Herkes, ona nasıl ikramda bulunacağını şaşırmıştı. Ama, o üç kişinin ilgisini bütün dünyalara değişmezdi. Birisi, çok sevdiği ninesiydi, onun başpehlivan olmasını herkesten fazla isteyen ninesi. Ona bugünleri, torununun Kırkpınar'da başaltı birincisi olduğunu görmek kısmet olmamıştı. Ninesi Çavuş Ana aklına geldikçe, burnunun direği sızlıyor, ciğeri yanıyordu. Diğeri de gönlünün sultanıydı. Onun her zaman yanında olduğunu, kalbinin kendisi için çarptığını dün hissetmişti, şimdi de hissediyordu. Bir de anacığı vardı, yolu gurbete düştükçe, başına çeşitli felaketler geldikçe, niçin ana gibi yar olmadığını daha iyi anlamıştı. Gözleri ermeydanında, gönlü, zaman ve mekan tanımadan dört bir yanda dolaşan er kişi, cazgırın başaltı pehlivanları hazır olsunlar, seslenmesiyle, bismillah, deyip doğrulmak istedi. Ama yapamadı: -Dur bre evladım. Şaşırdı, hem de nasıl? Dur diyen ustasıydı. Bugün Kırkpınar'ın son günüydü, şimdi güreşemezse ne zaman güreşecekti? -Hocam. Bugün, Kırkpınar'da güreşemiyecek miyim? -Evladım, senin durumunu iyi görmüyorum. Bu sene de büle olsun. Sanki, tek kurşunla kalbinden vurulmuştu: -Ama hocam nasıl olur? Ben çok iyiyim. -Evladım, durumunun farkında değilsin. Otur yerine bre. Oturmakta tereddüt etti, hocasını dinlemeyip, güreşmeğe niyetlendi. Ama, yapamadı, hocam deyip elini öpmüştü, sözünden nasıl çıkardı. Bütün hayalleri yıkılmış, en sevdiğini kaybetmiş gibiydi. Bu arada başaltıpehlivanları yağlanmış cazgırın önünde sıralanmışlardı, geçen yılın başaltı birincisini göremeyen seyirciler meraklandılar: -Te be geçen yılın başaltı birincisi bugün de güleşe çıkmadı. -Hasta mıdır nedir, karşıda ustasının yanında oturuyor. -Yoksa, başa mı güleşmeyi düşünüyor. -A be hemencecik kendini başpelvan mı oldu sanıyor. Aliço da, geçen senenin başaltı birincisinin niçin soyunmadığını anlayamamıştı, yoksa beklediği gerçekleşecek miydi? Başaltı güreşleri cazgırın duasıyla birlikte başladı. Ustasının yanında sessizce duran pehlivan, canlı cenaze gibiydi, yaşadıklarına, başına gelene inanamıyordu, hocası, herşeyi güreş olan çırağına nasıl böyle bir şeyi yapardı. Başaltıda sona, Aliço'nun çırağı Adalı Halil ve Filipeli Kara Ahmet kalmıştı, şimdi birincilik için güreşiyorlardı. Ustası, vücudu Kırkpınar'da, ruhu bilinmez hangi diyar ve zamanlarda olan çırağına seslendi: -Hadi davran bakalım. Fakat, çırak duymadı. Usta eliyle omuzuna dokundu: -Sana söylerim bre Yusuf, hazırlanasın. Ustasından seslenmesinden Şumnulu Yusuf olduğunu anladığımız pehlivan, ustasının sesini duydu, ama ne dediğini anlayamadı: -Af buyurun ustam ne dediniz anlayamadım. Pomak Osman gülümsedi, Yusuf'un bu hale düşmesine sebep olduğu için de üzüldü: -Hadi hazırlan dedim. Yusuf, yine de anlayamadı: -Hazırlanmak mı? Neye hazırlanacağım? Devamı yarın