HAYIR öyle değil... Ticaretin; alıp satmaktan, kazanmaktan öte kuralları var. Bunun yanında; sanâyîcinin, üreticinin de uyması gereken bazı sırları öğrenmek ister misiniz? Buyurun. ¥¥¥ 1) Kaanun ve yönetmelikleri dost bilmek, 2) Yetkili mercîlere kulak vermek, 3) Ahlâkî değerleri korumak, 4) İş ve meslek disiplinine uymak, 5) Hizmet anlayışına sahip olmak, 6) Pazar araştırması yapmak, 7) Kaliteli ve güvenilir mal üretmek, 8) Piyasaya zamanında arzetmek, 9) Az emek ve masraf sonrası, müşterinin ihtiyacını ucuza karşılamak, 10) Halkın sağlığını korumak, titiz davranmak, 11) Çevre sağlığını kollamak, 12) İşsizlik ve enflasyonla mücadele etmek, 13) Teknolojideki gelişmeleri takip edip yararlanmak, 14) Çalışanları aileden saymak, 15) Bu ailenin haklarını korumak, 16) Hizmet için yarışmak, 17) Tröst veya kartel olmaktan kaçınmak. ¥¥¥ Zor gibi gözükebilir ama değil. Her işin tatlı mecburiyetleri var. "Bana ne, ben kazancıma bakarım" türü bencillikler; tüccarı, sanâyîciyi, işadamını derhal saf dışı bırakıyor. İyi, tecrübeli, merhametli, aynı zamanda zekî olmak şart. Günübirlik hevesler yerine uzun vâdeli stratejilere önem verilecek. Bir de... "İşim hayatımdır" diyeceksiniz. ¥¥¥ Daha 1950'lere kadar ticareti küçümseyen halkımızda sadece üç merak egemendi: Askerlik, memurluk, çiftçilik. Geri kalanlar küçük işlerdi, uğraşmaya değmezdi. Şükür ki, bu telâkkinin yanlışlığını farkedebildik. Demokrat Parti ve Adnan Menderes döneminde bizim insanımız, varlıklı yaşamanın önce ve mutlaka ticaretle, sanâyi ile, üretimle mümkün olabileceğini kavradı. İyi de etti. ¥¥¥ Şimdi; 30, 40, 50 yıllık fabrikalara, atölyelere, markalara, pazarlama şirketlerine sahibiz. Bu sektörler artık uluslar-arası yarışlardan başarılarla dönebiliyor. Son ekonomik kriz kimseyi ürkütüp korkutmasın. "Varım" demenin tam zamanıdır. Daha tüccar, daha işadamı, daha sanâyîci gerek. Eğer... Daha huzur, daha zenginlik, daha güç istiyorsak. ¥¥¥ Yukarıdaki 17 sırrı ezberlemek zorundayız. Ondan ötesi şerbettir.