12 yıllık danışman arkadaş Silivri Cezaevi'ne mektup yazıyor, "Sana bunu yaşatanlar yenilecekler" diyor. Artık bu denli rahat konuşacak kadar kime (?) güveniyorsa bir bildiği varmış ki mektup yazdığı gazeteciler, -casuslukla yargılanan gazeteciler- bir haftaya kalmadan salıverildiler. Ve çıkar çıkmaz benzer şeyler söylediler: "Bizi içeri attıklarına pişman olacaklar."
Bu meydan okumaların muhatabı yargılamayı yapan hakim değildir herhâlde. Bu apaçık bir meydan okuma. Kimi yorumculara göre yaklaşan "meydan savaşının" ayak sesleri. Yenilgiye doymayanların, akıllanmaya niyeti olmayanların, belki son bir güçle, veya can havliyle saldırmaları bekleniyor.
Beklenmeli. Bu yorumlar kulağa çok saçma gelse bile düşman hiçbir zaman hafife almaya gelmez.
Ne diyorduk, devlete meydan okuyanlar...
Bu kadar kolay mı devlete meydan okumak?
Evet kolay.
Gezi olaylarında meşhur olmuş telsiz diyaloğunu bugün bile düşündükçe hâlâ beynimde şimşekler çakar.
Komiser diyor ki: "9 numaralı TOMA, kendini tanıt!" Cevap geliyor: "Ben Vedat".
"Vedat mı, hangi Vedat?"
"Davulcu Vedat, Çarşı grubundan!"
Devletin polisinin TOMA aracını gasbedip, polise karşı kullanan bu arkadaş sadece 300 bin mensubu olan Emniyet teşkilâtıyla değil, 78 milyon mensubu olan Türkiye Cumhuriyeti ile dalga geçti. Bu resmen devlete meydan okumaktır.
Diyeceksiniz ki herhalde bu adam şimdi hapislerde çürüyordur.
Yoo, Twitter'da fink atıyor hâlâ.
120 bin de takipçisi var.
Bakın meselâ taze haber, 160 bin kişinin kredi kartı bilgilerini kopyalayarak büyük vurgun yapan Adanalı baba ve oğlu yakalandı önceki gün.
Haberi görmeyenler zanneder ki, suçlular polisin kolunda götürülürken utancından başını yere eğmiştir, yüzünü saklayarak "Çekmeyin, çekmeyin" demiştir.
Yoo, çok da pişkinler.
"İhtiyacım vardı ondan dolandırdım. Dolandırdığım vatandaşların parasını en lüks villalarda, konaklarda oturarak yiyorum. İhtiyacım vardı dolandırdım, zevkine villada oturmaya ihtiyacım vardı lüks yerde yaşamak için. Elimden gelse seni de dolandırırım yaz bunu da pişkinliğimi de yaz" demiş.
Bu ne demektir biliyor musunuz? Yani nedir bunun Türkçesi?
"Hapisten korkmuyorum, zaten kaç gün yatırabilirler ki beni içerde, çıkınca daha profesyonel ve pişmiş olarak pişkinliğe devam edeceğim" demektir.
Kısacası kanunlara, yani devlete meydan okumaktır.
Kendisine meydan okunan bir devlet güçlü devlet sayılmaz.
Tek diyeceğim şudur: Devlet âciz olamaz, demek istediğim budur.
Lafın gerisini de epeydir yüzünü özlediğimiz güzel insan Hasan Celal Güzel’e bırakalım.
Bakın şöyle diyor son birkaç Twitter mesajında:
- Mesleği gazeteci olmuş, asker olmuş, politikacı olmuş, zengin iş adamıymış vs. Hain haindir! Hainleri affetmek 80 milyona ihanettir!
- Ülkesini, devletini, topraklarını yaşanmaz bulup, her fırsatta bunu Avrupa'ya şikayet eden biri babam da olsa vatandaşlıktan çıkartılsın!
- Bu ülkede alçak hainlere acıyanların, bir gün acınacak hale düşeceğini defaatle söyledim.
- Osmanlı devleti "vatan hainlerine" asla hoşgörü göstermemiştir... Türkiye Cumhuriyeti Devleti'de o devletin ta kendisidir...
Nokta.