
Her sayfa konuğumuz, bana ayrı bir mecrayı detaylarıyla öğretiyor ve ben de bunu size dolaysız aktarmaya çalışıyorum. Bugünkü misafirimiz, 59 yıldır faaliyet gösteren ve hiçbir şekilde sekteye uğramadan yoluna devam eden Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Sadullah Sipahioğlu. Röportajı gerçekleştirmek üzere Derneğe gittiğimde Yönetim Kurulu toplantı halindeydi ve burs alacak öğrencilerle birebir görüşme yapılıyordu. İlk önce sadece yabancılara burs veriliyor sandım. Fakat öğrenciler girdikçe neredeyse hangi milleti isteseniz oradaydı. Kazakistan, İran, Rumeli, Türk ve daha aklıma getiremediğim ülkelerden öğrenciler. Hepsi başarılı ve pırıl pırıl. Burs, kıyafet yardımı ve mülakat sırasında motivasyon. 'Okuyun, başarılı olun, geleceğe dair büyük adımlar atın.' Nasıl heyecanlı ve umut vaat eden bir gençlik. Gençlerimize böyle sahip çıkarsak, geleceğe dair korkularımız kalır mı sizce? Biz onlara bu dönemlerinde kapıları açıp, güvenle bu yollarda yürümelerini sağlarsak, onlar da gelecekte aynı şekilde ülkemize, dünyamıza, insanlığa hizmette sınırları zorlayacaktır. Böylece yanlış kapılar, çalanı olmayacağı için tek tek kapanacaktır. Böyle düşünüyorum. Bu anlamda sivil toplum örgütlerinin aynen Rumeli Türkleri Derneği'nin yaptığı gibi, bu faaliyetlerin sonuna kadar arkasında olmalıyız geleceğimiz adına, çocuklarımız adına...
G.K.Z.
BİRLİK OLMALIYIZ
Sadullah Sipahioğlu, Türk ve akraba topluluklarının bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.
Kısaca hayat hikayenizi anlatır mısınız?
22 Nisan 1958 Kosova Gilan'da doğdum. Nazım Hikmet'in adını taşıyan bir ilkokulda okuduktan sonra, lise ve üniversite Doğu Dilleri (Şarkiyat) bölümünü bitirdim. Priştine Türkçe yayınları radyo-tv'de 5 yıl gazetecilik yaptım. 5 yıl eski Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'nda memuriyet yaptım. 1989 Aralık ayında her zaman idealim olan Türkiye'ye yerleştim. Ailemi ve kendimi ancak ticaret kurtarır diye deri sektörüne girdim.
Tarımla uğraşan bir ailenin çocuğuyum. Dört yaşımdan bu yana her çiftçi ailesinde konuşulduğu gibi, bizde de babamlar, amcamlar bahar ve gelecek sene planları konuşulduğunda, 'Bahara bir hazırlık yapmayalım. Nasıl olsa bu sene kesin Türkiye'ye göç ederiz' özlemli sözleriyle büyüdüm. Onun için 24 yaşımda gazetecilik yaptığım ve bana göre en popüler zamanımda iki kardeşim ve ablamı alıp Türkiye'ye yerleştik. Ama Türk vatandaşı olabilmek için 1993 yılına kadar beklemek zorunda kaldım.
HERKES EŞİT
* Neden beklemek zorunda kaldım dediniz?
Çünkü Türkiye anayasasına göre herhangi bir yabancıya uygulanan müeyyideler bizim için de geçerli. Yani Yugoslav Türkü olan ve olmayan eşittir.
Sizce bir farkınız olmalı mı?
Keşke... Ben ya da Kosova'da ve Makedonya'da yaşayan Türkler şunu ister; ana vatana gelirler. Bizim için Türkiye ana vatandır. Yabancı bir ülkeye gelir gibi gelmek istemezler. Bu durumda çok kırılır ve üzülürler. Hem Türklük hem Müslümanlık hem Osmanlılık açısından hâlâ bu değerleri ayakta tutan ve orada yaşayan çok az sayıda vatandaşımız Türk vatandaşı olmak ister. Bunu birçok ülke yapar. Çift vatandaşlık verir. Bizim de arzumuz bu yöndedir.
* Babanız ve amcanız gelebildi mi?
Evet. Bütün ailemi hemen hemen anavatana getirttim. Yaklaşık 100 kişilik bir aileye mensubum burada. Çoğaldık. Benim çok büyük bir idealim vardı. Çocuklarım Türkiye'de yani anavatanda yetişmeli. Benim şartlarımdaki zorlukları yaşamamalı. Çok şükür bu idealimi gerçekleştirdim. Bekâr olarak geldim. Benden 30 yıl önce buraya göç etmiş, kendi köylüm olan eşim ile burada tanıştım ve evlendim. 19 yaşında üniversite 1. sınıf, lise ve ilkokul 3. sınıfa giden üç çocuk babasıyım.
BENİM İÇİN BİR ŞEREFTİR
* Dernekle yollarınız nasıl kesişti?
Kosova'dan gelip, ailesinin durumu iyi olmayan iki öğrenciye burs vermek üzere bu derneğe geldim. Beni bir tuttular o günden beri, ben de böyle bir faaliyete mest olunca o gün bugündür buradayım. 6 yıl başka sivil toplum örgütlerine manevi katkılarımla bulunmuştum. Dernekle tanışınca, Rumeli kökenlilerin oluşturduğu bir oluşumda var olmak benim için ayrı bir şerefti. 13 yıldır çeşitli kademelerden sonra böyle onurlu bir görevi bana sundular. Biz de şu an başkanlığını yapıyoruz.
