Ben Antalya'da yaşıyorum, sanırım İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve diğer birçok şehir de aynı bahtsızlıkla karşı karşıyadır. En merkezî caddelerde her gün ayrı bir eylem derdinde olan tanımlamakta güçlük çektiğim "küçük" gruplarla.
Dün yine çarşıya çıkmış bulundum, "sıfır meymenet" timsali tiplerle çarşının orta yerinde karşılaştım. Bu hiç de olağandışı bir durum değil aslında, çünkü hemen hemen haftanın her günü değişik bir faaliyet içerisindeler.
Dandik broşürlerinden dağıtıyorlar, bağırıyorlar, kafalarıyla, giyimleriyle ve her daim çirkin suratlarıyla toplum ortalamasından çok uzak olmalarına rağmen, bir kişiyi olsun kandırabilmek için çarşı ortasında yırtınıyorlar.
Ben bunlara kısaca maşa diyorum. Evet maşa, siyaset ve cambazlık ustası birkaç Batı Avrupa ülkesinin ve "güneydeki sevilen ülkenin" gönüllü veya kandırılmış veya bilinçli hain maşaları. Maşasever bu üç beş ülke düşmanı düşmana kırdırmayı pek sever, bir taşla birçok kuş vurmayı da. O yüzden maşa kullanmak uzmanlık alanlarıdır.
Her ne zaman bu düşmanlara nefer lâzım olsa bunlar hazır. Silahla, propagandayla, şiddetle, eylemle hazırlar. Ağababaları ne isterse yapmak için sadece bir komut almaları yeter.
Bir sürü de isimleri vardır. Sayısız dernek, örgüt ve partileri vardır. Her seçimde hepsini toplasan yüzde 1 etmez ama sesleri çok çıkar. Hiçbirinin adını sanını bilmezsiniz, merak bile etmezsiniz, tanımlamak için de "aşırı" kelimesinden başka bir şey aklınıza gelmez.
Şerlerinden korunmak için yanlarından "Ayet-el Kürsî" okuyarak geçtiğim, "evimden ve ailemden ırak olsun" dediklerim, çocuğumun hayatına girmeye çalışıyor.
Zaten baştan aşağı şikâyetçi olduğum, din ile uzaktan yakından alâkası olmayan eğitim sisteminin "dinselleştirildiğini" iddia ediyorlar.
Yine broşür/dergi vs. dağıtıyorlar, benim elime de bir kâğıt tutuşturdular.
Ve o kâğıtta şöyle yazıyor: "Laik ve bilimsel eğitim için boykottayız!"
"Çocuklarımız ve geleceğimiz görülmemiş bir saldırı altında."
"Çocuklarımızı okula hurafeler öğrensin, körpe beyinleri korkularla çarpılsın, Orta Çağ tezgâhlarından geçsin diye değil, aydınlanmanın kazanımlarını öğrensinler diye gönderiyoruz."
"Zorunlu din dersine, okulların İmam-Hatipleştirilmesine, din dersinin anaokullarına indirilmesine karşıyız."
Gören de zanneder ki, çocuklar ana okulunda Elifbâ okuyor, 1. sınıfta Namaz Sûreleri, 32 Farz, temel fıkhî bilgiler öğretiliyor. Dersler Medresede veriliyor, İslâmî ilimlerden bir nebzecik olsun tattırılıyor.
Ki böyle olsa bile, ne Elifbâ, ne Namaz Sûreleri, ne 32 Farz ve diğer Fıkhî bilgiler ve ne de Medrese karanlık değildir, Orta Çağ diye aşağılamaya kalkmak kimsenin haddine değildir. Gerçek "aydınlanma" İslâm'dır, sonsuz karanlık ise İslâm düşmanı bu tür kafalar ve hayatlardır.
Düşünce özgürlüğü masallarına her zaman karnım tok.
"Müslüman mahallesinde salyangoz satmanın" bu derece utanmazlığına ve açık açık İslâmiyet'e saldırma cür'etkârlığına isyanım var.
Ve hep sorduğum soruyu yine soracağım: Müslümanlar neden bu kadar sahipsiz?
"Burası devlete meydan okunacak yer değildir" diyenlere "Müslümanlar bu kadar sahipsiz değil" neden diyemedik?
"Bu kadına haddini bildirin" diyenlere haddini neden bildiremedik?
Güyâ %99'u Müslüman bir ülkeyiz. Hadi ordan yaa!