BİZİMKİSİ fazla sürüngen bir alışkanlık. Hep, "Biri gelir toparlar" rahatlığındayız. Oturduğumuz kanapenin yanındaki çöp kutusu gözümüze batmaz da, kabak çekirdeklerini yer yer, kabukları park döşemelerine, çimenlere atarız. İçimizde, yere batası bir ses söylenir durur: "Aldırma, biri gelir toparlar" Çöplerimiz sokaklardan eksilmez. En lüks arabalara kurulur sonra da pencereyi açıp güzelim caddelere buruşuk kese kâğıtları, sigara paketleri, izmaritler fırlatırız. Yere batası o kepaze sesin susacağı yoktur: "Aldırma, biri gelir toparlar" *** Okumuş okumamış... Zengin fakir... Edepli edepsiz, herkes sadece kendisi için yaşıyor sanki. At gitsin, fırlat gitsin, kirlet gitsin... Öyle ya: "Biri çıkar toparlar" Bu çirkef suratlı bekleyiş her kademede egemen. Egemenlik kayıtsız şartsız bekleyicilerindir. Yarım yamalak okullar, şöyle böyle ders savmalar bile "Biri gelir toparlar" bıkkınlığı ve hımbıllığının sonucu. Niye ki? Niçin kendimiz toparlamıyoruz? Ne diye anlayışı, adamlığı, hassasiyeti, tertemizliği, seviyeyi, kotarıcılığı başkalarından bekliyoruz? Dedik ya... Bu sakat alışkanlık ciğerimize işlemiş. *** Geçen gün İstanbul'un muhteşem manzaralı Hisarüstü Parkı'na gittim. (Duatepe adını Doğatepe yapmışlar, ilkelliğe bakın.) 20'yi aşkın kanape var, hepsi de yeni. İyi de, hangi kanapeye otursam, Beykoz'dan İstinye'ye, Tarabya'ya, Kandilli'ye, Çubuklu'ya ve Beylerbeyi'ne hâkim bu tepeden Boğaz görünmüyor. Neden? Çünki kanape önlerine iri, yüksek, bol yapraklı ağaçlar dikilmiş. Topraktan îtibaren iki metre yüksekliğe kadar her yan yapraktan bir duvar. Arada bir budayıp bu yeşilliği yarım metreye indirseler, o eşi bulunmaz, rüyalara yakışır görüntü ortaya çıkacak. Ama, bu ağaçlar buraya dikilmez diyen nerede? Bu derdi farkeden nerede? Herkes belli ki, hizmeti bir başkasına bırakmış. Yani: "Biri gelir toparlar" mantığı. *** Ekonomi batağa mı gidiyor? "Aldırma, biri gelir toparlar" Kriz, bir kriz, bir daha. "Dert etme, biri gelir toparlar" Peki biz neciyiz? Tek tek, grup grup, dernek dernek, biz bu dünyaya bekleşmeğe mi geldik? Daha kaç IMF, kaç Kemal Derviş lâzım? *** Bu, ucuzluktur bu. Bu, cılızlıktır, güvensizliktir, tembelliktir bu. Bu, irfân ve iz'an eksikliğidir bu. Ve de hâlâ şehirli değiliz. Çevreyi, insana saygıyı, mesleğe hürmeti, insâfı öğrenemedik. Tıpkı münakaşayı, biraradalığı, demokrasiyi, yöneticiliği, estetiği çözemediğimiz gibi. 1970 ve 80 doğumlular, çabuk olun. Ümitler sizde! ........... TÜRK YURDU DERGİSİ, Eylül sayısı ile de zengin ve özlenesi 21'inci cilde ulaşan dergide edebî, ilmi, hâtırat yüklü sayfalar yer alıyor. Gençlere ve Türk kültürüne hasret herkese tavsiyemdir. Abone için Tel: (0312) 229 69 74