DÜNYA bir pazarlama arenası. Siyâsetçi de olsanız; fikrinizi, projelerinizi, sıcaklığınızı en sevimli haller içinde sunacaksınız. Hele partiler... Vitrine çıkardığı adamlar mutlaka eli yüzü düzgün, kılığı kıyafeti yerinde, sözü dinlenir karakterlerden oluşacak. Ninem öyle derdi: "Kıyafet kimseyi adam etmez ama, adam gibi gösterir." Ninem haklıydı. ¥¥¥ Televizyona bakıyorum, anlı şanlı partilerin temsilcileri, sözcüleri; ya eciç bücüş, ya ürkülecek kadar sempatiden uzak. Siyâset biraz da gösteriştir. Düzgün adamlar gerek. Düzgün kılıklar, düzgün görünüşler. Hattâ fiyakalı, boylu poslu kişiler. İngiltere Başbakanına, Fransa Cumhurbaşkanına, İtalyan ve ABD yöneticilerine bakın. Oralardaki parti sözcülerine dikkat edin. Hepsi de Hollywood yıldızları gibi. Sanırsınız, az önce film setindeydiler. ¥¥¥ Pala bıyıklı, eğri kravatlı, saçı berber görmemiş isimlerin göz önünde işi ne? Kaybedersiniz. Hele bu kişiler bağırıp çağırıyor, muhatap azarlıyor, dilinin bile hakkını veremiyorsa? Önce düzen ve intizam. Önce estetik ve sempati. Önce, "Hah işte böylesi" dedirtecek seviye. ¥¥¥ Kara kuru, kavruk, lisan özürlüsü şahsiyetlere ben niye oy vereyim? Temsil ettikleri partilere niye güveneyim? Bu konu ciddidir. Unutmayalım... Siyâset aynı zamanda bir gösteriş sanatıdır. Eski tâbirle, zarfın içindeki kadar zarf da önemli. Ekranlara dipçik gibi çıkacaksınız. Güzel simalarla, eli yüzü düzgün giyimlerle. Çünki insanoğlu bu devirde önce gözünden yakalanıyor. Sonra gönlünden, aklından. Televizyon müthiş bir silah. Kullanmasını bilmeyenler kendini vuruyor. ¥¥¥ Tekrar edeyim. Siyaset biraz da gösteriştir. Kaldı ki bizim millet eciş bücüş adamlara fazla güvenmez. Kapı gibi, çam yarması misâli, Sultan Selim duruşlu endam sahiplerine meyleder. Evet ya... Dünya pazarlama dünyası. Fikir mikir arkada kalıyor. Yarışı gösteriş kazanıyor. Sözüm bütün partilere.