AKADEMİ yıllarımda kırık dökük öğrenci yurtları; dertleşme, hattâ ülke kurtarma mekânlarıydı. Masa üstlerine çıkıp, bağıra çağıra çözüm üretirdik. Durmadan okuyor; Tıb'lı, İktisat'lı, Edebiyat Fakülte'li arkadaşlarla tartışıyor, geç kalmışlıklara ateş püskürüyorduk. Millet alabildiğine yoksuldu. Ne kendini tanıyordu ne yaşamayı biliyordu. Dökülüyorduk. ¥¥¥ Daha önce de yazdım, sık sık şöyle seslenirdim: "İskemle, karyola, çimento Anadolu'ya gitmeden kalkınma mümkün değildir!" Şimdi size komik gelebilir. Gerçekten de bırakın elektriği, şebeke suyunu, asfalt yolları... Ülke insanı iskemleden, karyoladan ve çimentodan habersizdi. Yemek değil ekmek yeniyordu. Yere oturuluyor, yerde yatılıyordu. İnsanlar doğduğu yerde 40'ına varmadan ölüyor; seyahat, tatil, radyo, telefon nedir bilmiyordu. Gazeteler okunmaz, günü geçmiş nüshalar yaprağı beş kuruşa alınıp pencere aralıklarını kapamak için kullanılırdı. Gerçekten manzara hazindi. ¥¥¥ Sonraları, "Traktör, yol, kredi!" diye seslenmeğe başladık. Onlar da oldu. Sıra; "Hastahane, kamyon, baraj!" yüklenmesine gelmişti. Artık ayaklarımız üstüne basıyorduk. Türkiye, "Hâle, yola" giriyordu. ¥¥¥ Daha düne kadar da hep birlikte "Şeffaf yönetim, özgür düşünce, sağlam ekonomi" diye tepinmedik mi? Evet... Ama ne hasretlerimiz bitiyor ne eksiklerimiz. Devran sür'atli, dönemler gaddar, istikametler zorlu. Dünya her sabah hepimizi, dürte dürte uyandırıyor: "Daha hızlı, daha öteye, daha yükseğe!... Kalk!" Bundan böyle uykular yasaklanmıştır. Kolaysa duymazlıktan gel. Kolaysa "Bana ne?" uyuşukluğuna yat. Kolaysa gözlerini kapa. ¥¥¥ Kırk yıl öncesinin "İskemle, karyola, çimento" hayalleri şimdi hatırlanmaz bir ölüdür. Müsaade ederseniz şu gün bir başka üçlemeyi dile getireyim: "Yurtseverlik, çalışkanlık, adalet!" Veya: "Dürüstlük, merhamet, beraberlik!" Bu erdemleri tezden yakalayamazsak; gün gelir, vakt erişir, torunlarımız da tıpkı kırk yıl evvelki; kahrolası, yürekler yakan bağırışımı tekrarlayabilir: "İskemle, karyola, çimento!" ¥¥¥ Bu yakarışı bekleyenler hiç de az değil. Aman ha... İnadına gayretli, inadına yurtsever ve inadına âdil olunacak zamandır. Unutmayın... Bu ülkeye borçlarımız, ama dünyadan da ana sütü gibi helâl alacaklarımız var.