EN yaramaz durumlarda bile gülmeğe hazırızdır. Bazen tuhaflardan tuhaf olaylar bizi bulur, bazen de biz olayları telli duvaklı gezdirip gülünçleştiririz. Sebebi yok... Sebebi çok... İyiye mi, kötüye mi işâret bilemem ama bizler kimselere benzemeyiz. Alın size yaşanmış bir örnek. ¥¥¥ Demokrat Parti'nin son dönemlerinde Tahkikat Komisyonu üyeliği yapan, 27 Mayıs 1960 darbesinde idam cezasına çarptırılıp sonra da cezası müebbede çevrilen Kayseri milletvekili İbrahim Kirazoğlu, bir süre sonra aftan yararlanıp tahliye olmuştur. Bir gün evinin kapısı çalınır. Kirazoğlu kapıyı açar, karşısında kasketli esmerce bir adam: - Efendim 475 lira vereceksiniz. - Ne parası kardeşim? - Tabut parası efendim. - Yahu, ben ölmedim ki. - Olsun efendim. Siz asılacaksınız diye tabut yapıldı. Ama asılmadınız, tabut da elimizde kaldı. Parasını rica ediyorum. Kirazoğlu baka kalır. Sonra da gülerek der ki: - Hayhay kardeşim. Siz o tabutu getirin, hâtıra olarak saklayayım. 475 liranızı da vereyim. ¥¥¥ Sanırım, bu da yakıştırılmış bir örnek: Güneydoğu'nun bir köyünde 30 kişilik ailenin çocuklarından biri İstanbul'a kaçar. Aradan 20 yıl geçmiştir. Ana baba hasretine dayanamayan çocuk sonunda evine döner. Aile çocuğu tanır ama, ne hikmetse adını unutmuştur. Kardeşleri ve akrabaları bir türlü çocuğun ismini hatırlayamaz. Durumu delikanlıya da söyleyemezler. Ne yapıp ne edelim diye düşünürlerken, bilse bilse bunu Demirel bilir deyip doğru Ankara'ya, Güniz Sokağa varırlar. Çünki Demirel bir yurt gezisinde köylerine uğramış, aile ile sohbet etmiştir. Delikanlı önde, aile arkada, kapıdan içeri girince Süleyman Bey ayağa kalkıp kollarını açar: - Oooo Abdüllâtif gardeşim hoşgeldin. Nassın, eyi misin? ¥¥¥ Her söze Atatürk'le başlayıp sonunu Atatürk'le bitiren Evren Paşa, geçen Eylül'de fena halde hastalanır. Ecel ha geldi ha gelecek. Evren, doktorunu çağırır: - Bak doktor... Hak vâki olur da ölürsem, 10 Kasım'da öldü dersiniz. Doktor itiraz eder: - Paşam bu imkânsız. Daha Eylül ayındayız. - Hay Allah... O zaman sirozdan öldü deyin. - Ama paşam, siz içki içmezsiniz ki. - Peki peki... O vakit hiç olmazsa saat dokuzu beş geçe öldü dersiniz... Bu fıkrayı duyunca Evren Paşa gülmekten kırılmış. ¥¥¥ Rahmetli Turgut Özal parti otobüsüyle il il Türkiye'yi dolaşırken boş bir ANAP'lı da mikrofonu alıp Özal'ı takdim etmekte... Tam Trabzon'a giriliyorken takdim sırası Sûdi Türel'e gelir. Sûdi Bey mikrofonu alır ve heyecanla bağırmaya başlar: - Geliyooorr!.. Ekonominin freni, enflasyonun lideri Özal geliyooorr! Otobüstekiler şaşırıp kahkahadan yerlere yatar. Halbuki şöyle demesi gerekiyormuş: - Ekonominin lideri, enflasyonun freni Özal geliyoorr!