KAÇACAK yer yok. Herşeye rağmen Nisan'la koklaşıp sarılışan taze dal ve yaprakları görüyor; dalca, yaprakça seviniyorsunuz. Kaçacak yer yok. Şu yavru kuşların sabah çığlıklarını duymak zorundasınız. Ve makamlı ezanları, ve erkenci memurların merdiven inişlerini, kapıların açılıp örtülmesini. Dünya dönüyor hayat ile birlikte. Kaçacak yer yok. ¥¥¥ Şu cilveli Nisan'da; ilâç parası bulamayan dulları, çocuğuna harçlık veremeyen babaları, tebessümleri yitik güzelim kızları da hatırlamak zamanıdır, iyi de... Kaçacak yer yok. Kuşluk vakti zilinizi çalan sucuya, gazete getiren delikanlıya merhabalı bakmak zorundasınız. Hanım, "Akşama ne pişireyim?" diyecektir. Kaçacak yer yok. Bir ahbap, "Bu Pazar evde misiniz?" diyecektir. Kaçacak yer yok. ¥¥¥ Hınzır İstanbul da İstanbulluğunu yapacaktır. Hem sizi sımsıcak kucaklayıp başlar üstüne koyacak, hem de "Bak bakalım, ortalık hangi dertlenmelerde uğunup duruyor?" diye soracak. Kaçacak yer yok. Tam da şu saatler; Boğaz'da balıkçıllar, karabataklar oynaşmaktadır. Çakır gözlü gökyüzünde sarı gagalı gri-kırçıl martılar, eski iskele dubalarında uzun boyunlu esmer balıkçıllar. Ama gözünüz mürekkep kokan gazetelerdeki can sıkıcı haberlerdedir. Kaçacak yer yok. ¥¥¥ İyi ile iyi olmayan... Güzel ile güzel olmayan... Çağıranla iteleyen, yapan ile döken, susan ile konuşanlar, bağrışanlar, "azıcık durun" seslenişleri bir arada. Kaçacak yer yok. Ümidler frende, Arzular titrek, hevesler sürünük. Ne yana dönsek, acaba suratlı "keşke"ler karşısındayız. Kaçacak yer yok. ¥¥¥ Madem ki kaçacak yer yok, teslim mi olalım? Hayır... Metânet ile sabrın kuşanılacağı demlerdir. Bir elmanın acı dilimleri hepimize sunulmuş. İtiraz mümkün değil. Belki derman yerinedir. Belki ferman yerinedir. Belki sınanıyor, imtihanlardan geçiyoruz. Olamaz mı? Her ağrılı gecenin muştulu sabahı vardır. Biz nice seferberlik ağlayışları işittik; ne kıranlar, ne yıkılışlar geçirdik. Binler kere sabahları zor ettik. ¥¥¥ Kaçacak yer yok. Birbirimize tutunalım. Bakın, bekleşiyorlar. Kaçarsak, yerimizi başkaları kapacak. Hayat bu... Ömür dümdüz gitmiyor. Yaşamak, kaygılı sevinmeli bir mecburiyettir. Evet... Kaçacak yer de yoktur.