HERKESE YARDIM EDİYORUZ * Derneğinizi diğer derneklerden ayıran özellikler var mı? Var ise nedir farklılığınız?
Türkiye'de sivil toplum dediğimiz birkaç bin dernek vardır. İyi olanları ayırıyorum. Çoğu bu isme layık çalışmaz. Az faaliyette bulunurlar. Kültür ve yardımlaşma faaliyetleri azdır. Bizim dernek 1950 yılından önce Türkiye'ye göç eden vatandaşlarımız, bizden sonra gelenler bizimle aynı zorlukları yaşamasınlar diye ilk olarak 'Vardarlılar Derneği'ni kurmuşlar. Daha sonra çatımızı geliştirelim, her bölgeyi kapsasın diye adını 'Rumeli Türkleri Derneği' olarak değiştirmişler. Kurulduğu günden bu yana hep kuruluş amacına göre hizmet etmiş. Düşünsenize 1950 yılında kurulmuş, yıl 2009. Kurulduğundan bu yana birçok siyasi çalkantılar, darbeler olmuş ki; böyle durumlarda ilk sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri durdurulur. Derneğin bir gün bile faaliyetleri durdurulmamış, kapısına kilit vurulmamış. Çünkü kuruluş amacından sapmamış. Bu da bizim doğru yolda olduğumuzu gösterir.
* Sizin yardımlarınız sadece yurtdışında yaşayan veya göç etmiş Türklerle mi sınırlı?
Kesinlikle, hayır. Bizim kapımız herkese açık. Sadece Türk değil, her milletten insana yardıma
hazırız.
GÖÇ 1877'DE BAŞLADI
* İlk geri dönüş, göçler nasıl başladı?
İlk göçler Türk- Rus savaşından sonra 1877'de başlamıştır. Özellikle ikinci dünya savaşından sonra da çoğalmıştır. Bugün gelinen noktaya bakarsak, Türk vatandaşı olamasalar da, Türk Devleti'nin güçlü olması, orada bir sıcaklık ve gücü hissettiriyor. 'Türk Milli Bayramı' gibi önemli bir gün kazandık örneğin yeni Kosova'da kutlandı. Ben de iştirak ettim. Orada yaptığım konuşmada da özellikle belirttim. 'Eğer benim çocukluğumda da böyle bir gün kutlanabilseydi, ben Türkiye'ye göç etmezdim. Bir adım daha ileri gideyim. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile başlayıp son on yılda ana vatandan oraya gösterilen ilgi, o zaman olsaydı, inanın birçoğu Türkiye'ye göç etmezdi.
YAKINDA SEÇİM VAR
TÜRKİYE'NİN POLİTİKASI ÇOK İYİ * Öğrenciler oylarını kullanacak
Yakın zamanda orada seçim var. Ve bizim Türk Devletimiz burada okuyan bütün öğrencileri sırf oylarını kullansınlar diye sınav tarihlerini ayarlayıp, vizelerini hazırlayıp, biletler hazır bir şekilde dört ayrı grup olarak ücretsiz olarak gönderip, dönüşlerini sağlayacak. Çünkü orada kalmış Türkler, ister Makedonya, ister Batı Trakya'da olsun, o ülkelerle gelişecek ilişkilerimizde her zaman bir köprüdür. O ülkeler de bunun farkındadır. Bizim devlet de bunu hep ön planda tutar. Eğer o bölgede Türk unsuru varsa, Türk Devleti'nin orada her zaman bir garantörlük hakkı vardır. Bugünkü Kıbrıs gibi. Türkiye'nin son zamanlarda her komşuyla sıfır problem politikası çok güzel devam ediyor. Son Sırbistan ziyareti vardır ki, çok önemlidir. Aşağı yukarı 20 senedir diplomatik ilişkiler buzdolabına kaldırılmıştı. Yeniden başlandı. Türkiye şu anda kendi coğrafyasında özellikle Balkanlar ve Orta Doğu'da çok özlenen ve istenilen bir konumda soydaşlarımızla ilgilendiğini söyleyebilirim.
BAKANLIĞI BEKLİYORUZ
* Türklerin bir çatı altında toplanması ve Türkiye'de sadece bu dala ait Türk Bakanlığı olacak mı sizce?
Onu hasretle bekliyor, güçlü bir şekilde savunuyoruz. Yasa teklifi TBMM'ye gitti. En yakın zamanda bekliyoruz. Adı 'Türkiye dışında yaşayan Türk ve akraba toplulukları Başkanlığı' olarak kurulacak. Şu an Devlet Bakanımız Faruk Çelik bu görevi üstlenmiş, başarıyla sürdürüyor.
60. YILI KUTLAYACAĞIZ
* Önümüzdeki yıl 60. yıl kutlamalarınız olacak. Neler yapmayı planlıyorsunuz? Sürprizleriniz olacak mı?
Rumeli kökenli ressamların büyük
bir sergisini açacağız, 60 yıla 60 fotoğraf sergisi Balkanlar'dan katılacak sanatçıların katkılarıyla olacaktır. Her sene olduğu gibi Mehmet Akif Ersoy'u anacağız. Son öğrendiğim bir bilgi var. M. Akif Ersoy'un son bir yeğeni hayatta ve tek özlemi Ersoy'un mezarını ziyaret etmek, bu hasretini gidermeye çalışacağız. Müziğin divalarıyla ve sanatımızın önde gelen isimleriyle büyük bir sürpriz müzik organizasyonunu 60. yıl onuruna düzenleyeceğiz.