YENİ nesil bilmiyor. Eskiden kahvehânelerin en görünür yerinde Yavuz Zırhlısı'nın koskoca bir resmi olurdu. İki yanında da gene taş baskısı, Gâzi ile Mareşal Çakmak'ın renkli portreleri. Karşı duvarda ise, "Dünya Güzeli Neriman", Koca Yusuf ve Kurtdereli pehlivanlar dururdu. ¥¥¥ Sonraları bu gösterişli resimlere Kore kahramanı General Tahsin Yazıcı ile albay Celâl Dora'nın al bayraklı posterleri ilâve edildi. Veee... daha da geçince (sakın şaşırmayın) Zeki Bekir'in briyantin saçlı, akça dişli, bol tebessümlü fotoğraflarına sıra geldi. Zeki Bekir artık Yavuz Zırhlısı kadar seviliyor, Kurtdereli'den hattâ "Dünya Güzeli Neriman"dan öte takdir görüyordu. ¥¥¥ Kim miydi bu Zeki Bekir? Zeki Müren'in ta kendisi. Küçük kasabamızda bilhassa teyzelerle nineler onu hep "Zeki Bekir" diye anıyordu. Neden acep?.. Sebebini bulamadım, çözemedim. Ninem bile ona saygı duyuyor, arada bir radyodan dinlerken, nâdiren güler yüzü bir hoş oluyordu. ¥¥¥ Buradan belki şu sonuç çıkabilir: Halkımız; rütbeli askere, güzelliğe, kuvvete, gerçek sanatkâra imreniyor, onlarla iftihar etmekle kalmayıp çoğunu efsâneleştiriyor. Askerler, güzel yüzlüler, güçlüler ve yüreklerimizi gâh ezip gâh hoplatan sanatkârlar. Onlar her zaman halkın gönlünde yer bulabiliyor. ¥¥¥ Şimdilerde şarkıcılarla futbolcular bu defa kafelerde, odalarda ve gardrob kapaklarında gündemde ise, nükte gene değişmiyor. Çünki futbol; gücü, delikanlılığı, şarkıcılar ise estetiği ve sanatı temsil ediyor. Bu millet kimseyi hatır için sevmez, ciddiyim. Kimseye boş yere hayran olmaz. Sevdiklerini ise seneler senesi başı üzerinde bir yerde tutar. ¥¥¥ Günlerden bir gün eski gramofonum için zor belâ elden düşme iki taş plâk edindim. Ve nineme müjdeyi verdim: "Artık bizim de Zeki Bekir'imiz var!" Sanırım, hayatında en çok o ikindi sevindi... Arada bir mahallenin teyzelerini topluyor, okul dönüşlerimde ya da akşamüstleri önemsiz bir şey istermiş gibi sesleniyordu: - Gürbüz evlâdım, şu bizim Zeki Bekir'i bir dinlesek mi yavrum? Az geçince, arkalı önlü dört şarkıdan ilkini gramofona yerleştiriyordum. "Bizim Zeki Bekir" biraz cızırtılı da olsa; zamanı süsleme, hem de o uzak kasabanın yaşlı yüreklerini serinletme görevine başlıyordu: "Dîl şâd olacak diye kaç yıl avuttu felek "Saçıma karlar yağmış, boşuna yaz beklemek ¥¥¥ Ve gözler, o yoksul saatlerde belli belirsiz ıslanıyordu.