Mahalle baskısı mı dediniz?

A -
A +
"Mahalle Baskısı" tabiriyle ilk olarak 2007'de tanışmıştık. Tam da Ramazan ayının başında. Tabiatıyla bütün Ramazan'ı böyle geçirdik. Zaten her Ramazan'ı zehir etmek için bir bahane buluyorlar.
Mahalle baskısını muhafazakârların muhafazakâr olmayanlara yaptığı yönünde bir kanaat yayma çalışmasıydı. Bugünlerdeki moda tabirle "algı operasyonu". Bakın, 7 yıl önce algı operasyonumuz da yoktu. Bilmem 7 yıl sonra daha ne çeşit bela bulacaklar?
Bugünlerde ikisi birden yine gündemde. Mahalle baskısı ve algı operasyonu. İşin ilginç yanı, mahalle baskısı olduğunu herkes kabul ediyor. Tartışma, kimin kime baskı yaptığı konusunda. Muhafazakâr kesim (AK Parti+) diyelim ve muhafazakâr olmayanlar (CHP+) diyelim, birbirlerine karşılıklı "baskı yapıyorsun" suçlamasında bulunuyorlar.
Gerçekte kim kime baskı yapıyor acaba? Bunu anlamanın en iyi yolu, kendinden olana kim baskı yapıyor,  yıllarca bağrına bastığı isimlere kim baskı yapıyor onu anlamak.
Bunun ilk örneği Sezen Aksu. Onun şarkılarıyla büyümüş, bir sürü şarkısını ezberden bilenler, 2010 referandumunda 'Evet' oyu vereceğini açıklamasının ardından açıktan linç kampanyası başlattılar. İzmir Konak'ta, Çankaya Mahallesi sakinleri, Sezen Aksu Sokağı'nın adının değişmesi için imza kampanyası başlattılar. Değiştirdiler de yanılmıyorsam.
Bu mahalle baskısı öyle bir hâl aldı ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elini sıkan, kahvaltısına giden, resepsiyonuna katılan, Twitter'dan destek mesajı da değil, "biraz adaletli olun" kıvamında yazanlar bile hücuma uğradı. Mahalle baskısı ne kelime, psikolojik şiddete maruz kaldılar.
Şahan Gökbakar'dan Ece Erken'e, Şafak Sezer'den Yavuz Bingöl'e kadar. Recep Tayyip Erdoğan ismini "eleştirel bazda" telâffuz etmeyen hemen hemen herkes açık baskıya maruz kaldı. Daha yeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beraber Yemen Türküsü'nü söyleyen Yavuz Bingöl'e tehdit ve küfür dolu sayısız mesaj yağmış.
Başka bir örnek, Gezi Parkı olaylarına başlangıcında destek veren, bir süre sonra "Bu beyaz yakalıların hezeyanı" diyerek desteğini çektiğini açıklayan yönetmen Kutluğ Ataman'a, Sabancı Üniversitesi'nden 63 akademisyen ve öğrenci karşı bildiri yayınladı, "ambargo" uygulanması çağrısı yaptılar.
Gezi olaylarına destek vermemek, R4BİA işaret kullanmak, Sayın Kılıçdaroğlu'nu eleştirmek vs. her türlü sebeple mahalle baskısına maruz kalan ünlülerin bazıları bunlar. Kim bilir, daha kaçı bu korkuyla rahat konuşmaktan çekiniyor. Bir de ünlü olmayan, sesini çıkaramayan, bizim gibi ünsüzleri düşünün.
Sesini çıkaran son ünlü Hülya Avşar oldu. "Benim evim bile 'Aksaray'dan lüks" dedi, Sayın Kılıçdaroğlu'ndan "Yalakadan sanatçı olmaz" eleştirisini aldı. O da "Kılıçdaroğlu siyasetçi değil" şeklinde cevap verdi. Mahkemelik oldular.
Son durum şöyle; daha dün demiş ki Sayın Kılıçdaroğlu, "Siyasetin yapması gereken sanatın ve sanatçının eleştirisine tahammül etmektir. Asıl görevimiz o bizim. Eleştirmek değil, tam tersine tahammül etmek."
Her zamanki gibi çok şakacı kendisi. Gülelim lütfen.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.