileri geliştirir. Kronik bir hastalığı olan bireye de, hastalığa bağlı gelişebilecek sağlık problemlerini azaltmaya yönelik ve kan değerlerinin normal düzeyde devamlılığını sağlamayı planlayan beslenme taktiklerini, anlaşılır bilgilerle anlatır. Bu, hayat tarzı değişikliği yapma anlamına gelir. Kısacası diyetisyen, elbette sağlıklı veya kronik hastalığı olan birey için, beslenme açısından yaşam tarzı değişikliğini yaptırabilecek en önemli sağlık personelidir.
YANLIŞ BESLENME ŞEKİLLERİ
> Obezite, günümüzde insanları etkileyen en büyük sağlık tehdidi olarak görülüyor, sizce?
- Elbette kilo alma durumu insan sağlığının bozulmasına zemin sağlayan en önemli tehditlerden biridir. Şişmanlık, enerji alımı ile harcaması arasındaki dengenin bozulması ile sonuçlanan, sıklıkla enerji yoğunluğu ve yağı fazla besinlerin aşırı alımına bağlı olan bir durumdur. Enerji alımındaki artışın nedeni; ev dışında beslenmenin artması, porsiyon büyüklüğü, şekerle tatlandırılmış içeceklerin tüketimi ve atıştırma olarak gösterilmektedir.
> Türk halkının beslenme alışkanlıklarını nasıl görüyorsunuz?
- Bu konudaki genel gözlemlerime bakıldığında, beslenme açısından tuz, şeker ve tahılları aşırı tüketen bir yapımız var. Her zaman beslenme ile ilgili şu cümleleri duyuyoruz: 'Ben yemeği seven biriyim veya yemek benim sosyal hayatımın bir parçası.' Sanıyorum bunu söylerken diğer insanların da yemek yediğini unutuyoruz. Sağlıklı beslenme kavramını anlamakta zorlanıyoruz. Ya aşırı kısıtlama yapıyoruz toplumca, ya da gelişi güzel yemek yemeği içselleştiriyoruz. Düşünmeden 'sadece şunu çok severim' deyip, aldırmadan yiyoruz. Bir de geleneksel yemeklerde yağı aşırı kullanıp, az yemek yemeyi beceremiyoruz. Ülkemiz maalesef böyle...
BESİN YONCASI MODELİ
> Çocuklarımızın beslenmesinde dikkat etmemiz gereken konu başlıkları nelerdir?
- Bu konuda Türkiye için hazırlanmış olan besin yoncası modeli, ailelere ve çocuklara sağlıklı diyet konusunda yol gösterir. Besin Yoncası'nda 4 ana besin grubu vardır. Bunlar; tahıllar, süt grubu, et grubu, sebze ve meyve grubudur. Esas olan, her gruptaki besinlerden çeşitliliği sağlayarak her öğünde tüketmek gerektiğidir. Aile yemekleri çok önemlidir. Hem anne, baba hem de çocuklar için keyifli ve huzur veren bir ortam sağlar. Çocuklar, bu sofralarda meyve, sebze ve tahıllardan tatma şansını elde eder. Sağlıksızlık ve atıştırmalar azalır, gençlerde daha az sigara içimine rastlanır. Bunlarla birlikte çocuklar, aile sofralarında yeni yeni besinlerle tanışırlar ve ailenin sağlıklı beslenme prensiplerini görür ve alışırlar. Gençler, çocuklardan farklı olarak aile sofralarını reddederler, çünkü bu sofralarda genelde öğüt dinlerler ya da arkadaşlarıyla yemek yemek için akşam sofralarında olmayabilirler. Burada ebeveynlere bazı görevler düşmektedir. Çocuklarınızı akşam yemeğine özellikle davet edin. Onlarla öğün planını ve yemek hazırlamayı paylaşın. Sakin ve sempatik olun. Azarlamayın, tartışmaya girmeyin. Hafta sonları ve pazar sabahları ailece kah-valtı yapın. Çocuklarınıza doğru model olun. Kendiniz için ideal beslenme yollarını seçerseniz ve bunu devam ettirirseniz, çocuklarınız da her gün sizleri görerek aynı doğru alışkanlıkları gözler ve benimserler.
FİZİKSEL AKTİVİTE ÖNEMLİ
> Hızlı verilen kilolar kolay alınıyor. Kilo verme süreci sizce nasıl olmalı?
