Her dinden 1 milyon kişi Paris'teki yürüyüşe katılmış. Ateistler de dahil, barış için yürümüşler. İsterse 10 milyon kişi yürüsün, sonuç değişmez. Onlar yine Müslümanları terörist olarak görmeye devam edecekler.
-
Bu arada İslâm dünyası sesini duyurmak için çırpınıyor: "Hayır, Müslüman terörist olamaz, terörist Müslüman olamaz" diye. Herkes bu sesi duysa bile sonuç yine değişmez, dünyanın geri kalanı Müslümanları terörist olarak görmeye devam edecek maalesef.
-
Sebebi çürütmedikçe sonuç değişmez. Kaynağı kurutmadıkça sembolik yürüyüşlerle, eylemlerle bir yere varılamaz. Peki nedir sebep, yani kurutulacak kaynak?
-
Uyuşturucu bağımlısı gençlerin eline silahı tutuşturup Müslüman kılığında sokağa salanlar bunu hep yaptılar, yapmaya da devam edecekler. Şahsî kanaatimce -ve muhtemelen Müslüman dünyanın çoğuna göre- bu işin sorumluları en önde yürüyenlerin içinde. Çözüm kaynağı kurutmaktan ve dürüst olmaktan geçiyor.
-
Dürüst değiller, hiç olmadılar.
Barışı boz, barış iste. Sen gel bana tokadı at, peşinden barış iste. Yumruğu suratıma yapıştır sonra da, "yaa niye kardeş kardeş yaşamıyoruz ki" diye sitem et.
"Düşünce özgürlüğü" diye bir karmaşık yumak yapmışlar, kar topu gibi aynı. Beyaz, masum, yumuşak. Ne zararı olabilir ki diye düşünüyor ilk gören.
Kar topunun içine taş koyarsan, zehir koyarsan, mermi koyarsan onun adı kar topu olmaz silah olur. İstediğini düşünmekte serbestsin, lâkin düşüncen bana zarar vermekse bu suçtur. Eyleme geçmese bile suçtur. Sen eyleme geçmesen bile başkası eyleme geçer. Ya senin tarafından gaza gelenler, ya benim tarafımdan tahrik olanlar.
-
Şarkıdan silah mı olur, kitaptan silah mı olur, karikatürden silah mı olur diye sızlanarak çocukları kandırabilirsiniz ancak. Evet, şarkıdan da, kitaptan da, karikatürden de silah olur. Silahlı teröristleri fikren besleyip, otomatik saldırma aracına dönüştüren silahsız teröristlerdir! Bir tane silahlı terörist bin tane silahlı teröriste bedeldir. Çünkü asıl itici gücü, motive edici gücü onlar teşkil eder. Bu gücün adı beyin yıkamadır.
-
Silahsız teröristler olmasa silahlı teröristler de olmaz. Düşünce özgürlüğü diye benim kutsalıma saldırırsan bunun altında çok pislik birikir. Nefret birikir, ön yargılar birikir. Düşünceni savunanları saldırganlaştırır, karşı düşüncedekileri de tahrik eder yine saldırganlaştırır.
-
Ve bu "düşünce özgürlüğü" denen kılıfı en sinsice kullanan grup karikatüristler. Eskiden beri böyleydi, hâlâ böyle. Yabancılarda da böyle, bizimkilerde de böyle. Türkiye gibi %99'u Müslüman olan (en azından lafta) bir ülkede bile hiç çekinmeden saldırabiliyorlar. Çünkü sığındıkları kılıf çok sağlam: Mizah.
-
"Şakalaşıyoruz canım ne var bunda" havasındalar, nasıl olsa herkes "Mizahtan ne zarar gelebilir ki?" diye düşünür. Buna güveniyorlar.
Peki ben senin ailene, kutsal değerlerine sövüp, "Şaka yaptım" desem kabul edebilir misin?
-
Hakaret etmenin, aşağılamanın, tahrik etmenin en kolay ve ucuz yolu karikatürle saldırmak. Saldırmayacaksın, saldıramazsın. İster yazıyla, ister sözle, ister çizgiyle saldırmayacaksın. Saldırırsan saldırıya uğrarsın.
-
Paris'teki saldırı elbette çok yanlıştı, terörü şiddeti savunmak aptallık. Bunu biliyoruz, ama bilmeyen aptalları tahrik etmeyin diyoruz. 1 milyon kişi değil 1 milyar kişi de yürüse, düşünce özgürlüğünü silah gibi kullananların sonu gelmedikçe bu terör olaylarının da sonu gelmez.
-
Bizzat silah kullananlar da en ön safta yürümüş, bu zaten başlı başına bir çelişki, apayrı bir konu. Dedik ya, en başta dürüst değiller.