İstanbul yolculukları

A -
A +

İKİ yıl öncesine kadar ortalığa böyle kayıtsız değildik. Bu şehirde biz de dolaşırdık. Haftanın belirli bir gününde Şişli'de otobüsten iner, ellerimiz cepte taa Tünel'e kadar yürür, o ara bütün pasajlara, sokaklara gire çıka, yenilenmiş vitrinlere ve İstanbul simalı insan yüzlerine baka baka, yorgun, Tünel'e varırdık. Tünel'den Karaköy'e inerdik usanmış, terli... Bazen sallana savrula Yüksekkaldırım'a vurduğumuz olurdu. Ayna gibi pulcu camekânları, müzik aleti satılan yerler, müşterisiz kaldırım kitapçıları, hıra ve yoksul ihtiyarlar, ikinci el plâkçılar... Ama ille de Galata Kulesi'ne yakın börekçi dükkânları... Birine girer, hep kirli duran sinekli masalara oturup usulca seslenirdik: "Ispanaklı olsun, yanında ayran!" ¥¥¥ Haftanın bir günü de Kapalıçarşı'yı santim santim dolaşıp Bitpazarı yoluyla Mercan'a, Tahtakale'ye ulaşırdık. Ya da Mahmutpaşa Yokuşu'nu bol nakışlı esnaf bağırtıları arasında geçip Sultanhamam'a düşerdik. İşe yaramaz şeyler alırdık. Akşam evde sorarlardı: "Ama bu demir testeresi?" "Bu tarçınlar, sinamekiler de ne?" "Sanki evde valiz yok. Aaaa... Gene şemsiye almışsın!" ¥¥¥ Diyemezdik ki: "Bu şemsiyeyi, bağırmaya utanan yeni bir işportacı satıyordu. Yanında mantosuz bir hanımla yırtık pabuçlu, üşümüş kız çocuğu. Yağmur altında beni bekliyorlardı." "Tarçın ile sinamekiyi dönüp de bakılmayan köhne bir attardan aldım. Attar seksen yaşındaydı belki, ama ne çok sevindi bilseniz." "Testere mi? Öyle güzel ambalajı vardı ki..." ¥¥¥ Kimine göre tuhaf adamın tekiyim, soğuk, zor konuşan, içinden şiir okuyormuş gibi gezinen... İyi de, ben böyleyim işte. Caddelerle, meydanlarla, çarşılarla iyi anlaşan, yalnızlığın hiç yalnız bırakmadığı biri. Derim ki, İstanbul dolaşılmalı. Yoksa buralarda işimiz ne? Görmeyecek, duymayacak, gâh sarılıp gâh küsmeyeceksek bu şehre nasıl yakışırız? ¥¥¥ Acele etmek şart. Yaş kemâle erken varıyor. Sonra bir vakitte pencere önlerinde çakılı durup her geçen arabaya "Bu bizim çocuk olmasın?" diye bakıyorsunuz, kulaklar zil sesinde. Güya evlâtlardan biri gelecek de, "Hazırlanın bakalım" diyecek. "Çengelköy'e kahvaltıya gidiyoruz!" Evet ya... İstanbul'u dolaşmalısınız. Çokça, ter içinde, şehri soluyarak... İstanbul'u da içinizde taşıyıp... ............. BİR DERGİ: "Tarih-Türk Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi" Aralık sayısında büyük mücadele adamı Baymirza Hayit tanıtılıyor. Önemle tavsiye ederim. Tel: (0212) 511 18 33

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.