Aliço tarafından Mümin Pehlivan karşısında mağlup ilan edilen Yusuf, "Eğer bu güreşin bu şekilde bitmesinde bana ait kusur varsa tövbe ettim ve her halükarda, Rabbime tevekkül ettim, ondan geleni kabul ettim, bunda nice hikmetler vardır, bu da bir imtihandır" diye düşünerek rahatlamıştı. Rami güreşinden bir hafta sonra beklediği haber geldi. Mümin Pehlivan, cuma günü, ikindi namazı sonrası Ihlamur'da Hacı Hüseyin Bağı'nda güreşelim diye haber göndermişti. Yusuf, yanına İbrahim Pehlivan ve oğlu Said Beşir'i alarak bir talikaya bindiler. İkindi sonrası Hacı Hüseyin Bağı'nda hazır oldular. Mümin Pehlivan ve ustası Suyolcu Mehmed Pehlivan daha önce gelmişlerdi. Nereden haber almışsa almışlar tanımadıkları on beş kadar kişi de güreş seyretmeğe gelmişlerdi. Mümin Pehlivan, Koca Yusuf'un kendisini nasıl yendiğini görmeleri için seyirci olmasını istemiş, ancak Yusuf Pehlivan kabul etmemişti. Mümin Pehlivan, Koca Usta Yusuf, her zaman beni rahatlıkla yener, diyordu. Hacı Hüseyin çayırı, içinde çeşmesi olan çok hoş bir çayırlıktı. İstanbul pehlivanları genelde güreş çalışmalarını burada yaparlardı. Taraflar selamlaştılar, özellikle de Yusuf ile Mümin Pehlivanın muhabbeti çabucak koyulaştı, birbirlerine rakip değil de en can dost gibiydiler. Kispetlerini giyip yağlandıktan sonra el bağladılar. Yusuf'un bir şey dikkatini çekti, Mümin Pehlivan yürürken zorlanıyordu, Yusuf sorduğunda önemli bir şey yok dedi. Suyolcu Mehmed Pehlivan hem cazgırlık hem de hakemlik yapıyordu. Mümin Pehlivan, peşrev çıkarırken eni konu aksıyordu. Ense enseye geldiklerinde, Yusuf şöyle bir elense çekti, Mümin'in, yüzünün acıyla gölgelendiğini gördü. Bacaklarına dalar gibi yaptı, Mümin Pehlivan eğilemedi. Bunun üzerine Yusuf, güreşi bıraktı. "Bu böyle olmaz Mümin Pehlivan, zaman gerçekleri konuşma zamanı" diyerek Mümin Pehivan ve Suyolcu Mehmet Pehlivanı ellerinden tuttu. İbrahim pehlivanların olduğu yere götürdü, Suyolcu Mehmet Pehlivan döndü: -Mehmet Pelvan, anlat bakalım. Mümin'e ne oldu. Ona sorsam söylemez. Mehmet boynunu büktü ve gerçeği açıkladı: -Yusuf Pelvan, sana künde atarken, Mümin Pehlivan sakatlandı. Kasıkları çıktı. Sırf senin hatırın için buraya güreşmeğe, daha doğrusu sana yenilmeğe geldi, bana da sıkı sıkı tembihledi, bir şey söylememem için. Ama sen farkettin. Durum, inşallah korktuğumuz gibi değildir de Mümin Pelvanın güreş hayatı bitmez. Yusuf, endişeyle sordu: -Mehmet Pehlivan, durum o kadar ciddi mi? Mehmet Pehlivan üzgün üzgün başını salladı: -Ciddi Yusuf Pelvan ciddi. Yusuf, onun gibi sert, duygularını gizleyen bir kimseden beklenmeyen bir şeyi yaptı, Mümin'in boynuna sarıldı, "Kardeşim benim" diye hüngür hüngür ağladı. Çünkü, bir pehlivan için güreşememenin ne demek olduğunu en iyi o bilirdi. Orada hazır bulunanlar da iki yiğit, mert pehlivanın omuz omuza ağlamasına dayanamadılar, gözyaşlarını serbest bıraktılar. *** Yusuf, çok heyecanlıydı. Yolu, Said Beşir ve İbrahim Pehlivanla birlikte Bolayır'a düşmüştü. Hedef, Bolayır'ın karşı sahili Çardak'tı. Ama ilk önce, Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan kırk alperenin komutanı Şehzade Süleyman'ın kabrine uğramışlardı. Çardak'taki Mevlevi şeyhi efendi, oğlunun düğününde güreş tertip etmiş, Koca Yusuf'u da davet etmişti. DEVAMI VAR