RADYOLARDA, ekranlarda gene aynı öfke kumkuması, bol hasetli, merhametsiz türküler... Her duyuşta körpecik çocuklara acıyorum. Küçük yaştan itibaren; yakma, yıkma, öldürme böbürlenmesiyle doluyor, hayatı vurup kırmak zannediyorlar. Yanlış. Nedir o, "... Yakarız konakları" kepazeliği? Zorunuz ne, niçin yakıp yıkacaksınız? Yıkacağınıza yeni konaklar yeni şehirler, yeni bahçeler kursanıza. Olmaz. İlle de bir yerler yakılıp yıkılmalı. ¥¥¥ Gazetelerde okudunuz, dört gün önce; orada burada güdümlü füzeler, kalaşnikoflar, dinamitlerle birlikte, İstanbul'u yakmaya hazır örgütçüler yakalandı. Bugüne hazırlanıyorlarmış. Hiç şaşırmadım. Onları yakıp yıkmaya, öldürmeye teşvik eden kim? Biz. Hem de sabah akşam, sazlar kemanlar eşliğinde. "Eğer benim olmazsan inan yaşatmam seni" imiş. Lâf mı bu? Ardından, gelsin aşk cinayetleri, töre ayıpları. Ne çok hesapsız var aramızda? Sanki kasıtla, inatla yapıyorlar. Gençleri, cahil törecileri, şehrin kıyı semtlerini anarşiye çağırıyorlar. ¥¥¥ Buyurun: "Onüçünde yar sevdim de sevdirmedim ellere" Yani, çocuk yaşında bir kızı alıp kaçırmış. Belki de başkasına kalmasın diye öldürmüş. İyi halt etmiş. Manzara sevimsiz, utanılası. Manzara özendirici, alkışlayıcı. Manzara felâket. Bir de kalkar, hapishâneler niye dolu diye şikâyetleniriz. "Yak, yık, kaçır, öldür" diyen sanki başkası. ¥¥¥ Evet, 1 Mayıs'a hazırlanan yakıcı ve yıkıcılar ele geçmiş. Görüyorsunuz; özendiriyor, azdırıyor, sonra da ele geçiriyoruz. Ne üslûp ama? Tam da bize göre. Yetmiyor, suç işleyip hapse atılanlara, olmadık pâyeler veriyoruz: "Kader kurbânı..." Ne kurbânı, ne kaderi? Adam bal gibi cemiyet düşmanı, hayat kıyıcısı... Sonra da bu "Kader kurbânı" lâfına kendimiz inanıyor, tutup üç yıl geçmeden affediyoruz. Niye? 1 Mayıs'larda işsiz kalmasınlar diye? Bugün ortalık karışabilir, güvenlik görevlileri yaralanabilir, savcılar üç vardiya çalışıp hastahâneler dolabilir. Neden? Birileri 1 Mayıs'ı kutladı. Vurarak, kırarak, saldırarak mı? Evet. Yıllardır öğretiyoruz, ne yapsın kurbânlar? Kodeslere girip çıkıp konaklar yakıyorlar. Yakıp yıkmayı meslek edinmişler. ¥¥¥ Kanlı-yangınlı, öldürmeli, kaçırmalı türkülerden hepimize gınâ geldi. Tamam, sanat eğitimin bir parçasıdır ama, parçalayıcısı mıdır? Hep yazıyoruz; bir duyan, anlayan çıkar ümidiyle. Kimsede tık yok. Radyolarda, televizyonlarda gene coşkulu, bol adresli işâretler: "Size de derler Çakıcı, yıkınız konakları!" Yahu, konak biziz. Konak dediğin Türkiye. ¥¥¥ Gençler, yapmayın, yıkmayın, parçalamayın. Ne olur bizi dinlemeyin!