SULANDIRMAK, bozuluşun az öncesidir. Bu "önce"ye sâde basîretsizlik, saman altı hesapları sığmaz. Yılışıklık ile ciddiyetsizlik ve pekalâ sulandırma evvelinin baş konukları. Sulandırmak, "Mesele fakirliği" değilse bile hayatı hafife alış olmalı. Ki temelinde bal gibi "Saldım çayıra" umursamazlığı yatıyor. Aman ha, dikkat gerekir. Sulandırmak bulaşıcıdır. ¥¥¥ Siyâseti sulandırmakla kalmıyorsunuz, hemen sonrasında ekonomi, ticaret, üretim de sulanıveriyor. Sulandırmak, devâsâ bir kültürü ucundan kıyısından tutuşturmaya benziyor. Geri kalanı kurtarmak zor. Yangın başlıyor, sürüyor ve bitiriyor. Bu işin itfaiyesi yok. ¥¥¥ O sebeple: Politikayı sulandırmayacaksınız. Özel ilişkileri, samimiyeti, medyayı kat'iyyen sulandırmayacaksınız. Sanatı da. Milletler arası münasebetleri de. Hattâ hayalleri, beklentileri bile. ¥¥¥ Yıldırım Mayruk'un, modayı... Tarkan'ın, sanatkârlığı... Bedri Baykam'ım, romanı sulandırma hakları var mıdır? İbrahim Tatlıses'in, sahneyi... Bir yazarın, gazetesini... Bir subayın, askerliği sulandırma hakkı olabilir mi? Hayır. Tıpkı öyle... Hâkim, adaleti sulandıramaz. Hükûmet, huzuru sulandıramaz. ¥¥¥ Niye? Dedim ya, bu sulanışlar bulaşıcı. Bir de bakarsınız; değerler, idealler, fikirler, istikametler, aile içi dayanışmalar sulanıvermiş. Hayır. Kimsenin; işini, mesleğini, meşgalesini, sevdâlarını sulandırma görevi olabilemez. Aksi yanlıştır, tehlikelidir. ¥¥¥ Sulandırmayacaksınız. Tıpkı; mîmâride Sedat Eldem, mûsıkîde Münir Nureddin, şiirde Attilâ İlhan olacaksınız. Sulandıranlar eninde sonunda kaybediyor. Mesele gerçekten önemli. Ne çekiyorsak; eğitimin, trafiğin, ekranların, siyâsetin, sanatın sulandırılmasından. Ve tabii, Hayatın yok yere sulandırılmasından. ¥¥¥ Durunuz, duralım, dursunlar! Fazla ıslandık.