"Kung Fu"yu izleyerek büyüdük ve aklımızda "Çekirge" kaldı. Kısa süren hayatına rağmen "Bruce Lee" hâlâ milyonlarca kişinin kahramanı. Sonra Jackie Chan, Chuck Norris ve şimdilerde de Jet Lı... Her biri dövüş sanatlarında usta olan isimler. Ve hangimiz filmlerini izlerken onlar gibi tekme atmayı, havalara sıçramayı denemedik acaba?... Amerikalı Teddy Wilson da izlediği filmlerden etkilenenlerden biri. Bu etkilenme onun hayatında apayrı bir yol çizmiş. "-Harlem'de büyüdüm. Büyük babam da dövüş sanatlarıyla ilgilenirmiş ama ben onu hiç tanıyamadım. Arkadaşlarımla birlikte karate filmleri izlemeye gider o kahramanlar gibi dövüşebilmenin hayalini kurardık. 10 yaşındayken dövüş sanatlarına başladım ve çok iyi hocalarım oldu. Onların sayesinde bunun sadece dövüşmek olmadığını anladım birkaç yıl içinde felsefe boyutunu da farkettim. Japon kültürü çok sade ve temizdi. Özellikle Harlem'den sonra..." -Bu sadece dövüşmek değil diyorsunuz ama genelde böyle bir kanı var insanların aklında?... "-Ben dövüş sanatlarının gerektiği gibi anlaşılması, bu konudaki olumsuz imajın değişmesi için çalışıyorum. Dövüşmeye yoğunlaşılıyor ve sadece öyle olduğu düşünülüyor. Burada çok iyi öğretmenlerin olduğuna inanıyorum ama eğitim düzeyi yeterli olmayanlar da var. Nasıl eğiteceklerini bilmiyor, yanlış yapıyorlar. Özellikle gençler, çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yapabiliyor, insanları agresif olacak şekilde yetiştiriyorlar. Bunu bir iş gibi kullanmıyorlar. Oysa bu bir felsefe aynı zamanda. Temelinde disiplin, saygı, kendini savunurken karşıdakine en az zarar verme düşüncesi var.. İnsanların kendini geliştirmesi için kullanılabilir, stresi yenmede de çok etkili..." Türkiye'yi çok sevdim -Japon kültürüne duyduğunuz ilgiden söz ettiniz. Uzakdoğu'da da çalışmalar yaptınız mı?... "-Vietnam'a gittiğimde bir kaç yere uğramıştım. Çalışmalarımın çoğu Amerika'da oldu. Avrupa'da kendi işimle ilgili çalıştığım dönemlerde Paris, Amsterdam gibi şehirlerde bu konudaki bilgimi görünce hocalık yapmamı istediler. Orada da öğrenciler yetiştirdim..." Teddy Wilson New York'da iş idaresi bölümünü bitirdikten sonra, işletme ve psikoloji üzerine ihtisas yapmış, daha sonra da uzakdoğu savaş sanatları ve zen psikolojisi üzerine doktora vermiş bir profesör. Dövüş sanatlarıyla ilgilenmesi onu diğer işlerinden alıkoymamış, başarılı bir yönetici olarak çalışma hayatını da sürdürmüş. -Pek çok ülke, pek çok şehir ve son olarak İstanbul. Bundan sonra burada yaşamayı mı planlıyorsunuz?... "-Eşim Türk olduğu için buraya gelişimiz doğal bir görev gibi oldu. İstanbul'da dövüş sanatları konusunda bir okul daha açmak istiyorum. İstanbul çok merkezi bir yer. Bir iki satte, İspanya'ya, Paris'e, İtalya'ya, birçok yere ulaşabilirsiniz. Bunu Amerika'dan yapamazsınız. Ve benTürkiye'yi seviyorum. Boğaz dünyanın harikalarından biri. Çok iyi insanlarla tanıştım burada ve hep birşeyler öğreniyorum. Kızım daha küçük, belki ilerde onun eğitimi için tekrar Amerika'ya dönebilirim ama öyle olsa da hep gelip gideceğim. Çünkü öğrencilerim çok önemli, onları bırakamam..." -Peki dövüş sanatları konusunda Türkler nasıl?... Öğrencilerinizde zorlandığınız noktalar oluyor mu?... "-Gençler kafalarında birtakım düşüncelerle geliyorlar bu da normal. Ekip halinde çalışma konusunda bazı zorluklar yaşıyoruz. Biz burada onu da öğretiyoruz. Dövüş sanatlarında temel bilgi başta karşıdaki kişiyi de saygıyla karşılama. Disiplin, kontrol ne demek onları öğretiyoruz. Bunu zor bulanlar, ustaya saygı konusunu değerlendirmede zorlananlar olabiliyor ama zamanla bunun felsefesini anlıyor öğrencilerim..." "Chen Kyoshi Sensei" Bugünkü konuğuma bakıp "Nereden aklınıza geldi" diye soranlar olacak. Son zamanlarda bazı arkadaşlarımın AİKİDO'ya merak sararak kurslara gitmesi, üstelik bu yolla kendilerini savunduklarını anlatmaları etkili oldu. Bir de İstanbul'da on yıldır dövüş sanatlarını öğretmek için çalışan 54 yaşında bir Amerikalı psikoloji profesörü olduğunu öğrenince hikayesini dinlemeye karar verdim. Bir dönem Hollywood'da