Türkiye'deki Suriye'den insan manzaraları

A -
A +

Mahide Hacı Hasan: Halep'in Bistenelpaşa Mahallesi'ndenim. Üç çocuk annesiyim. Bombardıman olunca fıçı bomba evimizin üzerine düştü ve eşimi bu sırada kaybettim. Komşularımdan da çok kişi yaşamını yitirdi. Ne iş yerimizin ne de evimizin bir eşyası kaldı, canımızı zor kurtardık. Birkaç gün komşularda, akrabalarda kaldıktan sonra çocuklarımı alarak Türkiye'ye geldim. Reyhanlı'da ev kiraladık. Evlere temizliğe, tarlalarda işçiliğe gidiyorum. İki oğlum da inşaatlarda çalışıyorlar. Ekmeğimizi kazanmaya çalışıyoruz. Ekmeğin olmadığı, elektriğin ve suyun kesildiği, dışarıya çıkılmadığı bir ortamda yaşadık. Bizi sanki başka bir devletin askerleri işgal etmiş gibi korku ve endişe içinde yaşadık. Mustafa Hatib Abdulgafur: İdlibliyim. 65 yaşındayım. Beş çocuğum var ve emekli imamım. Suriye'de savaşın nedeni Baas rejiminin baskısına karşı genç kuşakların özgürlük isyanıdır. Suriye'de derslerde ve hutbelerde bazı konulara sınırlandırma getirilmiş durumda. Zalimin zulmünden bahsedemeyiz. Bazı ayetleri tefsir edemeyiz. Bazı konulara ise hiç değinemeyiz. Eskiler okumamıştı, zulüme katlanıyorlardı. Yeni nesil ise bir değişim aradılar. Özgürlük dediğimiz şey bunun içindir. Ramya Hacı Kaddur: İdlib'in El Rif bölgesindenim. İki çocuk annesiyim. Muhaliflere karşı havadan bombardıman başladı. Harim'in içi de dışı da, köyleri mezraları ne varsa havadan bombalandı. Sonra da tanklar girdi bölgemize, muhaliflerle çatışmaya başladılar. Köylerden, ilçe merkezinden çok insan öldü, yaralandı, kimisi tel örgüleri aşarak Türkiye'ye sığındı kimisi de Suriye'nin başka bölgelerine göç etti. Bölgemizde hiç kimse kalmadı, evlerimizi, eşyalarımızı, hayvanlarımızı terk ettik. İki çocuğumu alarak Türkiye'ye geldim. Kocam ise Harim'de kaldı, yaralı olduğundan yürüyemedi. Suriye'de ulaşım, ticaret ve tarım durdu. Halk açlıkla karşı karşıya, herkes hazırda olan ne varsa kullanıyor ancak gelecek için bir umut yok. Bölgemiz insanlarının kışlık unları, bulgurları, her türlü mutfak ihtiyaçları bitmek üzere, arabası olanların arabalarına alacak benzin, mazotları yok. Herşey pahalı. Akaryakıt karaborsada. Türkiye'ye gelebilenler mallarını satamadan, arabalarını alamadan geldiler. Kimisi gece yarısı aniden evini terk etti. Paralarını dahi alamayanlar var. Üst baş giyimimiz yeterli değil, kışlık giyeceklerimiz yok. Bütün bu maddi imkansızlıkların yanı sıra kocamın da hayatından endişe ediyorum. Kocama haber verme veya haber alma imkanım da yok. Bir çıkmazın içindeyim. Muammer Necib Hasan Abu Adil: Halep'teki işyerim babadan kalmadır. Her türlü baharat ve kahve satıyordum. Ordu havadan bombalayınca oğlum ekmek kuyruğundayken gelen şarapnel parçasıyla ağır bir yara aldı ve sakat kaldı. Ailece huzurumuz ve düzenimiz bozuldu. Çevremizde ne malları satabilecek kimse kaldı ne de yıkılan çarşıdan malları çıkarabilecek imkânım. Her şey yerinde kaldı. Şu anda dükkânım kilitli ama üst katlar, çevrem yıkılmış vaziyette. Ne olduğunu ne kaldığını bilmiyorum. Savaş malımı ve hayatımı söndürdü. Muhib el Casim Hüseyin Abu Rağıb: İdlib'e bağlı Binnec ilçesinden göç ettim. 62 yaşındayım. Binnec belediyesinden emekli olduktan sonra arkadaşımla tatlı çeşitleri, mevsiminde dondurma, haytalı, dut şurubu, hurma şurubu ve benzeri bütün meşrubatlardan oluşan bir pastane açtık. Sabahları simit ve benzeri sıcak bütün çörek çeşitleri yaptık. Savaş başlayınca muhalif gruplar her yerde olduğu gibi bizim bölgemizde de ayaklanmaya başladılar. Askeri havaalanı bize 3 km uzaklıktaydı ve uçaklar bizleri bombalamaya başladı. Çarşı, cami, toplu olarak oturulan yerleşim yerleri, ekmek kuyrukları, benzin kuyrukları ne varsa vuruluyordu. İş yerimiz çalışmaz oldu. Halk göç ediyor, alım gücü azalıyordu. Millet sadece günlük ekmek derdine düştü. Ne tatlı yiyen kaldı ne de meşrubat içen. Bu savaş esnaflar için her yönüyle bir yıkım oldu. Sadece emekli maaşımı alabiliyordum. Ancak hiçbir çalışma imkânı ve oturacak ev kalmamıştı. Mecburen göç ettim. Bir gece ailemi de alarak sınıra geldim. Türkiye'de huzur bulan Suriyelilerden sadece birkaçının yaşamlarına yer verebildim. Her Suriyelinin ayrı bir hikayesi var. Önyargılardan arınıp onları dinleyelim. Acılarına mümkün olduğunca melhem olalım. Onların mazlum olduğunu ve herşeyden önce yardıma muhtaç insanlar olduğunu asla unutmayalım. Osmanlı Devleti ve Türkiye zulümden, katliamdan, savaştan kaçan her halkın huzur bulduğu bir yuva olmuştur. Başbakan Erdoğan'ın da dediği gibi "Türkiye sizin de evinizdir".

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.