Adı gibi derler ya Evliya Efendi

A -
A +

Maraş'ı işgal eden Fransızlar asla yakın dövüşe girmez, güçlü toplarıyla Türk mahallelerini vururlar. Önceleri bir iki uyarı ateşinden sonra halkın korkup teslim olacağını sanırlar ama bekledikleri olmaz. Mücahidler 23 Ocak günü Antep'ten gelmekte olan bir Fransız kolunu Şeyh Adil mevkiinde pusuya düşürür, çoğunu öldürür, on ikisini esir alırlar. Derken Benli Ökkeş 17'inci Senegal alayına bir baskın yapar. Bu arada Kılıç Ali Bey, adamlarının bir kısmını gelmesi muhtemel takviye birliklerine mani olsunlar diye Aksu Köprüsüne bırakır, diğerleriyle şehre yerleşir, Arapkirli Çiftliği'ni karargâh yapar. Halkın maneviyatını yükseltmek için yayınladığı beyannameye "Küffarla göğüs göğüse çarpışmak için aranızdayım. Allah'ın inayeti bizimledir, hiç şüpheniz olmasın" yazar. Fransızlar 24 Ocak'ta Kayabaşı yönünden saldırırlar. Doğrusu muhkem bir kaleye dönen Abarabaşı Kilisesi baskı altına alınmadıkça işimiz zordur. Karakızoğlu Muhittin Bey ve Abdullah Çavuş birer teneke gaz dökerek kendi evlerini yakarlar. Alevler bölgedeki Ermeni evlerine sıçrar ve nihayet kiliseye atlar. Evlerini yakarlar Yine Ermenilerin elinde olan Bulgurcu konağı kale gibidir ama Süleyman Usta da aynı oyunla künde atar, kendi evini ateşe verir, düşmanlar fırına dönen konakta barınamazlar. 26 Ocakta Zülkadiroğlu Süleyman Adana'dan erzak ve mühimmat getiren bir kola pusu atar, İçinde Sütçü İmam'ın da bulunduğu çeteler İslahiye'den gelen takviyeleri Karaçay'da durdururlar. Benli Ali şehid düşse de büyük bir zafer kazanır, Fransızların elini kolunu kırarlar. Bu arada Yüzbaşı Kamil (Polat) 200 kişilik bir süvari bölüğü ile Cancık'ta karargâh kurar ve iki Şınaydır topuyla Kışlayı ateş altında tutar. Fransızlar zaten kaçak güreşir o günden sonra burunlarını çıkaramaz olurlar. Ermeniler şehirde dolanan her haberi Fransız garnizonuna ilettikleri için Türkler asılsız haberler yayar "Yeşil ordunun yolda olduğu" ve "birkaç gün içinde Maraş'a gireceği" şayiasını çıkarırlar. İşgalciler çok huzursuz olurlar. Kilise mi kale mi? Evliya Efendi Evkâf Dairesinden tekaüdünü bekleyen bir ihtiyardır ama mevzu cihad oldu mu gençlere fark atar. Hısım akrabasını etrafına toplayıp bir çete kurar. İlk işi dikiş yurdunu basmak olur. İçeriden kırkı dişi militan, 400 Ermeni çıkar. Alayını teslim alır, silah ve cephaneye el koyar. Türkler en çok tahkimli kilise ve konaklardan bizar olurlar. Evliya Efendi bunları tek tek yakarak unutulmaz hizmetler yapar. Mesela 30 Ocak Cuma günü hakim bir noktada bulunan ve etrafını ateş altında tutan Tekke Kilisesi'ni kuşatır ama kaleyi andıran binaya yaklaşamazlar. Evliya Efendi bir bakır güğüme çivi, nal parçaları ve barut doldurup fitil takar. Ağzını sıkıca kapatıp güçlü bir bomba yapar. Sürüne sürüne kilise duvarına kadar sokulur ve Ermenilerin bir boş anını yakalayıp güğümü içeri atar. Bu eğreti bomba beklenenden de büyük bir gürültü ile patlar, kilise alev topuna döner, dışarı çıkanları tek tek esir alırlar. Ancak bu arada Göllü'lü Yusuf Çavuş gibi bir kahramanı toprağa bırakırlar. Kadınlar köylere Şubatın girmesiyle savaş sertleşir. Fransızlar, kadın çocuk ayırmadan mermi yağdırırlar. Maraş'ın en gözde eserlerini Mevlevîhaneyi, Üdürgücü Camii'ni ve Belediye Dairesi'ni yakarlar. Kulaklar patlama sesinden çöker, ortalık kan ve barut kokar. Yollara yağmur gibi kafa, kol, bacak yağar. Kadınlar ceset görmekten yıkılır, çocuklar çıldırmalı olurlar. Bunun üzerine Maraşlılar savaşamayacak durumda olanları civar köylere yollarlar. Halkın "Kaç Kaç" adını verdiği göç kolay olmaz. Buzlu zeminde kara, tipiye rağmen ilerleyen kadınlar yumuk elli bebekleri göğüslerine basar nefesleriyle ısıtmaya çalışırlar. Civar köylüler bunlara evlerini açar, evladları gibi sahip çıkarlar. Bu harekat zor olur ama değer, şehirde sadece savaşçılar kalır ve çok rahatlarlar. Maraş'taki mücadeleye civar beldeler de bigane kalmaz, mesela Yörük Selim, Göksun ve çevresinden topladığı seksen süvari ve 120 piyade ile Sulutarla mevkiinden hücuma kalkar (2 Şubat 1920). Ancak kuzey kesimde arazi açık ve örtüsüzdür. Hedefledikleri kadar başarılı olamazlar. Mıllış Nuri ve adamları Kuyucak mıntıkasında düşmanla göğüs göğüse savaşıp hakimiyeti ele alırlar. Ancak aynı Mıllış bir mevzi haline çevrilen Kümbet Kilisesini berhava etmeye çalışırken şehit olur. Haine acırsan!.. Derken Fransızların Martı Kolu, Yılanlıoğlunun pususuna düşer, hadise mahalline gelen takviyeler Ufacıklı çetesine hedef olurlar. Aynı zokayı tekrar yutar, Hacıahmet'ten baskın yiyen birlikler, Hasan Efe'nin kucağına düşer ve kırılırlar. Maraşlılar, Fransızlarla boğuşurken Ermeniler yakaladıkları garipleri haça gerer, ellerine gözlerine kazık kadar çiviler çakarlar. Şehirdeki Ermeniler her geçen gün mevzilerini kaybederler ama Tuzhan'da külliyetli miktarda savaşçı bulundururlar. Evliya Efendi Tuzhan'a yüklenince, Ermeniler Katolik Kilisesi ile bedestene kaçarlar. Bedesteni de ateşe verince, Taşhan'a sığınırlar. Burada çok zor anlar yaşar ve nihayet beyaz bayrak açarlar. Teslim şartlarını konuşmak için Evliya Efendi'yi kapıya çağırırlar. Mübarek adam vicdan sahibidir, onları rahatlıkla yok edecek güçte olmasına rağmen bunu yapamaz. "Merhametten maraz doğar" diyen adamlarını susturup ortaya çıkar. Tam kapıya yaklaşmıştır ki namlular mermi kusar, dalavereci Ermeniler affına sığındıkları mücahide zerre kadar acımazlar. Evliya Efendinin şehâdeti ile adamları dağılır, direniş ciddi ciddi sekteye uğrar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.