HANİ ne derler?... Ticaret; dededen toruna geçer... Hayrettir ama, ülkemizde kimsenin ikinci üçüncü dedesi tüccar değildir. Alıp satma, kâr etme, paradan para kazanma hünerini yeni yeni ediniyoruz. Yani, şu para konusunda acemîliğimiz var. Acemîlik sürüyor. ¥¥¥ 1980'li yıllarda bankerlik kepazeliği yaşadık. Oturup kaldık. İstanbul Bankası, Hisarbank, Öğretmenler Bankası, TYT Bank kabakları milletçe başımıza patladı. Oturup kaldık. Son yıllarda gene yığınla bankanın göz göre göre yıkılışına şahit olduk. Gene oturup kaldık. İyi de, kaç kuruşluk tecrübe edindik? Son tökezleyişler gerçekten son mu? Daha sırada kaç çeşit oturup kalkmalar var? ¥¥¥ Artık şu; para, kredi, piyasa, banka, sermaye, kâr konularını öğrenmek zorundayız. Yoksa her 5-10 yılda bir aynı kabaklar başımızda paralanır. Gene oturup kalabiliriz. Ortalığa gülünç olabiliriz. ¥¥¥ Para meselesi bir yönüyle istikrarlı ve ziyansız yaşamaktır. Paran varsa ve sağlamsa: Siyâset seviyelenir, demokrasiniz güçlenir. Fikirde, sanatta öne çıkarsınız. Dış dünyada îtibar kazanırsınız. Dostunuz düşmandan fazla olur. Ülke insanı geleceğinden endişe duymaz. Her alanda uzman ve otorite yetişir. ¥¥¥ 1950'lere kadar ithalât-ihracat kavramlarına, kümesteki tavuklar kadar yabancı idik. Üretimin kendisi de, önemi de bilinmiyordu. Daha garibi; para konuşmak, ticarete bulaşmak ayıp sayılıyordu. Bizler ya asker olmalıydık, ya kahraman çiftçi. Ötesi azınlıklarımızın göreviydi. Ha, bir de altın alıp saklamayı bilirdik. Kimimiz ölümlük-dirimlik, kimimiz düğün-dernek telâşesiyle her kör kuruşu altına yatırırdık. ¥¥¥ Bu alışkanlık hâlâ revaçta. Doğumda, sünnette, nişanda, nikâhta ha bire altın takıp durmuyor muyuz? Böylece altın kırallarını (kıt kanaat halimize bakmadan) zengin etmiyor muyuz? Buyurun bir yeni alışkanlık daha. Artık, Dolar ve Mark biriktiriyor, el kadar kâğıtlara milyonlar verip onu bunu ihya yarışına giriyoruz. Size bir soru: Acep bu, onu bunu zengin etme merakı kendi akılsızlığımızdan mı, yoksa yukarıdakilere bir türlü güvenemeyişimizden mi? ¥¥¥ Cevabı ortada... Ülke insanı belki de iki asırdır "Yukarıdakilere" güven duymuyor. Ve yukarıdakiler de iki asırdır bu güveni yakalıyamıyor. Böylece bizde: Ticâret, para kazanma, parayı kullanma ustalığı bir türlü yerleşemiyor. İkide bir oturup kalıyoruz. Nedir bu başımıza gelen dediğimiz yok. Bulutlara doğru ıslık çalıyoruz. ................. GÜNÜN İKAZI: Sayın Reha Muhtar, insanlar kat'iyyen tane ile anılmaz. "İki tane belediye başkanı tutuklandı" denmez. Doğrusu: "İki belediye başkanı tutuklandı"dır.