altı filmde rol almış, pek çok ünlü ismin güvenlik sorumluluğunu üstlenmiş bir "master"ın hikayesi... Club Aiki'yi 1990'da kurmuş Teddy Wilson... Burada öğrencilerine kendi oluşturduğu sistem olan Kaizen Aikijitsuyu öğretiyor. "Bunlar da neyin nesi" diye merak ediyorsanız, ya da dövüş sanatlarına ilginiz varsa buyurun dünyanın öbür ucunda, Harlem'de başlayan bir hayatın İstanbul'a taşınma öyküsüyle birlikte Teddy Wilson'un Nişantaşı'ndaki dojosunda konuştuklarımıza kulak verin. Güven kazanma sanatı Ustaya, hocaya saygı kosundaki hassasiyeti Club Aikido olduğumuz sürede gözlerimizle gördük. İçeri giren herkes önce ritüel selamıyla "Kyoshi"yi (hocaların hocası) selamlıyor. "Chen Kyoshi Sensei" diyerek, (Saygılar Kyoshi)... Baş parmak kapalı diğerleri açık, eller birbirine vurularak arka arkaya yapılan hızlı hareketlerden oluşuyor selam. (Ben denedim ama öğrenmek epey zamanımı alacak gibiydi.) Dojoya (çalışmaların yapıldığı salon) girenler de önce Aikijitsu ve Aikidonun kurucularının resimlerinin yer aldığı köşeye bir saygı selamlaması yapıyor, sonra hocalarına ve kendinden üstteki danda olanlara. Röportajımız sırasında iki üniversite öğrencisi de dojoda çalışıyordu. Cerrahpaşa Tıp fakültesi öğrencisi Yıldız Tezel onlardan biri; "-Okuldan sonra koşarak geliyorum buraya. Bir yıldır devam ediyorum. Kendime güvenim geldi, sokakta daha emin adımlarla yürüyorum. Diğer salonlarda insanlar kendi egolarını tatmin için işi öğrencileri sakatlamaya kadar götürebiliyor. Burası başka..." Beş yıldır Teddy'nin öğrencisi olan Cihan Erten de İÜ Astronomi ve Uzay Bilimlerinde okuyor. Kaizen Aikijitsu çalışıyor, hocasına saygısıyla dikkat çekiyor; "-En iyisini yapmalıyız diye düşünüyorum. Dünyanın hiç bir yerinde 7.,8. dan çok büyük bir usta sınıfa gelip beyaz kuşaklarla ilgilenmez" diye anlatıyor çalıştıkları ortamı.." Stresle mücadele Yetmiş yaşında bir kadından sözettiniz. Kadınların ilgisi nasıl?... "-Ben aikijitsuyu özellikle bayanlara öneriyorum. İstanbul'da erkekler için salon çok ama bayanların gidip rahatça çalışabileceği yerler çok az. Bayanlara yardımcı olunmuyor, dalga geçiliyor. Ben hanımların bu sanatta çok başarılı olacağına inanıyorum. Ve gerçekten bu sanatı öğrenmek isteyen bayanlara, öğrencilere ücret konusunda da her zaman yardımcı oluyorum..." -Stresi yenme konusunda bu sanatın çok faydalı olacağını söylediniz sohbet sırasında. Böyle bir çalışma programı var mı?... "-Bu konu Türkiye'de çok az biliniyor. Benim üzerinde senelerdir çalıştığım bir konu. Türkiye'deki iş adamları savaş sanatlarının stresi yenmede, iş hayatındaki olumlu katkılarının farkında değil. Şu anda böyle bir çalışma içinde olduğum şirket ve yöneticiler de var. Ama ben bunun daha yaygınlaşmasını istiyorum. İyi bir yönetici olabilmeniz için, güven, ben ve bencillikten uzaklaşmak, grubu idare etme, yoğunlaşabilme şart. Bunlar da bu sanatın temelinde öğretiliyor zaten..." -AİKİDO ülkemizde son zamanlarda daha çok biliniyor. Aikijitsu ile aralarındaki fark ne?... "-Çoğu insan büyük fark olduğunu düşünür bence yok. Felsefeleri aynı. Bizim yaptığımız ama AİKİDO'nun durdurduğu şeyler var. AİKİJITSU daha küçük daireler kullanmayı hedefliyor, AİKİDO'da daha büyük daireler kullanılıyor. Aikido aikijitsudan geldi. Aikijitsu temelleri 11. yüzyıla dayanan bir savaş sanatı. Aikidonun ise Japon usta Morihei Ueshiba tarfından 1940'lı yıllarda temeli atılmıştır. Kurucusu olduğum 'Kaizen Aikijitsu' (Kaizen, Japonca insanın adım adım kendini geliştirmesi demek) insanların ruhsal, zihinsel, fiziksel gelişimini sağlayan bir sanattır. Benim kendi stilim kurucusu ve baş eğitmeniyim. Aikijitsuda saldırı teknikleri de var. Kendini savunurken karşıdakine az zarar verererek savunma düşüncesi var temelinde. Aikido ise savunma üzerine kurulu..." -Belli sayıda gruplarla mı çalışıyorsunuz? Buraya gelenler ilk neyi öğreniyor?... "-Ne kadar kalabalık olursa o kadar iyi benim için sınıflar. Aynı anda 50-60 kişiye ders veriyorum bu çok güzel. Saygı, en başta karşıdakine saygı duymayı öğreniyorlar...