BİZLER hep arıyoruz. İyi de neyi? Ne aradığımızı bilmeden, bulduğumuzun o olduğunu nasıl anlayacağız? Önce, neyi arıyoruz onda karar kılalım. Sözgelimi: Komşunun kaybolan el arabasını mı? Dün yitirdiğimiz anahtarları mı? Güzel yemek sunan lokantayı mı? En ucuz ve manzaralı pansiyonu mu? Neyi? Ne aradığımızı bilmeden aranıp durmak iş midir? ¥¥¥ Kimse alınmasın. Önce fert fert, sonra ailecek ve milletçe, senelerdir yok yere aramaktayız. Hep belirsizin peşlerindeyiz. Halbuki zamanın merhameti yok. Deyin bakalım. Millî Eğitim'de aranan nedir? Şayet belli ise, değişip duran sistemlere ne demeli? Avrupa Birliği'nde, Birleşmiş Milletler'de ne arıyoruz? Türk Dünyası toplantılarında ne arıyoruz? Karadeniz Ekonomik Topluluğu'nda ne arıyoruz? Kıbrıs'da neyi arıyoruz? Kolaysa, "Şunu ve şunu" desinler. ¥¥¥ İşimiz gücümüz aramak. Tamam da neyi, hangi sebeple? "Dostlar alış verişte görsün, aramaya devam" suratlı yorgunluklar bize ne kazandıracak? İlkeli olmak şart. Israrlı, takipçi, hedefli olmak şart. Ne aradığımızı bilmek şart. Yoksa bu havanda çoook sular dövülür de bir dirhem dermana, bir kıdım ümide erişilemez. ¥¥¥ "Arayan bulur"muş... Hayır. Ne aradığını bilen bulur. ¥¥¥ Neyi, hangi zeminde, nasıl, ne türlü mecburiyetlerle araştırıyoruz? Bu suale kesin cevaplar verilecek. Bu arama, araştırma konusu dünyada ihtisas hâline geldi. Bakın, işinin uzmanı bir reklâmcı ne diyor? "Fabrikanı değil, ürettiğin otomobili göster" "Genel müdürünü değil, yaptığın yoğurdu göster. En beğendiğim direktif de şu: "Ayakkabı satma, güzel ayak sat" Bu sloganı anlamayan kafa, aramayı da, araştırmanın inceliklerini de ömür boyu çözemez. ¥¥¥ Demek ki, En başta ne aradığımızı tam bileceğiz. Yoksa, "Hadi arayalım, araştıralım" çalımı havalarda kalır. Son iki cümlem: Devletimiz, devletlilerimiz, ülke hayrına ne aradıklarını tespit etmek, neleri araştırıp ne umduklarını kesin bilmek zorundalar. Ne aradığımızı bilmeden, bulduğumuzun o olduğunu nasıl anlarız? Şu ülkeye; ekonomik, siyâsî ve tarihî bir istikamet veriniz artık!