BATI sineması, Batı romanı, hikâyesi, dedikodusu... Batı siyâseti, felsefesi, şiiri, sanatı ve ille de Batı müziği. Sağanak ve dolular gibi tepemize inip duran reklâm kokulu çığlıklar ve yayınlarla ıslanıp durmaktayız. Red mi edelim? Hayır. Batı'nın da elbet dikkate değer, yüksek erdemleri var. Takip ve istifade edilecektir. Amaaa... ¥¥¥ Burada duruyor ve mâsumca soruyoruz: "Doğu'yu unutmak niye?" Sözgelimi son derece koygun, yüreklere işleyen Hind ile Pakistan müziği niçin Türk televizyonlarında yer almaz? Çin, Japon melodilerine arada bir neden yer verilmez? Merak etmez misiniz? Dünya Batı'dan mı ibaret? Bizler ortalığa ve sanat iklimine sadece gösterilen o tek pencereden mi bakmaya mecburuz? Bu inat niye? ¥¥¥ Çin filmi özlüyorum efendiler! Bangladeş, Yemen, Endonezya, Malezya belgeselleri istiyorum. Van Gogh, Renoir, El Greko yanında Japon ressamlarını da tanıma ihtiyacındayım. Brahms, Chopin, Ravel ile birlikte Doğu Türkistan, Sibirya ezgilerinin farkına varıversek ne kaybederiz? Ama olmaz... "Ne varsa Batı'da var" ezikliğine esir düşmüş kafalar iş başındadır çünki. ¥¥¥ İran sineması ve karikatürü dünyaya parmak ısırtıyor. Bilen kim? Yemen hikâyecileri, çok çarpıcı, fevkalâde seviyeli eserler veriyor. Duyan kim? Mısırlı, Lübnanlı yazarlar hayran olunacak kadar muhteşem. Farkeden kim? Varsa Batı, yoksa Batı... Yapmayın. Bu kör ve yorgun inatlarda yarımlık sırıtıyor, yamalaklık diz boyu. Türkiye bu eksikliği (kasıtlı unutkanlığı) mutlaka defetmeli. "Varsa Batı, yoksa Batı" saplantısı, 21'inci Asır Türkiyesine yakışmıyor. ¥¥¥ Radyolar, televizyonlar, sanat kültür dergileri, müzik yapımcıları ufuk zengini değil. Üstelik çoğu uyuşuk ve tembel. Yahut da kaçırıcı. Batı'dan başka bir dünyanın, bir heybetin, estetiğin varlığından habersiz. Ya her gece Jannifer Lopez dinletiyorlar, ya da "Bas bas paraları Leyla'ya, Bir daha mı geleceğiz dünyaya" bağırtısını alkışlamamızı istiyorlar. ¥¥¥ Hayır. Biz başka iklimlerin kaçırılmış seslerini de duymak istiyoruz. Diğer güzellikeri tanımak, görmek istiyoruz. Hakkımızdır.