Asabi başkan Reagan

A -
A +

Amerikalılar Vietnam'ı küçük görür ama aldıkları kayıplar karşısında tutulur kalırlar. Savaş naralarıyla yola çıkan "Yankiler" zafer şarkılarıyla dönemez, korkudan dillerini yutarlar. Kasıla kasıla Asya'ya zıplayan kovboylar ufak tefek Vietkong'lulardan tekme yeyip "kovulmuş boy"lara döner, psikolojik vaka olurlar. Refahımız azalmasın, çocuklarımız kaybolmasın diye sokağa çıkan sağduyulu vatandaşlar "Savaşa Hayır" diye yırtınsalar da güç "Şahinler"in elindedir ve onlar asla geri adım atmazlar. Washington'daki patronlar merhameti rafa kaldırır, rambolar napalm bombalarıyla çıra gibi köy yakarlar. Gazeteciler bu dönemde de vazifelerini yapar, yangından kaçışan çocuk fotoğraflarıyla savaşın gerçek yüzünü gösterir, kandan kinden medet umanların gözünü açarlar. Bu çağrılara kulak tıkayanların içinde Reagan da vardır, artistimiz ölümüne kavga ister ve silah tüccarlarının ekmeğine yağ çalar. Eh, bu kafayla seçim kazanması mümkün değildir nitekim Gerald Ford'a karşısında hiç şansı olmaz. Ancak ABD İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve apoletli kurmaylar, yeniden şekillenmeye başlayan dünya düzeninde Sovyetler Birliği'ni ekarte edecek, İran'ın üzerine üzerine gidecek bir başkan ararlar. Reagan safı tam onlara göredir, yeter ki "action" olsun, düşünmeden sahneye çıkar. Ver gazı yürüsün, koltuk için kırk takla atar. Derin senaryo Derin amcalar oturur konuşur ve Reagan üzerinde karar kılarlar. Medya vazifesini titizlikle yapar ve "seçmeni hizaya sokar". Hasılı eli birlik fıstıkçı Jimmy'nin (Carter'ın) biletini keser (1980) Western yıldızını başkan yaparlar. Olacak bu ya Reagan yemin ettiği gün, İran'da rehine krizinin çözülmesini sağlar. Daha doğrusu çözüm yolunda frene basan CIA balataları boşaltır, netice alırlar. Onun "daha büyük bir kahraman" olması için ölümlerden dönmesi lâzımdır. Birileri hemen bir suikast dümeni ayarlar (Amerikalılar bu konuda çok film seyrettikleri için başkana yönelik saldırılara son derece hassastırlar), Reagan ısmarlama katilinden artistik bir şekilde kurtulur, yakalanan tetikçi (John Hinkley), bu işi "Jodie Foster aşkı için" (ne alaka) yaptığını söyleyip elektrikli sandalyeden yırtar... Reagan'ın ilk icraatı, Ulusal Havacılık İdaresi'ne karşı greve giden 11 binden fazla çalışanı işten atmak olur. Sendika mendika tanımaz, hak arayanın gözünün yaşına bakmaz. Ardından Karayip Adalarını ele geçiren solcuları tasfiye için, ülkeyi istila etmekten kaçınmaz. Büyük bütçe Artık kendini dünyanın rangeri (Jandarması) sanır. Falkland Adaları yüzünden Arjantin'le takışan "Demir Lady"e omuz çıkar. Bahane bulamazsa da imal eder, mesela birileri (muhtemelen kendileri) Berlin'de, bir diskoteğe bombalı saldırıda bulunurlar. Asabi başkan ölen 2 Amerikalı için gidip Libya'nın iki güzide şehrini (Trablus ve Bingazi) bombalar. Hiçbir şeyden haberi olmayan çocukları öldürür, ülkeyi yakıp yıkar. Dikkat ederseniz Lübnan'a saldıran katiller de aynı yolu kullanırlar. Ardından gider Beyrut'daki iç savaşa çomak sokar. Müslümanları hedef alır, analar dul, çocuklar yetim kalır. Eh bunun da bir bedeli vardır 250 deniz piyadesi telef olur ama aldırmaz. Sadece İslam dünyasına değil, Latin Amerika'ya da sataşır, çıkarttığı fitnelerle 300 bin sivili kabir kefen sahibi yapar. El Salvador'da hükümeti devirmeye çalışan gerillalara 3 milyar dolar verince insan avcıları ortalığı kana boyar. İç savaşta en az 50 bin sivil öldürülür, yaralılar sayılamaz. Kötü adamlar Reagan bu hızla ikinci dönemde de seçilir ve çatırdayan SSCB'nin şaibeli lideri Mikhail Gorbaçov'la Cenevre'de buluşup, kadeh kaldırırlar. ABD-Sovyet ilişkilerinde "yeni bir dönem" başlar, Ruslar komünizmden cayar, kapitalizme doğru yelken açarlar. Kızıl Ordu uzun ve orta menzilli füzelerini imha ederken ABD savaşı uzaya taşır, yıldızları kırpar, kırpar, "kalkan" yapar. Para, para, para... Ahlaki kaygılar çöker, insanlık asrın vebası (AIDS) ile boğuşmaya başlar. Reagan ve danışmanları komünizmi devirmek için insan haklarını bir araç olarak kullanırlar. Ancak menfaatleri mevzubahis oldu mu kimsenin gözünün yaşına bakmazlar. Sertliğin kaçınılmaz neticesi olarak ekonomi yara alırsa da illüzyonist medya devreye girer, şapkadan kuş çıkartıp milleti oyalar. Gelgelelim çekirge her seferinde sıçrayamaz, itina ile saklasalar da İran-gate skandalı patlar. Meğer Reagan sabahtan akşama kadar sövdüğü İran'a el altından silah satıyormuş, işe bak!.. Reagan bizim politikacılarımız kadar delikanlı değildir, ortaya çıkıp "verdiysem ben verdim" diyemez kıvırmaya başlar. Yok efendim, elde edilen paralar Nikaragua hükümetine karşı savaşan gerillalara aktarılmış da filan... Maskeler düşünce silah naklini gerçekleştiren Albay Oliver North görevden alınır, Amiral John Pointexter istifa eder, Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane ise intihara kalkar. Hüzünlü final Zaten "Sam Amca" Reagan'dan alacağını almıştır, bu saatten sonra başta tutmasa da olur ve hiç gözünün yaşına bakmaz. Daha kararsız, daha dengesiz ama daha sadık bir başkan adayı arar, koltuğu baba Bush'a sunar. Reagan zaten 93 yaşındadır, iktidardan inince yaşama azmi kalmaz, bir anda beyni sulanır, karısını bile tanımaz. Öyle sefil ve zelil duruma düşer ki, onu tırnakları kadar sevmeyen demokratlar bile acırlar. Hasılı önüne çıkana kurşun sıkan Reagan da mevta olur. Ölümüne sadece komünist ülkelerde at koşturma imkânı yakalayan misyonerler üzülür. Mesela Papa II. John Paul oturup ağıt yakar. Libya Devlet Başkanı Kaddafi ise başsağlığı telgrafına "Ölmenizden üzüntü duydum, zira mahkemelerde hesap vermenizi çok arzulardım" yazar. Koy gitsin, Muammer? Asıl hesap orada!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.