- Bu çok kolay! Sadece haftada 500 ile 800 gram arasında kilo verir; yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine uyar; düzenli düşük tempoda, haftada en az 3 kere fiziksel aktivite olarak yürüyüş yapılırsa, kilo sağlıklı ve kalıcı verilir. Ancak farklı arayışlar, verilen kiloların hepsinin yeniden alınmasını sağlar.
> Sağlık problemi olanlarda kilo verme süreci farklı mıdır?
- Şişmanlık (obezite); genetik, çevresel, biyolojik, sosyokültürel ve davranışsal faktörlerin bir araya gelerek ortaya çıkardığı, vücuttaki yağ miktarının yüzde 20 veya daha fazla artması ile tanımlanan, gerek oluşum sebepleri, gerekse oluşturduğu komplikasyonlar ve zemin hazırladığı hastalıklar nedeniyle önemli bir sağlık problemi olduğuna göre, tedavisi de zordur, kilo verme süreci de çok farklıdır.
ORUÇTA PROBLEM YOK
> Ramazan ayı yeni geçti ama, siz şeker hastalarının da oruç tutabileceğini savunuyorsunuz...
- Evet, çalışmalar oruç tutmada kısıtlama olmayacağını gösteriyor. Eğer bireylerin hastalıkları kontrol altındaysa, çoğu birey rahatça doktor ve diyetisyen kontrolü altında oruç tutabilir. Hastaların beslenme planı ve ilaç düzenleri ramazan ayına göre planlandığında, orucun sağlık üzerine etkileri olumsuz değil, olumludur.
> Diyet yapan bir kişinin ruhsal anlamda desteğe ihtiyacı olur mu? Kişilik değişiklik gösterir mi, öfke patlamaları olabilir mi?
- Bu durum diyetin içeriği, kilo verme hızı, bireyin kendi hayatına bağlı psikolojik sorunlarına göre değişir. Diyetisyen, zaten şişman bireyi psikolojik olarak da kontrol eder, yemek yeme davranışı açısından... Ancak diğer psikolojik sorunlar için elbette psikolog veya psikiyatr, destek verebilir.
Bunlara kulak verin...
Diyetisyen Selahattin Dönmez, sağlıklı bir beslenme kültürü için şu tavsiyelerde bulunuyor:
> Düzenli yemek yemeyi, bir hayat biçimi haline getirin. 3 ana, 1 ara öğünle, yiyecekleri güne belirli oranlarda yaymak, vücut yağının kolay yakılmasını sağlar. 4-5 saat arayla öğünleri düzenleyin.
> Daha fazla sebze ve meyve tüketin. Çeşitli besin gruplarını bir arada tüketmeye özen gösterin. Öğünlerinizde tam taneli tahılları tercih edin. Günlük beslenmenizde tükettiğiniz yağı çeşitlendirin.
> Yavaş çiğneyin, midenizde doyum hissini duyduğunuzda yemeyi durdurun. En güzel doyum hissi, yemek öncesi bol salata, daha sonra küçük porsiyonlar halinde yemek ve son olarak yine az yağlı salata ile mümkün...
> Beslenmenizi planlarken kesinlikle light ürünlerden uzak durun. Bunun yerine sağlıklı pişirme tekniklerini kullanarak yine düşük enerjili besinler hazırlayabilir, daha lezzetli yiyeceklerle tanışabilirsiniz.
> Her gün en az 45, en fazla 90 dakika fiziksel aktivite şart. İkramları geri çevirmeyi kabalık saymayın. Fazla yemek, ileride bel veya basen bölgesinde kalıcı olarak birikebilir.
> Günde en az 6 bardak su için. Diyet kolayı 1 kutu, sodayı 1 şişe, kahveyi 2 fincandan fazla tüketmeyin. Bitkisel çayları günde 5 fincandan fazla tüketmemeye özen gösterin.
> Sabahları aç karnına içilen zencefil suyu, tamamen yağları eritir ve kilo vermenizi hızlandırır. Besinleri buharda, fırında, mikrodalgada veya haşlayarak pişiriniz.
> Cilt güzelliğiniz için koyu yeşil yapraklı sebzeler; semizotu, ıspanak, roka, maydanoz, ceviz, badem, yer fıstığı, avokado, siyah çekirdekli üzüm, kuru ve taze kırmızı dut, somon balığı, hindi eti ve şeftaliyi beslenmenizde eksik bırakmayın.
> Patates kızartmasından vazgeçemeyenler, dondurulmuş patatesleri folyo ile tepsiye dizin ve sıcak fırında kızarana kadar fırınlayın. Yemeklerinizin yanına ekleyin, tadının patates kızartmasından daha lezzetli olduğunu göreceksiniz...