Adı var kendi yok

A -
A +

DERKEN efendim Türkiye "Adı var kendi yok"lar ülkesi haline geliverdi. Her şeyin, her işin adı var ama kendisi yok. Bulana kadar da sanırım epey yorulacağız. Sıralayalım: Emekli maaşı: Adı var kendi yok. Esnaf: Adı var kendi yok. Sağlık hizmetleri: Adı var kendi yok. Bu kadarla kalsa iyi. Türk Lirası: Adı var kendi yok. Alış veriş: Adı var kendi yok. Üretim: Adı var kendi yok. Daha da acısı ne biliyor musunuz? Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz... Onların da adı var kendileri yok. Var diyenler yalan söyler. Eğer olsalardı manzara böyle mi gözükürdü? ¥ ¥¥ Gelelim Anadolu'ya: Buğdaycılık: Adı var kendi yok. Seracılık, sebzecilik: Adı var kendi yok. Giyim-kuşam: Adı var kendi yok. Şehircilik, galeriler, müzeler, konser salonları: Adı var kendi yok. Sütçülük peynircilik: Adı var kendi yok. Hayvancılıktan ne haber? Onun da adı var kendi yok. Bir tek simitçilerle fırıncılar ayakta, nasıl oluyorsa. Tamirci mi dediniz? Tüccardan, servisciden, eczacıdan mı söz açtınız? Boşuna. Onların da suratlarından düşen bin parça. Evet... İmalâtçının da adı var kendi yok. ¥ ¥¥ Şimdi başka taraflara bakıyoruz. Türk sineması: Adı var kendi yok. Sivil örgütler: Adı var kendi yok. Fedakârlar: Adı var kendi yok. Yarının siyâsetçileri: Adı var kendi yok. ¥ ¥¥ Peki, beş on yıl önce hepsi vardı; esnafından çiftçisine, atölye sahibinden lokantacısına, tamircisine, peynircisine kadar tamamı ayakta ve diri duruyordu. Hayallerimiz, ümitlerimiz dağlar kadardı. Dünyaya o dağların doruklarından bakıyor, dik yürüyor, başpehlivanlar gibi geziniyorduk. Sonra olanlar oldu. Ekonomisini sol ideologlara kaptıran Türkiye iki üç yılda hayallerini kaybetti. Fide dikmemiş, iki işçi çalıştırmamış ellerde kötü ufalandık. ¥ ¥¥ Sonunda vara vara vardık değirmene. Bir de baktık, değirmen susuz. Şimdi IMF'ye, Dünya Bankası'na doğru: "Suuuuu!.." diye seslenmekteyiz. Oralardan cevap yetişiyor: "Tamam, sizi duyuyoruz ama, görmüyoruz. Nerdesiniz?" Eyvahh! Yoksa, hepimiz mi yoklara karıştık? ¥ ¥¥ Bu ufuksuzluğun, küçülmüşlüğün, dünyada kaybolmuşluğun yegâne çâresi şiddetli bir silkiniştir. Yani sandık, yani yeni yüzler, yani yeni heyecanlar. Sandığın adı da var kendisi de. Aha, oracıkta duruyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.