Ankara'da son bir yıldır kamu kurum ve kuruluşlarının düşünce merkezlerine ilgisi artmaya başladı. İçişleri, Enerji, Kalkınma Bakanlıkları, Ankara Kalkınma Ajansı, TBMM Genel Sekreterliği Ankara'da bulunan düşünce merkezleri ile toplantılar düzenlediler. Son olarak 1 Şubat'ta Başbakan Erdoğan düşünce merkezlerinin önemini biliyor ve desteklenmesi üzerine düşüncelerini açıkladı. Anlaşılıyor ki karar alıcılar düşünce merkezlerinin önemi ve desteklenmesini istiyor. Ancak henüz düşünce merkezleri ile nasıl çalışılacağı ve merkezlerin nasıl desteklenebileceği bilinmiyor. Bu nedenle Türkiye'de düşünce merkezlerinin başlıca sorunlarını tespit etmeye ve çözüm önerileri sunmaya çalıştım. Türkiye'de düşünce merkezlerinin sorunlarına çözüm bulabilmeleri için her şeyden önce örgütlenmeleri gerekmektedir. Türkiye'de düşünce merkezleri ve stratejistler tanınmamış mesleklerinin tanınması, meslek kültürünün oluşması, sorunların dile getirilmesi, kamuoyu, devlet ve özel sektör nezninde saygınlık kazanması için herhangi bir çalışma içine girmemişlerdir. Türkiye'nin düşünce merkezlerini dış politika aracı olarak daha etkin kullanması gerekmektedir. Eximbank, teknik ve kalkınma yardımları, işadamları kuruluşları ve düşünce merkezleri bir arada koordinasyon içinde daha etkin olabilir. Söz konusu koordinasyon sağlansaydı Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasi etkinliği daha fazla artabilirdi. Bunun yanında Tunus, Mısır, Libya ve Suriye'deki dönüşümlerden erken haber alınabilir ve başta Türk müteahhitleri olmak üzere Türkiye'nin zararları önlenebilirdi. Türkiye'de dış politika alanında düşünce merkezlerinde bir yoğunlaşma bulunuyor. Bunun yanında sağlık, eğitim, din, enerji, güvenlik, ekonomi, bankacılık, otomotiv, turizm, tarım gibi sektörlerde de düşünce merkezlerine ihtiyaç vardır. Ayrıca siyasi partiler kanuna ek yapılarak siyasi partilerin düşünce merkezleri açmasının kanuni zemini sağlanmalıdır. Siyasi partilerin düşünce merkezleri aldıkları oy oranında bütçeden yardım almalı ve Türkiye'nin ilişkide olduğu ülkelerde şubeler açabilmelidirler. Düşünce merkezlerinde tam zamanlı çalışan uzmanlar en az gazeteciler kadar haber ve yazı dünyası içerisindedirler. Gazeteciler gibi yıpranma, erken emeklilik hakkı, sosyal güvenlik priminde fazla ödeme ve gri pasaport hakkı için düşünce merkezlerinde çalışanların basın yasası içerisine alınmaları bir çözüm olabilir. Özel tiyatrolar kamu yararına faaliyet kapsamında görüldüğü için Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmektedir. Düşünce merkezleri de kamu yararına faaliyet kapsamına alınarak desteklenmelidir. Türkiye'yi tanıttığı gerekçesiyle fuarcılık firmalarının faaliyetleri destek kapsamındadır. Sağlık sektörünün, sinema filmlerinin ve üniversitelerin yurt dışı tanıtım faaliyetleri devlet tarafından sübvanse ediliyor. Düşünce merkezleri Türkiye'nin tanıtımına çok fazla katkı yapmalarına rağmen destek alamamaktadır. Batı'da (özellikle ABD'de) olduğu gibi düşünce merkezlerine yapılan bağışların vergiden düşürülebileceği bir yasal düzenlemeye gidilmelidir. Türkiye'de halen düşünce merkezleri hizmet alımlarına uygulanan yüzde 18 KDV nedeniyle oldukça yüksek vergi vermektedir. Türkiye'de teknokentler gibi sosyokentler de kurulmalıdır. Sosyokentlerde yer alan şirketlere, düşünce merkezlerine teknokentlerde olduğu gibi cazip avantajlar (vergi vb.) sağlanmalıdır. Türk siyaseti, bürokrasisi ve özel sektörü düşünce merkezlerinin işlevini kavrayamamıştır. Özel tiyatroların kamu yararına görüldüğü için desteklendiği Türkiye'de düşünce merkezleri sahipsiz bırakılmıştır. Kalkınma Bakanlığı'nın (DPT) Kalkınma Planlarında düşünce merkezlerine yer verilmemiştir. 2023 ve 2050 perspektiflerinde de yer almamaktadır. Türk düşünce merkezlerinde oluşan bilgi birikiminden Türk karar alma mekanizmalarının haberi olmasa da yabancılar bunun farkındadır. Türkiye Osmanlı, Türk ve akraba coğrafyasına yayılması gereken ufkunu düşünce merkezlerinin desteklenmesi ve eşgüdümün sağlanması ile daha da genişletebilir.